Nedamette Durmalısın!..

Uğur CANBOLAT

Hayatımızda farklı duraklar var!

Varlık durağı, sevinç, durağı, hüzün durağı, ego durağı, yokluk durağı…

Hepsinin kendine göre yeri, değeri var elbette…

Bazı duraklara uğrasak bile bekleme yapmadan geçmek, orada fazla zaman harcamamak bizim için iyi olabilir.

Haytalık da bir duraktır!

Çoğu defa keyifli de gelebilir. Sorumsuzluğun dayanılmaz bir hafifliği vardır ve bu cezbedici de olabilir.

Hayat bu işte… Pek çok durağa uğrar. İnen olur, binen olur.

Temel sorular şunlar almalı: Her durakta inmek zorunda mıyım?

İnip kalmak mecburi mi?

Her durak ilgimi çekerse ve hepsine de gönül kaptırırsam buna ömrüm yeter mi?

Hangi durak beni dünyaya çeker?

Hangi durak beni Hak dostlarına yakın eder ve gerçeğin kapısından girip kulluğumun bilgisiyle karşılar?

Evet temel sorularımız bunlar!

İçinde bulunduğumuz muhteşem çekicilikteki mânâ zevklerinin cümbüş halinde olduğu Ramazan ayı hangi durakta olduğumuzu fark etme ayıdır aynı zamanda!

Neredeyiz? Haritada yerimizi bulmalıyız!

Tazelenmenin, yenilenmenin, tortulardan kurtulmanın yolu bulunmalıdır!

Yosun tutan kalplerin aydınlanması için onu nereye daha doğrusu hangi güneşe tutacağımızın imkânlarını aramalıyız.

Nedamette durmamız gerektiğini düşünüyorum özellikle bu ay!

Bu durakta durmalıyız!

Hayat kopmaz demir halatlarla bizi başka duraklarda başka zevklere bağlamış durumda…

Gözümüzü çevirsek bile gönlümüzü çeviremeyebiliyoruz. Zorlanıyoruz.

Günahın ayartıcı cazibesi zaman zaman bünyemizi esir alabiliyor. Sözel olarak değerlerimizi, hayata bakışımızı, gelecek projeksiyonumuzu, yaşamın neresinde durmak istediğimizi ifade ederek idealize ediyor olsak da ne yazık ki pratikte her zaman aynı başarıyı elde edemiyor olabiliriz.

İşte o zaman nedamet durağında inmeliyiz.

Pişmanlığın ne demek olduğunu tanımalıyız.

Gözyaşını keşfetmeliyiz.

Günahı nasıl yıkadığını hatta yaktığını müşahede etmeliyiz.

Duraklar çok demiştik…

Sonsuz hatta…

Varlık durağında durmayalım. Yokluğu, yoksulluğu, varlıktan soyunmayı düşünelim.

Hakk karşısında yoksul olmanın, varlıktan bir zerre bile taşımamanın anlamı üzerinde düşünelim.

Ego durağında durmayalım.Benliğimizi beslemekten, sürekli özel ve önemliymiş pozları takınmaktan geri duralım. Görevlerimizden, pozisyonlarımızdan değer tırtıklama eğilimlerimizden vazgeçelim.

Şeytani desiselerin renklerine gönlümüzü kaptırmayalım.

Tecessüs durağında durmayalım.Başkalarının günahları, kusurları ilgi alanımıza girmesin.  Algıda seçiciliğimizin odağı bu olmasın!

Yıkıcı eleştiricilik durağına mümkünse hiç uğramayalım.Başkalarını yıktığımızda aslında yıkılanın kendimiz olduğunu unutmayalım. Yenenlerin aslında yenik düştüğü bir dünyada yaşadığımızı unutmayalım.

Öfke durağından hemen uzaklaşalım.Sakin ve sabırlı olmaya yol bulalım. Öfkenin yaptığı yıkımların tamiri hem çok zaman alır. Hem de pek zordur.

Kötü söz, kem hal içeren duraklara hiç bakmayalım. Geçip gidelim.

Nerede duralım peki? Hangi durakta inelim?

Nedamet durağında inelim.

Nedamette duralım.

Pişmanlığın ızdırabını en derin biçimde hissedelim.

Günahına, kusuruna ağlayabilen bir göze sahip olalım.

Yüreğimiz naif olsun.

Nedamette duralım. Nedamet üzre duralım.

Eğer bu ay nedamette durmazsak diğer on bir ayda inanın hiç uğramayız bu durağa!

Nedamet yaşamamak için, ebedi hüsrana uğramamak için gelin nedamette duralım.

Tövbe ile yıkanmayı deneyelim.

Pişmanlık yasasından yararlanalım.

Erkenden hem de!

HABER NAME/ 22.07.2012 canbolatugur@gmail.com/https://twitter.com/ugurcanbolat/ https://www.facebook.com

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (7)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.