Bismillah,
Elhamdülillah,
Vesselatü vesselam ala Rasuliilah
Değerli Dostlar!
Bugün 2 Mayıs 2025 Cuma
Mübarek Cuma gününüzde, Rabbimizin rahmet ve mağfiretinin üzerinize olmasını niyaz ediyor, hepinizi saygı ve muhabbetle, Allahın selamıyla selamlayarak yazımıza başlıyorum.
Bu yazı 25 Nisanda Cuma Yazıları diye başladığımız yazı serisinin ikincisi. Alllah nasip ederse bir üçüncü yazı daha hazırlayacağım. Yazıların merkezin Müslümanın ahlaki özelliklerinin güçlenmesini merkeze alması var. Yazının uslubu konuşma ve sohbet tarzında, hatta bir vaaz havasında da olsa, bunu yazı olarak kaleme alıyorum
Aziz Okurlar!
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bizlere hem sözleri hem de yaşantısıyla rehberlik etmiş, hayatımızın her alanında nasıl davranmamız gerektiğini gösteren birinci ve en önemli rehberimiz, öğretmenimiz ve hayattaki en hakiki mürşidimizdir.
Bugünkü Cuma yazımızda, özellikle ahlaki değerlere dikkat çeken ve hepimizin hayatında karşılık bulacak çok önemli bir hadis-i şerifi ele alacağız.
Abdullah bin Amr'dan (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ عَمْرو رَضِيَ اللهُ عَنْهُمَا أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: أَرْبَعٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ كَانَ مُنَافِقًا خَالِصًا وَمَنْ كَانَتْ فِيهِ خَصْلَةٌ مِنْهُنَّكَانَتْ فِيهِ خَصْلَةٌ مِنَ النِّفَاقِ حَتَّى يَدَعَهَا:
إِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ | وَإِذَا حَدَّثَ كَذَبَ | وَإِذَا عَاهَدَ غَدَرَ | وَإِذَا خَاصَمَ فَجَرَ |
"Dört haslet vardır ki, bunlar kimde bulunursa o kimse tam bir münafık olur. Kimde de bunlardan biri bulunursa, onu terk edinceye kadar kendisinde münafıklıktan bir haslet bulunmuş olur: Emanet edildiğinde hıyanet eder, konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünden döner, tartışmaya girdiğinde aşırıya gider (hakaret ve iftira eder)." (Buhârî ve Müslim)
Bu hadis-i şerif, bizlere münafıklık alametlerini açık bir şekilde bildirmekte ve Müslüman olarak uzak durmamız gereken davranışları ortaya koymaktadır. Şimdi, bu dört hasletin günümüz toplumundaki yansımalarını ve bunlardan nasıl kaçınabileceğimizi detaylıca ele alalım.
EMANETE HİYANET: GÜVENE İHANET
Emanet kavramı, İslam ahlakında çok geniş bir anlam ifade eder. Sadece bize emanet edilen eşyalar değil, görevler, sorumluluklar, hatta bedenimiz, zamanımız, bilgimiz, yeteneklerimiz, çocuklarımız ve çevremiz de birer emanettir.
Günümüzde emanete hıyanet, maalesef çeşitli şekillerde karşımıza çıkmaktadır:
• İş hayatında üstlendiğimiz görevleri layıkıyla yerine getirmemek
• Kamu malını kendi malımız gibi görmemek ve israf etmek
• Bize emanet edilen sırları ifşa etmek
• Çocuklarımızın eğitim ve terbiyesinde gerekli özeni göstermemek
• Çevreyi kirletmek ve doğal kaynakları sorumsuzca tüketmek
Emanete Hiyanete Günlük Hayattan Bir Örnek:
Çağlayan Bey, mahalle muhtarlığına seçildiğinde ayrım yapmadan tüm mahalleliye hizmet edeceğine, imkanlar ve yasal çerçeve için her bir ferdin ihtiyaçlarını karşılayacağınasöz vermişti. Ancak göreve başladıktan sonra, sadece kendisine oy veren kesimlere hizmet götürmeye, diğerlerini ihmal etmeye başladı. Muhtarlık bütçesini kendi yakınlarının işlerini halletmek için kullanan Çağlayan Muhtar, kendisine emanet edilen göreve hıyanet etmiş, mahalle sakinlerinin güvenini sarsmıştı. Çağlayan beyin ibadetlerine düşkün, muhafazakar ve dindar olması da işin bir başka anlaşılmayan tarafı.
Konuyla ilgili olarak Buket Hanım’ı da örnek vermek mümkün. Ancak Buket Hanım emanet konusunda Çağlayan Muhtar’ın tamamen farklı özelliklere sahip. İş arkadaşlarının sırlarını, bilgilerini asla başkalarıyla paylaşmayan, ibadetlerine son derece hassas, Ramazan dışında Pazartesi-Perşembe oruçlarını tutan, namazların tümünü vaktinde kılmaya gayret eden Buket hanım, bir gün, yakın arkadaşı ona başka bir çalışan hakkında dedikodu yapmak istediğinde, "Bu tür konuşmalar bana yakışmaz, lütfen benden böyle şeyler bekleme" diyerek hem arkadaşını kırmadan uyardı hem de emanete sadakatini göstererek gerçek mümine hanım efendi.
DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜĞİN ZITTI - YALAN
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), münafıklık alametlerinden ikincisi olarak "konuştuğunda yalan söyler" diyerek yalanın, toplumda güven duygusunu zedeleyen, insanlar arasındaki ilişkileri bozan en tehlikeli davranışlardan biri olduğuna işaret etmiştir.
Allah-u Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur: "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin."(Ahzâb 70)
Günümüzde yalan, ne yazık ki hayatın her alanına sızmış durumdadır:
• İş hayatında müşteriye veya iş arkadaşlarına yalan söylemek
• Sosyal medyada gerçek olmayan bir hayat sergilemek
• Çocuklara "beyaz yalan" adı altında gerçeği gizlemek
• Ticari ilişkilerde ürünün kusurunu gizlemek
• Sosyal ilişkilerde "maslahat icabı" yalan söylemek
Hayatımızdan Örnekler:
İşe geç kalmasıyla ünlenen Tuncer Bey, işe geç kaldığında her defasında farklı bahaneler uydurur, yalan söylemekten de çekinmezdi. Bir gün trafiği, bir gün çocuğunun hastalandığını, başka bir gün elektrik kesintisi nedeniyle alarmın çalışmadığını söylerdi. Zamanla, iş arkadaşları söylediklerine inanmayan bir kişi olan Tuncer beyiş hayatında güvenilirliğini kaybeden, gerçek durumlarda bile kimseyi ikna edemeyen bir kişiye dönüştü. İbadet ve dindarlığıyla tanınan ve bilinen Tuncer beyin bu duruma düşmesi, hem kendini hem de inandığı dini değerlerin tartışılır hale sokmuştur. Halbuki onun inandığı dinin ahlaki esaslarında var olan dürüstlük, yalan söylememek gibi davranışlarda bulunsa daha doğru olmaz mıydı
Giyim mağazası sahibi, dinine sıkıca bağlı, ibadetlerini aksatmayan tesettürlü bir bayan olan Müjgan hanım, aldığı üründe kusur olduğu için değiştirmeye gelen müşterisine durumu açıkça anlatarak, iadeyi kabul etmiş, ancak istediği takdirde ürünü indirimli alabileceğini belirtmiştir. Bu dürüstve ahlaki tavrı ona çok büyük bir değer katmış, sadece müşterilerinin güvenini kazanmamış, bölge esnafı arasında "dürüst esnaf" olarak tanınmıştır.
SÖZÜNDE DURMAMAK: AHDE VEFASIZLIK
Peygamber efendimiz münafıklık alametlerinin üçüncüsünü, "söz verdiğinde sözünden döner" ifadesiyle açıklamıştır. Sözünde durmak, Müslüman ahlakının en temel özelliklerinden biri olduğu için Peygamber Efendimiz (s.a.v.), verdiği sözleri mutlaka tutar, ahde vefayı en güzel şekilde yaşar ve yaşatırdı.
Allah-u Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur: "Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin." (Mâide 1)
Günümüzde sözünde durmamak, şu şekillerde görülmektedir:
• Verilen randevulara geç gitmek veya hiç gitmemek
• İş hayatında verilen taahhütleri yerine getirmemek
• Çocuklara verilen sözleri unutmak veya önemsememek
• Evlilik akdinin gereklerini yerine getirmemek
• Borç ödeme sözünü tutmamak
Ahmet bey İle Ömer Beyin Hikayesi
Oğluna doğum gününde bisiklet alacağına söz veren dindarlığıyla bilinen Ahmet Bey, gün geldiğinde, maddi durumunun iyi olmadığını bahane ederek bu sözünden vazgeçti. Oysa aynı hafta, hiç önemsemeden arkadaşlarına lüks bir restoranda yemek daveti veren Ahmet bey, bu tavrıyla hem oğlu, hem de ailesi ve çevresi nezdinde güvenilirliğini kaybetti. Parası yoksa, maliyeti yüksek bu daveti nasıl vermişti?. İşte bu şekilde Ahmet bey sözünde durmayan, yalancı bir “müslüman” karakteriyle kötü örnek oldu.
Öte yandan bir başka örnek olarak Ömer Bey sözünde duran, yalandan uzak bir insan profili çizmektedir. O da dindar bir insandır Ahmet bey gibi. Komşusuna bahçe işlerinde yardım edeceğine söz vermişti. Ancak o gün beklenmedik bir iş çıkmasına rağmen, işini ertesi güne erteleyerek verdiği sözü tuttu, komşusunda yardıma gitti. Bu davranışı, komşusuyla olan ilişkisini daha da güçlendirdi. Böylece tam bir müslümanahlakını sergileyen Ahmet bey sadece o komşusunun değil, bütün komşuların güvenini kazandı.
TARTIŞMADA AŞIRIYA GİTMEK: SINIRLARI AŞMAK
Münafıklık alametlerinin dördüncüsü, "tartışmaya girdiğinde aşırıya gider" ifadesiyle belirtilmiştir. Bu, tartışma esnasında hakaret etmek, iftira atmak, kişisel saldırılarda bulunmak ve haksız yere suçlamak anlamına gelir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların güvende olduğu kimsedir." (Buhârî)
Günümüzde tartışmalarda aşırıya gitme, şu şekillerde görülmektedir:
1 Sosyal medyada hakaret içeren yorumlar yapmak
2 Farklı görüşlere tahammül edememek
3 Aile içi tartışmalarda kırıcı sözler söylemek
4 Trafik veya sıra bekleme gibi durumlarda öfkeye kapılmak
5 Söylentileri doğrulamadan başkalarına anlatmak
Murat Bey, siyasi görüş farklılığından dolayı yıllardır görüşmediği akrabası var. Bir tartışma sırasında karşılıklı söylenen ağır sözler, iki aileyi de birbirinden koparmış. Bayramlarda, düğünlerde, cenazelerde bile bir araya gelememişler.
Zeynep Hanım ise, iş yerinde bir anlaşmazlık yaşadığında, karşısındakini dinler, sakin bir şekilde kendi görüşünü açıklar ve ortak bir çözüm bulmaya çalışır. Bir kez bile sesini yükseltmeden, hakaret etmeden sorunları çözmeyi başarır. Bu yüzden iş arkadaşları arasında "adil ve uzlaşmacı" olarak tanınır.
MÜNAFIK KİMDİR?
Hadis-i şerifte bahsedilen bu dört özellik, kişide toplu halde bulunursa o kişinin "halis tam bir münafık" olacağı belirtilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, münafıklığın sadece inanç boyutuyla değil, davranış boyutuyla da ele alınmış olmasıdır.
Münafık, özü sözü bir olmayan, içi dışı farklı olan kişidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bu hadisle bizleri münafıklık belirtisi taşıyan davranışlardan sakındırmak istemiştir. Bir Müslümanın, imanının gereği olarak, sözü özüne uygun, davranışları inancıyla tutarlı olmalıdır.
BU HASLETLERDEN NASIL KORUNURUZ?
Peki, bu dört tehlikeli haslet olan emanete hıyanet, yalan söylemek, sözünde durmamak ve tartışmada aşırıya gitmekten nasıl korunabiliriz? İşte bazı öneriler:
1. Emanete Hıyanetten Korunmak İçin:
• Her türlü görev ve sorumluluğu Allah'ın bize emaneti olarak görelim.
• "Bu emaneti Allah görüyor" bilinciyle hareket edelim.
• Kamu malını, iş yerindeki malzemeleri, başkalarının güvenini kendi emanetimiz gibi koruyalım.
2. Yalan Söylemekten Korunmak İçin:
• Her sözümüzün melekler tarafından kaydedildiğini unutmayalım.
• Yalanın bizi zor durumdan kurtarsa bile, güvenimizi zedeleyeceğini bilelim.
• Çocuklarımıza örnek olabilmek için, onların yanında bile "küçük" yalanlardan kaçınalım.
3. Sözünde Durmamaktan Korunmak İçin:
• Söz vermeden önce iyice düşünelim, yerine getiremeyeceğimiz sözleri vermeyelim.
• Verdiğimiz sözleri not alalım, unutmayalım.
• Eğer sözümüzü tutamayacak bir durum ortaya çıkarsa, bunu dürüstçe açıklayıp özür dileyelim.
4. Tartışmada Aşırıya Gitmekten Korunmak İçin:
• Her tartışmada amacımızın hakikati bulmak olduğunu hatırlayalım, ego tatmini değil.
• Karşımızdakini dinleyelim ve anlamaya çalışalım.
• Öfkelendiğimizde susmayı, sakinleşmeyi bilelim.
• "Haklı olsan bile tartışmayı bırak" diyerek kendimize frenleyelim.
GÜNÜMÜZDE AHLAK: NE YAPMALIYIZ?
Günümüz dünyasında, özellikle sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle birlikte, ahlaki değerlerimizin aşınma tehlikesiyle karşı karşıyayız. Sanal ortamlarda yalan söylemek, iftira atmak, hakaret etmek daha kolay hale geldi. Bu ortamlarda bile İslam ahlakını korumak, her Müslümanın görevidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İnsanların çoğunun bilmediği bir zamanda dinine sarılan kimse, avucunda kor ateş tutan kimse gibidir." (Müslim)
Bu hadis, ahlaki değerlerin zayıfladığı zamanlarda dine ve ahlaka sımsıkı sarılmanın zorluğunu ve aynı zamanda değerini ortaya koymaktadır. Bugün, münafıklık alametlerinden uzak durarak, gerçek bir mümin olmanın mücadelesini vermeliyiz.
NEFİS MUHASEBESİ: KENDİMİZİ SORGULAYALIM
Hepimiz için en önemli adım, sürekli bir nefis muhasebesi yapmaktır. Her gün kendimize şu soruları soralım:
• Bugün bana emanet edilenlere hakkıyla riayet ettim mi?
• Konuşmalarımda doğruluktan ayrıldığım oldu mu?
• Verdiğim sözleri tuttum mu?
• Tartışmalarda haddimi aştım mı?
Bu sorgulamayı yaparak, kendimizi düzeltme fırsatı bulabiliriz. Unutmayalım ki, kendini düzeltmeyen, başkalarını düzeltemez. Önce kendimizden başlamalıyız.
Bugünkü sohbetimizde, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) münafıklık alametleri olarak belirttiği dört tehlikeli davranışı ele aldık. Emanete hıyanet etmek, yalan söylemek, sözünde durmamak ve tartışmada aşırıya gitmek... Bu davranışların her biri, toplumsal güven ve huzuru zedeleyici, Müslüman kimliğiyle bağdaşmayan davranışlardır.
Allah-u Teâlâ bizleri, münafıklık alametlerinden korusun. Sözü doğru, özü doğru, emanete sadık, ahde vefalı kullarından eylesin. Bu mübarek Cuma gününün hürmetine, dualarımızı kabul buyursun.
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şu hadisiyle bitirmek istiyorum:
"Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa, ya hayır söylesin ya da sussun." (Buhârî ve Müslim)
Cumamız mübarek olsun. Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Selam ve dua ile...