Ne günlere kaldık

xxxx855

Türk insanını konuşmayan, düşünmeyen, sorgulamayan, analiz etmeyen bir prototip haline getirmek için televizyon ekranlarını bir silah ve dönüştürme unsuru olarak kullanan medya zihniyeti, özellikle bu işlevi diziler vasıtasıyla yerine getiriyor. Reyting canavarı televizyon ekranlarında hafta içi ve hafta sonunda hemen hemen hergün iki dizi ekrana geliyor. Bu dizilerde Türk aile yapısına kesinlikle uymayan, gayri meşru ilişkileri içselleştiren, ahlaksızlığı gözümüzün ve evimizin içine sokuşturmaya uğraşan, milli ve manevi değerleri yozlaştırmaya çalışan medya zihniyeti, insanlarımıza örnek alınması gereken birer karakter sunarak adeta "karakter biçimlemesi" yapıyor. Bu dizilerdeki kahramanlarla kendilerini özdeşleştiren insanlarımız, onlar gibi giyiniyor, onlar gibi düşünüyor, onlar gibi hareket ediyor, onlar gibi hayatlarına çeki düzen veriyor.

Hatırlarsanız, 1980'li yıllarda TRT'nin tek tabanca olduğu dönemde Pazar günleri bir dizi yayınlanırdı. Karakterlerinin hepsinin arızalı olduğu, kimin eli kimin cebinde belli olmadığı, tüm pisliklerin ve pespayeliklerin gözümüzün içine sokulduğu bu dizi Dallas'tı. Dallas dizisinin kötü karakteri Ceyar'dı. Ceyar, her türlü pisliği,  her türlü entrikayı yapar, ailesine kan kustururdu. Şirret mi şirret, rezil mi rezil bir adamdı. Türk televizyonlarında bugünlerde yayınlanan dizilerdeki kötü karakterlere baktığınızda, 1980'li yılların herkesin zihninde bir fenomen haline gelmiş Ceyar'ına rahmet okuttuğunu göreceksiniz. Aşk-ı Memnu adlı diziyi hatırlayın... Amcasının karısına kem gözle bakan, onunla gayri meşru bir ilişki içine giren ve izleyenlerin bu rezil ilişkiyi onaylaması istenen diziyi. Yahut, tüm karakterlerin birbirleriyle intikam hissi içinde olduğu, tüm hayatların birbirine karıştığı ve herkesin birbirine kazık atmaya uğraştığı bugünlerde yayında olan Ezel dizisini.

Türkiye, çok zor bir süreçten geçiyor.... Siyasal ve ekonomik olanı zaten insanlarımızın hayatlarını altüst ederken, sosyal olarak bir medya cenderesine maruz bırakılmış durumdayız. Medya, Türk toplumunu kendi arzuladığı bir sosyal yapıya dönüştürmek için elindeki tüm imkanları kullanıyor. Korkuyoruz, yakın zaman içinde insanlarımızın hepsi dizikolik zombiler haline dönüşmüş, hayatı okumaktan aciz, kendi iradeleriyle hiçbir şeye karar veremeyen zavallı yaratıklar olarak kurgulanacak. Bunun en çarpıcı örneğini, önceki gün Star ekranlarında yayına giren bir yarışma programından okumamız mümkün.

Star ekranlarında Geniş Aile Dizisinin ana karakterlerinden Ufuk Özkan'ın sunumuyla yeni bir yarışma programı yayınlanmaya başladı. Yarışma programının ismi Hayatım Dizi. Programın formatı, dizilerle ilgili ilginç sorulara cevap veren üç kişilik bir takım, 10 soruda 500 bin liraya ulaşacak. Yani, işi gücü dizi seyretmek olan aileler programa başvuracaklar ve dizilerle ilgili acayip ayrıntıları hatırlayarak para ödülüne ulaşmaya çalışacaklar.

Önceki geceki programda, bir ailenin iki ferdi elenmesine rağmen, kalan yarışmacı 10'ncu ve soruncu soruya kadar gelmeyi başardı. Kendisine yöneltilen sorular öylesine teferruatlıydı ve dizilerle ilgili öylesine garip ayrıntıları içeriyordu ki, yarışmacının bu sorulara kesinlikle cevap veremeyeceğini düşündük. Oysa Hayatı Dizi olan, her diziye ayrı bir enerji ve sinerji harcamış olan bu vatandaş, tüm sorulara takır takır cevap vererek son soruya kadar ulaştı.

Sunucu Ufuk Özkan, program için başvuruların Türkiye genelinden neredeyse 80 bin kişiye ulaştığını söyledi. Aman Allah'ım....

İnsanı boş boş ekran karşısına mıhlamaktan başka işlevi olmayan dizilerdeki ayrıntıları bulmak ve yarışmacı olmak için 80 bin kişi bu acayip yarışmaya başvuru yapıyor.

Ne günlere kaldık ey gazi hünkar!

Gerçekten ne günlere kaldık!