Öğrenciler, Veliler ve Dershaneler

A. Semih TORUN

 Dershane olayları hakkında farklı yorumlar yapılıyor.

Gelişen olayları kimisi; "İktidarla Gülen Cemaati arasındaki bir kapışma" diye yorumlarken kimisi de "Önceki dönemlerde dershanelerin okula dönüştürülmesine -cemaate destek verilecek diye- solcular karşı çıkarken şimdi ise cemaat karşı çıkıyor" diye değerlendirmelerde bulunuyor.

Dershane olayları beni epey düşündürdü.

On yedi yıldır çocukları dershane ile bağlantılı olan bir veli olarak fayda-zarar değerlendirmesi yapma ihtiyacı hissettim.

Çocuklarımdan dolayı dershane ile ilk tanışmam 1997 yılında oldu. Büyük oğlum ilkokul üçüncü sınıfta, kardeşi ise ikinci sınıfta idi. Dershane ile bir seviye tesbit sınavı vesilesi ile tanıştık.

Kimi zaman tam veya çeşitli seviyede burslar kazanıldığından eğitim harcamalarımız hafiflese de yol ve yiyecek masrafları yine bir yekün teşkil ediyordu.

Ama asıl problem, çocuklarımıza zaman kalmamasıydı. Hafta içi okul, hafta sonu dershane çocuklarımıza nefes aldırmıyor, anne-baba olarak bizler de çocuklarımıza göre program yapmak zorunda kalıyorduk.

Yıllar geçti…

Depremler, ekonomik krizler, dayatmaların olduğu dönemler gördük.

Sınav sonucu tam burs kazanmış oğlum için; ekonomik kriz dolayısıyla sözlerini tutamayacaklarını bildiren dershane müdürleri oldu.  

Yanındaki annesi tesettürlü diye rencide edici davranışlar sergileyip daha sonra çocuk dershane sınavında birinci olunca tamamen zıt tavırlar ortaya koyan dershane yöneticilerini de gördük.

Çocuklarımın arasında adaleti sağlamak adına üçüncü çocuğumu da ağabeyinin gitmiş olduğu dershanenin aynı şubesine göndermek istemiş,  yakın mesafedeki diğer şubeden daha fazla para ödemek zorunda kalmıştım. Aynı dershane ile bağlantılı dışarıdan birilerinin çocukları farklı şekilde yönlendirmeye çalışmaları ise emeklerin boşa gitmesine sebep olmuştu.

Çocuklarımdan bazısına hiç dershane parası ödemediğim halde başarılı çocukların reklam aracı, dershanelere gelen normal öğrencilerin ise para kaynağı olarak görülmesine her zaman karşı çıktım.

Başarının ödüllendirilmesi güzel bir şey…

Ama her şeyde olduğu gibi bunda da ölçülü davranmak gerek. Kimisi, "ne olursa, olduğu kadar" diye geçiştirildiği, kardeş indiriminde bile problem çıkarıldığı halde, kimisine Türkiye genelinde ilk yüze girecek diye soluk aldırılmaması hiç normal değil. Bu durum, çocukların ve ailelerin psikolojilerinin bozulmasına sebep oluyor.

Yirmi yıla yakın zamandır farklı dershaneleri ve özel okulları tanıma imkânım oldu.

Dershanelerden bazısının başarılı çocukları bağlantılı oldukları özel okullara yönlendirdiklerini, okulların da burs kontenjanlarını bu öğrencilere kullandırdıklarını gördüm.

Sınavlarla başarılı öğrencileri belirleyip onlara eğitim imkânı sunan kolejlerle çok sık karşılaştığım halde kontenjanlarını fakir ve hafız öğrencilere kullanan özel okullara da -çok az da olsa- rastladığım oldu.

Dershaneler arası rekabet normal olmakla birlikte aşırılıklar hoş olmuyor.

Heyecanlı bir arkadaşın oğlum için; "Bu çocuk başarılı. Bunu İzmir'e gönderelim, hem burslu okur, hem de iyi bir eğitim alır." teklifine "İstanbul'da su mu çıktı?" diye cevap verdiğimi hatırlıyorum.

Başarılı öğrencilerden olup dershanenin çizgisinden farklı bir özel okulda okuyanların transfer edilmeye çalışılması da ayrı bir mesele.

Bazı transfer tekliflerini duyunca "Bu kadar da olmaz." diyorsunuz. Farklı dershanelerdeki öğrencilerin transferini hoş karşılamazken aynı dershanenin farklı iki şubesi arasındaki transfer rekabetini hiç anlayamıyorsunuz.

Dershanelerdeki danışman öğretmenlerin yönlendirmeleri ve teşvikleri çok önemli olup öğrencileri motive eder. Olumsuz tavırlar ise öğrencinin  hedefini saptırarak  değerlendirilmesi gereken son dönemlerin boşa geçmesine sebep olur. Zoraki yaptırılan yanlış tercihler de bu kabildendir.

Bunlardan ayrı olarak velilerin farklı şikâyetleri bulunmakta. Kimisi dershaneye gönderemediğinden, kimisi dershane parasının fazlalığından, kimisi ise hem özel okul hem de dershane parası verdiğinden şikayetçi.

Olaya diğer açıdan baktığımızda ise, öğrenci ve velilerin dershanelere umut bağladıklarını görüyoruz. Anne-babalar çocuklarını dershaneye göndermekle vazifelerini yerine getirdiklerine inanıyorlar.  

Dershane ihtiyacı, okulların yetersizliğinden dolayı ortaya çıkıyorsa bu da başka bir problem. Bu durumda okulların eğitim-öğretim kalitesini artırırsanız mesele hallolur. Fen ve Anadolu liseleri ile özel okulların öğrencileri de dershanelere gittiklerine göre problem sınav sisteminde gözüküyor.  

Genelde sınavlarda verilen süre yeterli olmadığı için öğrenci zamanı çok iyi kullanmak zorunda. Dershaneler, bilginin pekiştirilmesi ve hızlı soru çözme tekniklerinin öğretilmesi açısından faydalı olmuştur.

Şimdiye kadar ortaokul ve lisenin son iki seneleri öğrenci ve veliler için eziyet yılları olmuştu. Çünkü bu yıllar, sınava hazırlık dönemleridir.

Dershanelerin okula dönüştürülmesinde bazı gerekçeler öne sürülmekte. Hükümet aynı zamanda başta sınav sistemi olmak üzere eğitim ve öğretimin genel problemlerine de çözüm üretmelidir.

Eğitim ve öğretimin bir bütün olduğu hatırda tutularak geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı her yönden mükemmel olarak yetiştirmeliyiz. Çocuklarımızın eğitimi için yapacağımız her türlü yatırım boşa gitmeyecektir.

Bugün yapılacak Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) Sınavı'na girecek bütün yavrularımıza başarılar dilerken yeni sistemin ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ederim.

Ahmet Semih Torun-Habername

asemihtorun@gmail.com

ahmedsemihtorun@yandex.com

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.