Okul idarecileri mesleklerine geri döndürülmeli

Ufuk COŞKUN

Öğretmenlik kuşkusuz uzmanlık gerektiren bir meslek dalıdır. Üniversitelerin ilgili Eğitim Fakülteleri ile Teknik Eğitim Fakülteleri bölümünden mezun olan kişiler bakanlığın hazırlattığı yönetmeliklere uygun bir şekilde okullarda görev alırlar. Milli Eğitim Bakanlığı'nın yönetmeliklerine göre öğretmenlerin en temel görevi; kendilerine verilen ve yetkili sayıldıkları dersleri okutmak, okuttukları derslerle ilgili uygulama ve deneyleri yapmak ve öğrencilerin sorunlarıyla ilgilenmektir. Öğretmenlik mesleği, genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyonla kazanılır.  Bu nitelikleri kazanabilmeleri için, görevleri hangi öğretim basamağında olursa olsun, öğretmenlerin yüksek öğrenim görmeleri esastır. Ne var ki Türkiye’de durum bundan biraz farklıdır. Çünkü Türkiye’de öğretmenlik çeşitli bölümlere ayrılmış durumdadır. Örneğin kadrolu öğretmenlik, sözleşmeli öğretmenlik, vekil öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik gibi. Bunun yanı sıra son zamanlarda uzman ve başöğretmen gibi yeni kavramlar da devreye sokulmuş durumdadır.

Ücretli ve vekil öğretmenlik eğitimin kanayan yarasıdır

Binlerce öğretmen açığı olan bir ülkede üstelik hâlihazırda eğitim fakültelerinden mezun olarak bekleyen binlerce öğretmen adayının olmasına rağmen mali kaygılarla olsa gerek hala ücretli öğretmenlik adı altında eğitim kurumlarına sezonluk geçici personel alınımına gidilmektedir. Bilindiği gibi ücretli öğretmenlik bulunulan il veya ilçede öğretmen açığı olan okulların olması halinde il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri tarafından görevlendirilen personeldir. Aranılan şartlar; Eğitim Fakültesi mezunu olmak, yok ise 4 yıllık ve üstü fakülte mezunu olmak, yok ise ön lisans mezunu olmak, oda yok ise lise mezunu olmak. Ücretli öğretmenler kaç saat derse girerlerse onun karşılığında alınan bir ücretle çalışırlar. Sigortaları 3-4 ay çalışmadan işlenmez. Bu sürede hastalandıklarında tedavi giderlerini kendileri karşılamak mecburiyetindedirler. Ayrıca ücretli olarak çalışmanız için örneğin sınıf öğretmenliği alanında uzman olmanıza ve ilgili fakülteyi bitirmenizi de gerek yoktur. Hatta üniversite mezunu bile olmanıza gerek yoktur. Bir tanıdığınızın olması yeterli bu iş için. Artık bugün okullarda örneğin matematik dersine bir mimarın ya da başka bir alanda uzmanlaşmış birisinin girip ders verdiğini rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Yani bu durum okullarda artık normal karşılanmaya başlanmış.

Eğitimin kalitesi, yetişecek kaliteli nesiller, toplumun ihtiyaçları  kaygı edilmeden bütçenin ve maliyetin gerekleri dikkate alınarak bir takım uygulamalar yapılmaktadır.  Ücretli öğretmenlik maalesef bu gün eğitimin kanayan yarasıdır. Bu insanların hiç bir yasal hakkı olmadığı gibi ellerine verilen azıcık parayla da mucizeler yaratmaları umulmaktadır. Elektrik mezunundan, kamu yönetimi mezununa kadar farklı farklı branşlardan ve mesleklerden alınan ücretli öğretmenler eğitimin kalitesi adına hiçte umut vermemektedirler. Bu konuda görüşme yaptığım birçok ücretli öğretmen, kendilerinden daha çok derslerine girdikleri çocukları düşündüklerini ve onlar için kaygı duyduklarını ifade ettiler. Bu uygulama; öğretmenlik mesleğinin eğitimini almış uzman kadrolar yığınla beklemekteyken hem bu eğitimci arkadaşlarımıza yapılmış büyük bir haksızlıktır hem de bu ülkenin çocuklarına yapılmış bir haksızlıktır hem de ücretli öğretmenlik adı altında neredeyse köle  muamelesi yapılan binlerce arkadaşımıza yapılmış bir ayıptır.

Okul idareciliği bir meslek midir?

İlk ve ortaöğretim okul idarecileri hâlihazırda görev yapan kadrolu öğretmenlerden atanır. Son zamanlarda yıldızı parlayan okul idareciliği alanında artık sınav yapılmaktadır. Bu alan eğitim kurumlarının en çok tartışılan birimlerinden birisidir. Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 60,61 ve 62 maddelerinde görev tanımları yapılan idarecilerin başlıca görevlerini; her türlü eğitim-öğretim, yönetim, öğrenci, personel, tahakkuk,  resmi yazışma, eğitici etkinlikler vs. olarak bildirilmektedir.

Okul yöneticiliği alanında herhangi bir eğitim almamış, branşları sözgelimi bilgisayar öğretmeni, Türkçe öğretmeni ya da matematik öğretmeni olan bu idarecilerin yaptıkları işe ne yazık ki bir meslek olarak göremiyoruz. Çünkü asıl meslekleri öğretmenlik. Bugün sevk işlemleri, bordro düzenleme, nöbet çizelgesi hazırlama ya da resmi yazışmalar gibi alanlarda eğitilen sıradan bir insanın bile yapabileceği türden işleri yapmaktadırlar. Hâlbuki yönetim ve idarecilik profesyonellik isteyen bir alandır. Türkiye’de neredeyse yılda bir-iki defa yönetici atama yönetmeliği çıkar. Bu kadar eğitim alanında uzmanlaşmış kadrolu öğretmenin idarecilik yaptığı dolayısıyla öğretmenin eğitim öğretimin dışına çıkarıldığı bir ülkede doğal olarak yönetmeliklerde bir yerde tıkanacak ve çözüm getirmeyecektir.

Sendikalar idareci atamalarına çok enerji harcıyor;

Türkiye’de birçok okulda müdür ve müdür yardımcılarının aynı görüşten ve sendikadan olmaları da ayrı bir tartışma konusudur. Sendikaların bu uğurda çok enerji harcadıkları bilinen bir gerçektir. Türkiye’de neredeyse her sendika okul idarecilerinin kendi üyelerinden olmasını ister. Çünkü idareci odaları üye kaydının en çok yapıldığı yerlerden birisidir. Bu yüzdendir ki bugün okulların idare odaları sendikaların bürosu gibi işlev görmektedir. Ancak bu durum okullarda öğretmenler arasında ayrımcılığa, bölünmelere neden olmaktadır. En önemlisi de çalışma barışı ciddi anlamda zedelenmektedir. Yapılan sınavlara rağmen hala en çok torpilin ve kayırmanın yapıldığı bir birimdir okul idareciliği.

Nasıl ücretli ve vekil öğretmenler kendi uzmanlık alanlarının dışında okullarda eğitim öğretim süreçlerine dâhil ediliyorlarsa aynı şekilde okul idarecileri de kendi meslekleri dışında bir alanda hizmet vermeleri bekleniyor. Okul yönetimi uzmanlık gerektiren bir alandır. Bugün ücretli bir öğretmenin sınıfta yaptığı bir işle, okul idareciliği için görevlendirilmiş bir öğretmenin yaptığı iş arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü her ikisi de kendi uzmanlık sahalarının dışında iş yapmak durumunda bırakılmışlardır. Bu yüzden okul idarecilerinin kendi mesleklerine yani öğretmenliğe dâhil edilmeleri gerekmektedir. Bunun için gerekirse üniversitelerde ilgili bölümler açılabilmeli. Okul idareciliği, bu bölümlerden mezun olan profesyonellere bırakılmalı. Bugün meslekleri öğretmen olan binlerce idarecinin eğitim-öğretim süreçlerine dâhil edilmesi, öğretmen açığını en az yüzde 10-15 oranında düşürür. Bakanlığın dikkatine…

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.