Merve Kavakçı’yı anmanın tam zamanı

xxx09

ADI Merve idi...

Soyadı Kavakçı...
 

Milletvekili adayı olmuş ve bilmem kaç bin seçmenin helal oyunu alarak seçilmişti.
“Milli irade”, kabak gibi tecelli etmişti yani.
Fakat bir “kusurcuğu” vardı Merve’nin: Başını örtüyordu.
Dönem, başını örtene “öcü” muamelesi yapılan bir dönemdi.
Öyle bir başlandı ki tezvirata, bin kaplan gücünde babayiğitler dayanmaz.
Manşetlerden çaktılar, ekranlardan çaktılar, köşelerden çaktılar.
Ne yapsa, ne etse üstüne gittiler Merve’nin, mavi gökyüzünü ona dar ettiler.
Açık aradılar, hile yaptılar, dümen çevirdiler ve en sonunda haddini bildirdiler Merve’ye...
“Dışarı! Dışarı! Dışarı!” sesleri, hâlâ kulaklarımda çınlamaktadır.
“Milli irade” falan hikâyeydi o zamanlar.
* * *
Allah’ın işine bakın siz!
O zamanlar...
“Milli irade, milli irade” diye ortalığı inletenler, şimdi hafif mahcup bir şekilde olsa da “Dışarı! Dışarı! Dışarı!” diye tempo tutuyorlar.
O zamanlar...
“Bu hanıma haddini bildiriniz” diyenlerin yolundan gidenler ise, gırtlaklarını patlatırcasına “Milli irade! Milli irade! Milli irade!” diye tempo tutuyorlar.
* * *
Benim durumum ise şu:
Koşarak alınlarından öpmeye gidiyorum...
Hem o zaman, hem de şimdi “milli irade” diyenlerin...

İçinden Hüsnü Mahalli geçen bir Suriye masalı

HÜSNÜ Mahalli, Suriyeli bir gazetecidir.
Eşi Türk’tür. Türkiye’de yaşar.
Süper bir insandır.
Kafa dengidir. Dosttur. Candır.
Hafız Esat döneminde Suriye ile arası pek kötüydü Hüsnü’nün...
“Muhaberat” peşindeydi. Şam’a girmesi yasaktı. O dönemler gözlerinde hep bir “temkin bulutu” yüzerdi Hüsnü’nün.
Derken bir gün Hafız Esat öldü, yerine oğlu Beşar Esat geçti.
Batılı mekteplerde okumuş Beşar, işbaşına gelir gelmez ufaktan açılımlar yapmaya başladı. “Bizim Hüsnü” de bu ufak açılımlardan yararlanıp Suriye yönetimiyle ufaktan ilişki kurdu.
Önce sılasına kavuştu: Şam’a girmeyi başardı, sonra samimiyeti arttırdı.
Ve en sonunda “Ankara-Şam hattı”nda gayriresmi olarak “vazife” aldı.
Vazifesi “birinci memleketi Suriye” ile “ikinci memleketi Türkiye” arasında köprüler kurmaktı.
Şansı da yaver gitti hani...
Konjonktürün de katkılarıyla “AK Parti iktidarı” ile “Beşar Esad iktidarı” kan kardeş oldu.
Hüsnü Mahalli mutluluktan bir uçtu, pir uçtu...
* * *
Fakat bu masalın sonu çok fena bitti. Arap baharı, tuttu bizim Beşar’ı da vurdu.  Ankara, Beşar’dan desteğini çekti.
Beşar’ın, modern eşini yanına alıp bizim kıyılarda tatil falan yapması gerçekti hayal oldu.
Ne tatili yahu! En İslami kesimlerden bile “Şam’a girelim, Beşar’ı devirelim, kara Baas’ı tarihe gömelim” sesleri yükselmeye başladı.
“Angelina” ile Yeni Şafak aynı çizgide buluştu yani.
* * *
Ve tabii olan Hüsnü Mahalli’ye oldu.
Aydınlığın en yükseldiği dönemde karanlık kapladı ortalığı.
Ve bugün ne Ankara’dan memnun Hüsnü, ne Şam’dan...
Morali fena bozuk...
Kafası ellerinin arasında, “Söyleyin şimdi ben ne yapayım?” edasıyla bakıyor ve “Kahrolası Amerika” diyor, başka da bir şey demiyor.

İstikbal vaat eden bu adama dikkat

METİN Feyzioğlu’ndan söz ediyorum.
Kendisi Ankara Barosu Başkanı’dır. Hukuk profesörüdür. Gençtir, dinamiktir, enerjiktir...
Kalıplara, klişelere falan pek sığmaz: “Klasik laikçi” değil.
Ağzı iyi laf yapar.
Mizah duygusu vardır.
Donanımı sağlamdır...
Güvenlikçi değil özgürlükçüdür.
Laikçi değil laiktir.
Ezberci değil ezber bozandır.
Yıpranmamıştır.
Örgütçü özelliğini Ankara Barosu’nda göstermiştir.
* * *
Lütfen yazın bir kenara:
Metin Feyzioğlu, bir gün CHP’de çok önemli bir yere gelecek.
Ama o yer, asla ve kat’a Deniz Baykal-Önder Sav ikilisinin kullanımına açık bir yer olmayacak...

Şeytanın gör dedikleri

-  Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Erciyes Dağı gezisinde giydiği eşofmanın üstü Nike, altı Adidas idi... Ne dersiniz? Gül’ün dengeciliği eşofman seçiminde de kendini göstermemiş mi?
-  Şişli’de Hatip Dicle olayını protesto edenlere yönelik polis müdahalesini görünce şunu söylemek kaçınılmaz oldu: Yüzde 50 demek, daha fazla biber gazı, daha fazla tazyikli su, daha fazla cop demek değildir.
-  Soru: Türkiye ne zaman daha gelişmiş bir ülke olur? Cevap: Medyada dizi oyuncularından, dizilerde canlandırdıkları rollerle söz edilmediği zaman... Bakınız: “Balıkçı”...
-  İnsanlar ikiye ayrılır: “Black Swan” adlı filmden derin bir şeyler çıkaranlar ile “Black Swan” adlı filmden pek bir şey çıkaramayanlar...

Kişisel şehir izlenimleri

-  İstiklal Caddesi’nde marifet sergileyenlerin hem sayısında, hem de kalitesinde bir yükseliş kaydedilmiş durumda.
-  Karar verilmiştir: “Paper Moon” fena halde demode.
-  İKSV’nin en üst katındaki “X” restoranın manzarası, İstanbul’un en iyilerinden.
-  Asmalımescit yazları değil, kışları daha güzel.
-  İstanbul’da yerel tatlarda öne çıkan şehirler: Hatay, Siirt, Mersin ve tabii ki Adana.
-  Teşvikiye’de Reasürans Pasajı’nda annesi Meksikalı, babası Türk bir işletmeci eliyle açılan Meksika Lokantası “Ranchero”, mutlaka denenmeli.
-  Gecenin bir vakti Ortaköy’de Ertekin’in Yeri’nde oturup gelen geçeni seyretmek, “insanlık” hakkında müthiş gözlemlerle dolup taşmak demektir.

Moral bozan cümleler

-  Kredi kartınız onay vermiyor.
-  Aradığınız numara kullanılmamaktadır.
-  Peki madem...
-  Seninle bir konuşmamız lazım...
-  Orası rezerve...