Kul hakları

xxx52

İman ve ibâdet sırf Allah'ın kullar arasındaki hakkı olduğu gibi, insanlar arası veya insan-eşya arası ilişkilerde söz konusu olan hak ve borçlarda da Allah'ın hakkı vardır. Bunlardan sırf kula ait olan hakları -ki bunlara da Allah verdiği için kul sahip olmuştur- alıp almamakta insan serbest olabilir (Meselâ bir insan, diğerindeki alacağından vazgeçebilir). Başkasının ve toplumun kişi üzerindeki veya kişinin toplum üzerindeki hakları aynı zamanda Allah hakkı olduğu için borçlunun onlara riâyet konusunda serbestliği yoktur (Şâtıbî, 179-180). Böylece topluma karşı ferdin, ferde karşı toplumun hakları ilâhi hukukun koruması altına alınmış olmaktadır.

İnsanlara ait ödev ve yükümlülüklerin bir kısmı ferdîdir, teker teker kişilere aittir (aynî farz), bir kısmı da topluma bırakılmış, birilerinin yeterli ölçüde yapması istenmiştir (kifâî farz). Bir toplumun, ilâhî muradı gerçekleştirmesi, yaratılış hikmetleri doğrultusunda gelişmesi için muhtaç oldukları her âlet, kurum, kuruluş, faaliyet, düzenleme... -ferdin yükümlülüğü dışına taşınca- ikinci neviden yükümlülük olur. İslâm toplumunda her ferd, bu yükümlülüğün toplumda yerine getirilip getirilmediğini kontrol ve takip etmek durumundadır; çünkü getirilmediği zaman (ülkede doyurulmayan aç, giydirilmeyen çıplak, tedâvî edilmeyen hasta, eğitim ve öğretim verilmeyen insan, savunulmayan sınır, önlenmeyen haksızlık, tepki görmeyen ahlâksızlık ve hayasızlık, yolsuzluk, susuzluk... bulunduğu müddetçe) bütün fertler bundan teker teker (aynî farz gibi) sorumlu hale gelmektedirler (Şâtıbî, 176-180).

Bir kısım mecburiyetler hak belirleme referansımızı makamından kaydırırsa sorumluluk boyutumuz ne olur?

-İslam'ı bir hukuki referans olarak kabul etmeyen sistemlerin hakim olduğu yerlerde yaşayan müslümanlar işlerini, mecbur kaldıkları sürece mevcut (İslam'a ayıkırı) mevzuata göre yürütürler. Resmi iş tamamlandıktan sonra hakkın tarafları arasında İslam'a göre hak alış-verişi yapılır, haklar ve borçlar ödenir.

Büyük hak – küçük hak diye ayrım yapmak doğru mudur? İhlal açısından farklar var mıdır?

-Günahlar büyük ve küçük diye ikiye ayrılmıştır. Hak ihlali de bir günah olduğuna göre onun da büyüğü ve küçüğü olur. Küçük günah (küçük haksızlık), "önemsiz, ihlal edilmesi caiz, müeyyidesiz..." demek değildir. Küçük günah, verdiği maddi ve/veya manevi zarar bakımından büyüğe nispetle küçüktür; ama o da günahtır ve terk edilmesi gerekir. Ceza bakımından da büyük ile küçük haksızlık arasında fark vardır; ancak her ikisinin de cezasının bulunduğu unutulmamalıdır..

Hakkaniyet konusunda son olarak söylemek istedikleriniz neler olabilir?

- "İslâm'da yaratma, emir ve hüküm Allah'a ait olduğu için "emir ve hüküm" çerçevesine giren "hak ve vazife" belirleme işi de Allah'a aittir. Hak ve vazifeyi belirleme işini bir fert veya zümre yahut da toplum yerine Allah'ın üzerine almış bulunması, bir tarafa öncelik ve ağırlık verilerek diğer tarafın ezilmesini, haksızlığa uğramasını önlemektedir. Adâlet ve hakkaniyet, herkese hakkını vermek, dengeyi sağlamaktır. Allah Teâlâ haksızlığı kendine de kullarına da haram kılmış ve pek çok âyette adâleti ve hakkaniyete riayet etmeyi emretmiştir.