Modern Ekonominin 10 Büyük Yalanı

Yavuz ORTA


Sevgili Dostlar,


Otuz yıl önce, iktisat dersinin ilk günüydü.
Kürsüdeki profesör, tok sesiyle şöyle demişti:
“İnsanların istek ve ihtiyaçları sınırsızdır; fakat dünya kaynakları sınırlıdır.
İşte, bu sınırlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçları karşılama bilimine iktisat denir.”
O zamanlar sorgulamadan inandık; çünkü söyleyen profesördü, biz öğrenciydik.
Ne bilirdik ki bu tanım, sadece bir bilim değil, bir ideolojinin kapısıymış.
Yıllar geçti… Hayatın içinden geçtik; fabrikaların, pazarların, bankaların, savaşların arasından yürüdük.
Ve gördük ki: Kaynaklar değil, vicdanlar sınırlıymış.
Gelin size ekonominin on büyük yalanından bahsedeyim.

1. Serbest Piyasa Yalanı


“Bırakın piyasa kendi dengesini bulsun.”
Ne zarif bir cümle değil mi?
Ama hiç “serbest” bir piyasa gördünüz mü?
Petrol fiyatını marketteki manav belirlemez, Wall Street belirler.
Bu düzenin adı “serbest piyasa” değil, serbest sömürüdür.
Küçük esnaf iflas ederken Amazon her krizden büyüyerek çıkar.
2020 pandemisinde 100 milyon insan işsiz kaldı ama dünya milyarderlerinin serveti 2 trilyon dolar arttı.
Serbest piyasa, yalnızca güçlülerin serbest kaldığı bir arenadır.
Örneğin; hiçbir Afrikalı, cebinde para olsa bile serbestçe dünyayı gezemezken vize almak zorundadır.
Ama bir iPhone ya da bir Coca-Cola, Afrika’nın en ücra köşelerine kadar serbestçe gidebilir.
Bu, tek taraflı bir serbestliktir.

2. Büyüme = Refah Aldatmacası


Ekonominin büyümesi, insanların refahı anlamına gelmiyor artık.
Çünkü bu “büyüme” rakamlarda var, sofralarda yok.
GSYH artarken maaşlar yerinde sayıyor.
Üretim rekor kırarken, mutfakta tencere kaynamıyor.
Dünya yılda 2,5 milyar ton gıda üretiyor — ama 800 milyon insan aç.
Bu nasıl büyüme?
Bu, sadece paranın büyümesidir; adaletin değil, zenginlerin büyümesidir — yoksulun değil.


3. Tüketimin Mutluluk Getirdiği Yalanı


“Al, harca, mutlu ol.”
Modern dünyanın en pahalı yalanı budur.
Reklamlar “sen buna değersin” derken seni borca sürükler.
Bir iPhone almak için 12 taksit ödersin ama huzuru taksitle alamazsın.
Alışveriş merkezleri, yeni neslin mabedine dönüştü;
vitrinlerin önünde secde eden bir toplum yetişti.
Tüketim, mutluluk değil; modern köleliğin tırnak izidir.

4. Faiz Olmadan Ekonomi Dönmez Aldatmacası


Faiz, ekonominin kalbi değil, kanseridir.
Paradan para kazanmanın “normal” sayıldığı bir çağdayız.
İş üretmek, alın teri dökmek değil; “faizden kazanmak” erdem olmuş.
Oysa faiz, emeği öldürür; üretimi değil, borcu büyütür.
Bugün dünya borcu 350 trilyon doları geçti — yani her doğan bebek, daha ilk nefeste borçludur.
Bu sistemde kazanan banka, kaybeden insandır.

5. Enflasyon Normaldir Aldatmacası


“Biraz enflasyon iyidir.” derler.
Çünkü zenginler mal varlıklarını koruyabilir, fakirler ise maaşlarının erimesine seyirci kalır.
Enflasyon, parası olan için fırsat; emeğiyle geçinen için felakettir.
Enflasyon, zenginin fakirden çalmasının en masum gösterilmiş hâlidir; hırsızlığın “soft” ismidir.
İsviçre’de yıllık enflasyon %1 iken, Afrika’da %70’i bulan ülkeler var.
Demek ki sorun coğrafya değil, vicdan farkıdır.

6. Devletin Karışmaması Gerektiği Yalanı


“Devlet ekonomiye karışmamalı.”
Ne zaman?
Küçük esnaf battığında mı? Hayır.
Ama dev bir banka çökünce, devlet bir anda “kurtarıcı melek” olur.
2008 krizi sonrası ABD devleti, büyük bankalara 700 milyar dolar yardım yaptı.
Yani “serbest piyasa”, zengin batınca “devlet piyasa”ya dönüşür.
Fakir batarsa “piyasanın kuralı” denir;
zengin batarsa “kriz yönetimi.”

7. Küreselleşme Refah Getirir Masalı


Küreselleşme dediler;
ama zengin kuzey ülkeleri kazandı, fakir güney ülkeleri kaybetti.
Bir pantolonun üretim maliyeti Bangladeş’te 3 dolar, satış fiyatı New York’ta 80 dolar.
Aradaki fark, adaletsizliğin makasıdır.
Birleşmiş Milletler raporuna göre, dünyanın en zengin %1’i,
geri kalan %99’un toplam servetinden daha fazla varlığa sahip.
Bu, “küresel ticaret” değil; küresel haraçtır.

8. Kredi Ekonomisi Yalanı


“Ev al, araba al, tatile git — hepsi krediyle.”
Kredi, çağın en modern zinciridir.
Adına “finansal özgürlük” derler ama özgürlüğü ipotek altına alır.
Bugün ABD’de ortalama bir vatandaş, yaklaşık 60.000 dolar borçla yaşıyor.
Borçla büyüyen bir toplum aslında küçülüyordur;
çünkü geleceğini bugüne rehin vermiştir.

9. Rekabet Başarı Getirir Aldatmacası


“Rekabet kaliteyi getirir.”
Ama rekabetin kuralını kim koyuyor?
Google, Amazon, Apple, Meta...
Rekabet değil, tekel var!
Dijital çağda bilgi bile tekelleşmiş durumda.
“Adil rekabet” dedikleri, aslında güçsüzlerin yarış dışı bırakılmasıdır.

10. Kaynaklar Sınırlı, İhtiyaçlar Sınırsız Yalanı


Ve en büyük yalan…
İktisat kitaplarının girişinde altın harflerle yazan cümle:
“Kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsız.”
Oysa sınırsız olan, insanın hırsıdır, kaynak değil.
Güneş, rüzgâr, su, toprak, bereket — hepsi Allah’ın hazinesidir.
Ama bir avuç insan bu hazinenin üzerine oturmuş,
dünyanın geri kalanına ne yapalım, “Kaynaklar Sınırlı” yalanını satmaktadır.

Sonuç: Modern Dünyanın Çirkin Tezadı


Bugün dünya nüfusu 8 milyarı geçti.
Ama 800 milyon insan aç, 1 milyar insan obez. “Birileri açlıktan ölürken, birileri tokluktan çatlıyor.”
Bir yanda çöpe atılan yemekler, diğer yanda açlıktan ölen çocuklar.
Bir yanda servet içinde yüzen 100 milyarderler,
diğer yanda borç batağında boğulan 3 milyar insan.
Bu, ekonomik bir çelişki değil; ahlaki bir çöküştür.
Gerçek sorun, kaynakların azlığı değil; paylaşmanın yokluğudur.

Necip Fazıl yıllar önce ne güzel söylemişti:


“Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul,
Bir kişiye dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa,
Yaşasın kefenimin kefili karaborsa!”

Efendim,

Gerçek zenginlik, paylaştıkça artan vicdandadır;
çünkü dünyayı değiştiren, kaynakların değil, erken uyanan, emeğiyle üreten insanların bereketidir.
Gerçek ekonomi, insanların birilerinin lokmasını büyütmek için değil, birlikte doymak için çalıştığı bir düzeni hedefler.
Kaynağı “doğa”, ölçüsü “adalet”, amacı ise “insanın huzuru”dur.
Ekonomi, sadece para kazanma değil; değer üretme, paylaşma ve insan onurunu koruma sanatıdır.
Büyüme, rakamlarla değil; yoksulluğun azalması, vicdanın çoğalması ile ölçülmelidir.
Gerçek ekonomide “refah”, birilerinin serveti değil, herkesin doyumu demektir.
Çünkü toprağın bereketi, havanın temizliği, suyun bolluğu ve insanın huzuru dünyadaki bütün para birimlerinden daha değerlidir.


Kalın sağlıcakla.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.