Orada hepsini göreceksiniz!

xxx65
Üç imza ne yapacak?
İşçiler artık sırayla da değil çift sayıyla ölürken...
Cumhurbaşkanı üzülecek...
Başbakan sıkılacak...
Bakan utanacak mı?
Onların üç imzası ile "işçi ölümlerinden sorumlu" "çalışmabakanlığıişsağlığıveişgüvenliğige nelmüdürü" olan, uzun olur gemilerin direği unvanlı Kasımbeyefendi, "Tersane efendileri" nin ayıp söz eden, inciten, kıran, düşüren, aşağılayan taşeron sesi olarak yerinde kalmaya devam edecek mi?
Yoksa bizimki, nafile bir "devlet vicdanı, devlet utancı, devlet pardonu" bekleme saflığı mı?
Yoksa zaten, (isimlerini açıklamıyorum) Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan ile (ismi gemilere verilesi) Kasımbey ve de eski yeni AKP'li tersane milletvekilleri, MHP'li tersane vekili, CHP'li tersane taşeronları , aynı tersanenin, aynı dershanenin, aynı "sınıf"ın, "diğer sosyal sınıflar üstünde asla tahakküm kurmayan" bir "sosyal sınıf"ın, sınıfları doldurmuş, sınıfları atlamış, tasada ve kıvançta bir öğrencileri, hocaları, başmuavinleri, müdürleri, velileri midir?
İşçiler artık sırayla da değil, çift sayıyla ölürken...
Kimi "Kasımbey'in köylülükten çıkamamış, toprakta yürümeye alışkın olduğu için 20 metrede 20 santimlik platformda yürüyemeyip yere düşüveren işçileri" gibi güverteye, ambara, denize çakılırken...
Kimi yerde iken infilak edip de havaya parça parça uçarken...
Kimini elektrik çarparken, kimini gaz boğarken, kimine tersane doktorcuğu raporuyla kalp krizi denirken...
Yaşayanların canlı bedenlerinin hücreleri, fazla mesai ücretsiz kölelik saatleriyle, asbestle, zehirle lime lime cansızlaşırken...
Üç imza ile Kasımbey, n'apacaklar!?

Tersane; insanı hor gören, aşağılayan, hakkını gasp eden, hak esirgeyen, sözde özgürlük verip özgürlüğün maddi ve manevi idrakini engelleyen, buyurgan, adaletsiz, imtiyazlarla dolu, zümre egemenlikleri ve tahakküm ile sarılı, bağlı bir düzen ile tüm düzenlerin "Kral çıplak" halidir.
Orada sivilleriyle çıplaklar.
Orada üniformalarıyla çıplaklar.
Orada sadece gemileriyle, yatlarıyla değil; bankalarıyla, medyalarıyla, madenleriyle, mağazalarıyla, okullarıyla, kışlalarıyla, cemiyetleriyle, cemaatleriyle, partileriyle, cumhuriyetleriyle, demokrasileriyle, muhafazakârlıklarıyla, milliyetçilikleriyle, ulusalcılıklarıyla, hukuk devletleriyle, anayasalarıyla, piyasalarıyla, hür teşebbüsleriyle, sarı sendikalarıyla, sendikasız gazetecileriyle, gönüllü veya zincirli köleleriyle, üç kuruş yevmiyeyle çalışan minik tarım işçisi kızları nehre döken kamyon kasalarıyla, borsalarıyla, forsalarıyla, sözde AB'ye girmek isterken bu pistlerde işçisini Çinli, Hintli, Bangladeşli görmek isteyen akıllarıyla, rantlarıyla, ihtiraslarıyla, coplarıyla, gazlarıyla...
Rengârenk...
Ve çırılçıplaklar.

Özellikle, bir şekilde altta kalansınız, tersanelere iyi bakın.
Orada insanlar kabak gibi oyuldu, manzara tabak gibi görünür oldu.
Orası sadece onlarca işçiye mezar değil, onyüzbinlerce insana ayna oldu.
İşli, işsiz, işçi, sivillerle, lacilerle, tulumlarla, üniformalarla, hangi derecede hangi inançtan olursanız olun, hangi kökenden gelirseniz gelin, kime oy vermişseniz verin, ister ayağınız toprakta, ister gözünüz yüksekte, ister havada, ister denizde, ister gurbette, ister beldenizde, ister kayıtlı bir kuyuda ister kayıtsız bir kuytuda çalışın, umutlanın, kırılın, yorulun, hırpalanın, düşün kalkın, şükredin veya kadere lanet edin...
Orada kendinizi de göreceksiniz.
Orada kör karanlık kuyulara, sırat köprülerine, uçurum kıyılarına, av sahalarına, işsizlik sehpalarına, modern köleci çağa müstahak kılınmış hayatlarınızın kanlı suretini de göreceksiniz.
Orada yüzsüzlüğün, yalanın, dolanın, tahakkümün, arsızlığın, hukuksuzluğun, insafsızlığın, vicdansızlığın, zümre egemenliğinin kirli suratını da göreceksiniz.
Çünkü orası sadece genç işçilerin cansız çıplak bedenlerinin yıkandığı değil, tüm imzaların, imzacıların, çekyatların, tüm maddi ve manevi nedenlerin de "kral çıplak" yakalandığı yer!
Orası kirin, pasın ve kanın halının altından fışkırdığı yer!