Nüfus planlaması ve nüfusun yaşlanması

xxx135

Bu ülkede uzun yıllar nüfus planlaması adı altında doğum kontrolü devlet politikası olarak yürütüldü. Doğumların azaltılması için kadınlara sağlık ocakları ve devlet hastanelerinde ücretsiz spiraller takıldı, doğum kontrol hapları dağıtıldı. Böyle bir politikanın temelini ABD'nin telkinleri, belki de dayatması oluşturuyordu. Özellikle kırsal kesimlerde kadınlar belli yelerde toplanarak bir, en fazla iki çocuk yapmaları yönünde uyarlıyorlar, bu kampanyayı yürütenlere göre de eğitiliyorlardı. Bu arada kapmayanın temel sloganlarından birisi de  "Bakabileceğin kadar çocuk yap"tı. Bu söylem eskisi kadar sık olmasa da bazı çevrelerce hâlâ kullanılmaktadır. Bugün geriye dönüp baktığımızda bize nüfus planlaması telkininde bulanan ABD'de çok çocuklu ailelere sokaklarda sıkça rastlamak mümkündür. Yani bize nüfus planlamasını telkin edenler kendileri hızla çoğaldılar, engelleyici bir sınırlandırmayı hiç düşünmediler ve uygulamadılar. Hatta bazı batılı ülkelerde çocuk yapan kadınlara maaş bağlandı.

Bugün nüfusumuzun giderek yaşlandığı yönündeki araştırma sonuçları ile ilgili  haberlerin temelini işte bu nüfus planlaması ya da doğum kontrolü politikaları oluşturmuştur. Hatta, özellikle rahime yerleştirilen spirallerin kanser yaptığı bilinmesine rağmen  uygulama sürdürüldü. Sağlık Bakanlığı tarafından 1970'li yıllarda hazırlanmış bir broşürde üzeri siyaha boyanmış bir cümle dikkatimi çekmişti ve o cümleyi merakla okumaya çalıştığımda spirallerin kansere yol açtığı belirtiliyordu. O yıllarda çalıştığım gazete bunu manşet yapmıştım. Buna rağmen söz konusu uygulama sürdürülüyordu. Çünkü telkin ve dayatmada bulunanlar herne sonuç doğurursa doğursun nüfusumuzun azalmasını, yaşlanmasını istiyorlardı,

Bugün geriye dönüp baktığımda 1960 ve 70'li yılarda nüfus planlaması yani doğum kontrolü toplumun büyük bir bölümünde kabul görüyordu. Buna karşılık azda olsa bazı karşı çakanlar vardı. Söz gelimi rahmetli Osman Nuri Koçtürk bunların başında geliyordu. Koçtürk sadece doğum kontrolüne değil ABD yardımı adı altında gönderilen süt tozu başta olmak üzere bir takım gıdaların yardım olmadığını, aslında bunların bedelini de bizim ödediğimizi, ABD çiftçinin üretim fazlasını tüketerek finanse ettiğimizi  ısrarla savunurdu. Bu arada ülkemizde soya üretiminin yaygınlaştırılması için kampanya yürütürdü. Bu yazıda maksadım ABD yardımlarının arka planını araştırmak değil. Nüfusumuzun yaşlanmakta olduğu haberleri bir anda 1972 yılında rahmetli Osman Nuri Koçtürk'ün çalışmakta olduğum Barış gazetesinde yayınlanan bir yazısını hatırlattı. Oğlu Cafer sınıf arkadaşımdı. Bu sebeple kendisi gazeteye her gelişinde hatır sorar kısada olsa sohbet ederdik. Koçtürk yukarıda sözünü ettiğim yazısında doğum kontrolünün ülkemize yönelik bir ABD projesi olduğunu, soyumuzun kurutulmaya çalışıldığına dikkat çekerek, "Her şeyimize karışıyorsnuz. Hiç olmazsa artık elinizi kadınlarımızın üzerinden -Koçtürk daha başka bir söz kullanıyordu- çekin" diyordu.

Kendisi ile en son 1981 yılında darbenin arkasından Ankara Emniyet Müdürlüğü nezarethanesinde beraber olmuştum. Hasta idi ve bankta yatıyor, kimse ile konuşmuyordu. Üç günlük berberliğimizin ardından o Ahmet Yıldız ile birlikte İstanbul'a gönderildi ben de Mamak'a sevk edilmiştim.

Koçtürk ile siyasi bakımdan farklı çizgilerdeydik ama bu doğum kontrolü ve ABD yardımları ve ittifakı konusunda benzer düşüncelere sahiptik. Yazılarının sürekli okuyucularından birisiydim.

Bugün gelinen noktada görünen o ki ülkemizi bir takım hayali korkular uğruna emperyalist ABD'nin güdümüne sokan iktidarlar ortaya çıkan, yakın gelecekte daha da tehlikeli bir hal alacak nüfus artışının gerilemesinin sorumlularıdır. Hiç olmazsa bundan sonra bu gidişin durdurulması gerekiyor. Batı'dan gelen ve sadece kendi çıkarlarını ön planda tutan telkinlere itibar etmek yerine tüm uygulamalarımızda kendi geleceğimizi ve çıkarlarımızı düşünmek durumundayız.