O değil, bu da değil, şu da...

xxx78

Temmuz ayında Silvan’da 13 askeri şehit eden son zamanların ilk büyük saldırısını gerçekleştirmişti PKK; o günden bu yana sürekli öldürüyor. Çukurca saldırısıyla çıtayı iyice yüksetti: 24 şehit... Bazı uzmanlar bayram öncesi yeni kanlı eylemler beklentisi içindeler; güvenlik güçleri de buna meydan vermemek için bölgedeki görünürlüklerini artırdılar.

Her kaybedilen can, en yakınlarından başlayarak, yüzlerce, binlerce, milyonlarcamızın yüreğine ateş olarak düşüyor.

Bazıları soruyu hafife alsa da üzerinde kafa patlatılması ve doğru cevabı mutlaka bulunması gereken âcil soru şu: “PKK bu eylemleri niçin yapıyor?”

“Türkleri öldürmek için” deseniz, şehit edilen gençlerin evlerinin çoğundan Kürtçe ağıtlar yükseliyor; PKK kurşunu ırk ayrımı yapmıyor çünkü. Anlamsızlığı bir yana, 75 milyon nüfuslu bir ülkede insanları onar onar, yirmişer yirmişer öldürerek yok edemezsiniz. “Devleti dize getirmek için” iddiası da havada kalıyor; hiçbir devlet bugüne kadar teröre boyun eğmedi, dize gelmedi...

Günlerden beri uzmanların görüşlerine kulak veriyorum, “Pazarlık masasında gücünü artırmak” ile başlayıp “Aslında bitti bitiyor örgüt, dokunsanız çözülecek; böyle olmadığını göstermek için eylemlerini artırdı” tezine kadar hemen her görüş dile getirildi. Bir an “Olabilir” hülyasına kapılsam da, üzerlerinde biraz düşününce, hiçbirini gözüm de tutmuyor, mantığım da kabul etmiyor.

Sonunda birlikte yaşanacaksa toplumun bütününde tiksinti yaratan kanlı eylemlerle hangi pazarlığın gücünü artırabilir, o güçle hangi tavizi kopartabilirsiniz ki? 200’den fazla militanı şehir merkezinde farklı hedeflere sevk edebilen bir örgütten “Bitti, bitiyor” diye söz etmenin mantığı nerede?

En makullerden biri, “PKK Türkiye içerisinde yer alan kendisine özel bir iktidar alanına kavuşmak niyetinde; bunu sağlamak için Kürtlere de korku salması gerekiyor” tezi. Öldüre öldüre herkesi yıldırıp ‘demokratik özerklik’ adıyla kendine-özel bir ‘statü’ kazandırdığı bölgede korku üzerine oturan bir yönetim kuracakmış PKK...

İyi de, dünyanın neresinde böyle bir uygulama var? Bırakın ülkenin kocaman bir bölümünü, bir çiftliğe farklı bir bayrak dikip kendine-özel kurallar uygulamaya başladılar diye, güvenlik güçleri, yüzlerce kişiyi öldürüyor başka ülkelerde...

“Değişik yerlerde yapılan gizli görüşmelere katıldığı, silâhların bırakılmasıyla sonuçlanacak bir barışı arzu ettiği görüntüsü verdiği halde, PKK çizgisinin sakladığı esas niyet Türkiye’nin bütününden kopmak” dediğinizde ise yüzlerce soru zihinlere üşüşüyor...

Fazla uzatmayayım: Şimdiye kadar dillendirilmiş tezlerin çoğu olan biteni açıklamaktan uzak. PKK’ya yakıştırılan misyon, onu güçlü ve zayıf olarak tanımlamak, barıştan yana olduğunu ama pazarlık çıtasını yükselmek istediğini söylemek, ülke içinde veya kopararak kendine-özel yönetim kurma niyetini sorgulamak yeterince ikna edici gelmiyor...

Çukurca saldırısı sonrası Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın verdiği beyanatlar da şimdiye kadar sıraladığım tezlerin onlar düzeyinde iltifat görmediğini düşündürüyor.

Yoksa PKK dediğimiz artık bugüne kadar bildiğimiz PKK değil mi?