Koronodan Önce Koronodan Sonra (K.Ö , K .S) (1)

Lütfi AYHAN

K harfinin yerine C harfini de kullanabiliriz. Tüm dünya ve biz gözlerimizi ve dikkatlerimizi Koronoya, virüse çevirmiş durumdayız.  Dünyanın hemen hepsi pür dikkat sadece bir tarafa bakıyoruz.  Yeryüzünün tamamı virüsün çıkarttığı toz ve dumanla kaplanmış, Coronanın  oluşturduğu koyu  sis yüzünden  gözgözü görmez hale gelmiş. İnsanların  zamanının çoğu  bu mevzuyu konuşarak geçmekte: Sabah korona akşam korona, gece virüs gündüz virüs…      

 Böyle anlarda benim aklıma her zaman,  “kurt dumanlı havayı sever” atasözümüz gelir.  “Acaba diyorum” birileri tüm insanlığı,  “cambaza bak” diyerek, nazarlarımızı bir noktaya teksif mi ediyor? Böyle yaparak, bakış açımızın dışında kalan bölgede bir şeyler mi çeviriyorlar? Bu kargaşa bitince, bu toz duman kalkınca dünyada ne gibi değişiklikler olacak… ?  Bu soruların cevabını herkes gibi bende çok merak ediyorum. Çok büyük değişiklikler olacağı çıkan gürültüden, ortalığı kaplayan abartılı corona  tozundan belli.  Bu virüsün çok zararlı, pek öldürücü olduğu kesin. Elbette tedbirlere devam edeceğiz. Lakin hayat devam ediyor. Hayat/ömür bu günle sınırlı değil.  Bu hadisenin, bu günümüzü ve yarınlarımızı karartmasına izin vermemeliyiz.

YAS TUTMAK İÇİN BİLE BESLENMEK ZORUNDAYIZ

Anadolu da şöyle bir hadise anlatılır. Bir vefat olmuş. Çok sevilen müteveffanın yakınları gece gündüz ağlıyorlarmış. Beş altı gün komşular yiyecek içecek getirmişler,  sonra o da kesilmiş. Cenaze sahipleri ağlamaktan, matemden başka hiçbir şey yapmıyorlarmış. Aç bi ilaç kalınca ailenin büyüğü evdekilere şöyle demiş; “Evlatlarım! Haydi, kalkın bir şeyler getirin! Hanımlar, siz de birazcık yemek yapın! Yiyelim de daha güçlü ağlayalım…”

Binlerce yıllık bir millet ve devlet kültürüne sahip milletimiz/ halkımız ve yöneticilerimiz, böyle günlerde soğukkanlı olmak zorundadır. Bilhassa sorumluluk makamında olan yöneticilerimiz,  “haydin gençler bir şeyler getirin,  hanımlar da az bi yemek yapın…”  demek durumundalar. Aksi halde “ölen ölür de kalan sağlar ne yiyip ne içecek?” “Üç günlük dünya için dört günlük azığa ihtiyaç var” diyen bir ümranın varisleri olan bizler, bu günleri daha akılcı, daha bilimsel, daha soğukkanlı geçirirsek, yarınlarımız çok daha aydınlık ve bereketli olur inşallah.

BU TOPRAKLAR BU MİLLET GÖRDÜ GEÇİRDİ 

Tarihinde, hayatın her türlü cilvesini görmüş, gün olmuş sevinç ve hüznün en ağırını yaşamış;  Haçlı seferlerini, Moğol İstilalarını, yüzlerce savaşı, kıtlığı, yoksulluğu,  depremi görmüş; gün olmuş siyasette, güçte, ilimde, ahlakta, zenginlikte… Dünya liderliğini ele geçirmiş ataların ahfadı olan bizler,  inşallah bu zengin kültür mirasının verdiği tecrübe ile, bu zor günleri en az zararla atlatıp, mazideki haşmetli, adaletli, bereketli, mutlu…  Günlere avdet edecek ve tekmil âleme de kutlu devirler yaşatacağız. Bunun yolu da bu günümüzü iyi anlamak, yaşananları iyi kavramak ve “kurulacak/ kurulmakta olan yeni düzenin, yeni hayat anlayışının temel dinamikleri neler olabilir?” diye iyi bir analiz yapmak. Sonrada yaşadıklarımızdan ibret alıp, kararlı ve planlı bir çalışmaya başlamak.  Tabi bu arada  dualarımızı ve tevekkülümüzü de asla unutmayacağız.Ve bu gün yaşadıklarımız dahil  her şeyin Allahın bilgisi dahilinde olduğunu hatırdan bir an olsun çıkarmayacağız. 

NELER DEĞİŞECEK?   

Başta dünyaya bakış açımız değişecek. İki üç asırdır olaylara, hadiselere, zamana, mekana, olaylara ve kadere...Dünya düşünce sistemini esir alan Batının batıl görüşü ile  bakıyorduk. Bu değişecek. Bu görüş  hakimiyetini kaybedecek. Tabi bu hemen olmayacak. Materyalizm, maddecilik, bilime tapınma, aşırı tüketim, israf, şatafat,  zevk perestlik… Anlayışları değişecek. Çünkü bu görüş ve anlayış, tüm dünyayı etkileyen küçük bir virüsün geleceğini öngöremediği gibi, gelişinden sonra da onun önünde diz çökmekten başka bir şey yapamadı. Asırlardır, tüm dünyaya kendini örnek gösteren bu batılı anlayış, bir virüsün(corona)  fiskesi ile adeta tuş oldu.  

ÇARE Mİ? 

Çare; ilk önce ön yargılarımızdan ve korkularımızdan kurtulacağız. Asırlar önce İbn-i Sina’nın salgınlara karşı  tavsiyesi olan, "camii dahil kalabalık yerlere gitmeyin, evde oturun ve korkmayın" ikazını hatırlayacağız. (bu arada bu konu ile ilgili sosyal medyada güzel bir hikaye dolaşıyor. Vebanın şöhret olduğu yıllarda bir adam bir şehrin girişinde veba ile karşılamış

-Nereye ey veba demiş?

-Şu şehre gireceğim bin kişiyi öldürüp çıkacağım…

 Ertesi gün veba işini bitirip giderken adam: 

– Yazıklar olsun sana hani bin kişiy öldürecektin ?

 -Ben bin kişiyi öldürdüm 19 bin kişi korkudan öldü. Demiş veba... ) Elan  dünya  korku ile idare edilmekte. En cesur insanlar dahi  artık korkmuş, sinmiş   evinden çıkamıyor. Çaresizce evinde  oturup idarecilerden medet umuyor.  Bu korku çoğumuza  “Sokağa çıkma yasağı neden uygulanmıyor” dedirtmekte. Halbu ki şu anda dünyada hiçbir ülkede sokağa çıkma yasağı yok. Lakin içimizden birileri ısrarla bunu istemekte. Niye?  Bunu isteyenler acaba şunun farkında değiller mi? Bu fırtına geçtikten sonra her şey sıfırdan başlayamayacaktır. Eğer ekonominin çarkları durursa, çalışan ekonomiler bizim pazarlarımızı ele geçirir bu gerçeği atlamayalım. Ekonominin çökmesinin vereceği zarar bu virüsün vereceği zarardan katbekat fazla olacaktır.(c zapsu) 

Devletimiz, “ Sosyal Yardımlaşma fonu”  kurumu başta olmak üzere diğer kurumları ile halka yardım ulaştırırken, zenginlerimiz ve gönüllü kuruluşlarımız da tespit ettikleri ihtiyaç sahiplerine ulaşarak bu kritik devreyi en az zararla atlatmamıza yardımcı olacaklar inşallah. Bunu başarırsak milletimizi, devletimizi aydınlık yarınlar bekliyor demektir. “Biz bize yeteriz” kampanyasında zengin olanlardan fakirler için para istendiği halde,  işi başka mecralara taşıyanlar dünyanın ve Türkiye’nin hangi büyük tehlike ile karşı karşıya olduğunun farkında olmayanlardır…İşin farkında olan ve işin ciddiyetini kavrayan Başta Cumhurbaşkanmız olmak bu konuda büyük bir özveri ile çalışan herkese rabbim yardım etsin. Amin. (devam edecek) 

         

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.