Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi

xxx135

Bu köşede son yazımın çıkışından bu yana yaklaşık 4.5 ay geçmiş. Sizlerin de bildiği gibi hastalık sebebiyle zorunlu ayrılık söz konusu oldu. Bir anda yatağa düşüren ve iki ay  araştırma sonucunda ameliyat ile noktalanan bir süreç yaşadım. Aslında aniden ortaya çıkan rahatsızlık değildi beni yatağa düşüren. Rahatsızlığımdan 6 yıldır haberdardım. Sadece sebebini bilmiyorduk. Daha doğrusu doktorların koyduğu teşhise göre aldığımız ilaçlar derde derman olmuyor, rahatsızlığımın şiddeti de her geçen gün biraz daha artıyordu. Geçen nisan ayından itibaren de hemen her gün tansiyon fırlaması sonucu ortaya çıkan kriz nöbetleri ile boğuşmaya başlamıştım. Bu nöbetler başlangıçta kısa bir dinlenme ile geçiyor ve ben de günlük hayatımı sürdürebiliyordum. Ama mayıs ayından itibaren işin şekli değişti. Haziran  başında artık ayakta duramaz hale gelmiştim. Bundan tüm çevrem rahatsızdı ve beni ısrarla doktora gitmeye zorluyorlardı. Aslından 6 yıl önce yani daha sonra beni yatağa düşüren hastalığımın başlangıcında İstanbul'da doktorlar soruna el koymuşlardı ama belirtiler onları hep kalp üzerinde yoğunlaşmaya itmiş ve verilen ilaçlarla kalp çarpıntısını gidermeye, tansiyonumu dengede tutmaya sevk etmişti. Verilen ilaçları 3 yılı aşkın aksatmadan kullandım. Ancak, hastalığımda iyileşme bir yana ilerleme söz konusuydu. Bu arada Ankara'da başka hastanelere de gittim. Onlar da yüksek tansiyon ve kalp üzerinde  durdular, benzer ilaçlar verdiler.

Sizlerden ayrı kaldığım 4.5 aylık süreyi uzun uzun anlatacak, "Kanseri nasıl yendim" türü bir dizi sunacak değilim. Ancak aile fertlerimi çok üzdüğümü ve sıkıntıya soktuğumu biliyorum. Onlar benden çok sıkıntı ve acı çektiler. Yıllardan beri  ben doktordan kaçmıyordum ama gittiğim doktorlar tansiyona ve kalbe kilitlenip kaldıkları için hastalığımı teşhis edemiyorlardı. Krizlerim artıp bayılmaya ve düşmeye başlayınca eşim meseleye el koymuş, tanıdıklara telefon açarak randevu aldırıp beni yeniden muayene için hastaneye yatmaya mecbur etmişti. İyi ki etmiş diyorum bugün geriye dönüp baktığımda. Randevu alınan kardiyolog doktor Ülgen Merdanoğlu Hanımefendi her türlü tetkiki yapmış sonunda rahatsızlığımın kalple ilgili olmadığına karar vermiş, iç organlarımda bir takım araştırmaların yapılması gerektiğini söylemişti. Bunun için de bir tıp merkezinden randevu almıştı. Randevuya hazırlanırken bir cumartesi günü evde yine fenalaşıp düşünce bu defa eşim kardeşlerimi haberdar etmiş onlar da koşup gelmişler. Bir anda karşımda onları görünce oturmak için gelmediklerini anladım. Hemen hastaneye götürmek istiyorlardı ve bunda kararlıydılar. Her ne kadar tatil günü hastaneye gitmenin işe yaramayacağını söylesem de götürmekte ısrar ediyorlardı. Aslında ben de bu işin bir sonuca bağlanmasını istiyordum. Ancak yıllardan beri teşhis konulamaması ister istemez beni hastanelerden uzaklaştırmıştı. Lafı uzatmayayım. Aziz dostum Mehmet Sılay ve Atatürk Hastanesi Nöroloji Servisi Şefi Prof. Dr. Ömer Anlar Beyin ilgisiyle kendimi hastanede yatar buldum. Hastaneye yattığım andan itibaren hastalığımın sebebi araştırılmaya başlandı. Hastalığımın sinir sistemi ile ilgili olmadığı kısa zamanda anlaşıldı. Bu arada çeşitli servislerden uzman doktorlar geliyor, elde edilen bilgiler çerçevesinde görüşlerini belirtiyorlardı. Bu arada yapılan tetkiklerde sağ böbrek üstü bezinde bir kitle tespit edildiği, tansiyon ataklarının buna bağlı olduğu teşhisi konularak Endokrin Servisine sevk edildim. Burada da araştırmalar sürdürüldü. Bu araştırmalarla sağ böbrek üstü bezinde 5.5 santimetre çapında bir kitle olduğu, ameliyat olmam gerektiğine karar verildi. Elbette itiraz edecek bir halimiz yoktu. Çünkü ameliyat olmadığım takdirde ayağa kalkmam mümkün değildi. Ancak ameliyat olabilmem için tansiyon ataklarımın önlenerek bir düzene kavuşturulması gerekiyordu. Bunun için Endokrin Servisi Şef Yardımcısı Doç.Dr. Reyhan Ersoy hanımefendi başta olmak üzere servisin tüm doktorlarının çabaları sonucu tansiyonda denge sağlandı ve ameliyata hazır hale geldiğime karar verilince ameliyat için Üroloji servisine sevk edildim. Burada iki günlük bir misafirliğin ardından Operatör Doktor Ziya Akbulut ve ekibi tarafından ameliyat edildim. Ameliyattan sonra da iş bitmedi bir takım tetkik ve araştırmalar için Gazi Üniversitesi Nükleer Onkoloji Bölümü'ne sevk edildik. Burada yapılan araştırmadan müspet bir sonuç çıktı. Ancak üç aylık kontroller sürecek.  Allah'a sonsuz şükürler olsun ki artık en azından şimdilik sıkıntılı günler geride kaldı. Geçirdiğimiz o sıkıntılı günler sağlığın kıymetini bir kez daha hatırlamamıza, geçmişimizin muhasebesini yapmamıza vesile oldu. İnsan hayatında sağlığın her şeyin başında geldiğini yaşayarak yeniden idrak ettik. Bu bakımdan Kanuni Sultan Süleyman'a ait  "Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" dizesini başlığa aldım. Hastalığında sağlığında Allah'tan olduğunun idraki içinde Yaratana şükrümü tekrarlarken 4 ayı aşkın süre içinde aile fertlerimin, dostlarımın yakın ilgisine, gece gündüz tansiyonumu takip eden doktorlar ve hemşirelere şükranlarımı sunuyorum. Özellikle böylesine sıkıntılı günlerde insan, aile olmanın anlamını çok daha iyi anlıyor. Sağlıklı iken insan sağlığının kıymetini fazla bilemiyor ama sağlığını yitirince anlıyor.

Son söz olarak hastalığımı duyar duymaz ziyaretime gelen, yurdun çeşitli köşelerinden telefonla arayan, bir an evvel sağlığıma kavuşmam için dua eden tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum. Yeniden sizlerle olmanın heyecanı içinde tüm okuyucularıma sağlık ve huzur diliyorum...