ORTA ASYA'NIN MAHZUN VE YALNIZ ÜLKESİ -2

Ulvi SEVECEN

Bayramın ilk günü öğle sonrası kesilen kurbanlarımızla yanımızda okul öğrencileri ve öğretmenleri olduğu halde Tacik halkıyla özellikle ekonomik gücü olmayan, yaşarken zorlanan insanlarla beraber olduk. Herkesin ellerinde kurban etlerinin bulunduğu paketlerle her bir aileleri tek tek dolaşarak gerçekleştirilen et dağıtımında karşılaşılan manzaralar her birimizi oldukça duygulandırdı. Ayrıca Türkiye’ den gelirken yanımızda getirdiğimiz yüzlerce çikolatayı çocuklarla paylaşmamız,  onların yüzlerindeki sevinç, bizlerin bayramı sevdiklerimizden uzakta geçirmemizin vermiş olduğu  az da olsa hüznü unutturmuş, herkes sanki  çocuklarıyla ya da torunlarıyla kucaklaşıyormuşçasına bayramı paylaşmıştı.

Ailelerin özellikle çocukların yüzlerindeki tebessüm birer huzur, mutluluk olarak gönüllerimize akıp yer etti.

Halk, büyük çoğunluğu itibariyle ehl-i sünnet inancı ve pratiğine sahip insanlardan oluşmakta. Fıkıhta İmam- ı Azam Ebu Hanife ve Tasavvufta da Mevlana büyük saygı görmekteler. Nüfusun az bir kısmının ise İsmailî mezhebine mensup olduğu ifade edilmektedir.

Geleneksel eğitim tarzında yani medreselerde  Fıkıh, Tefsir, Hadis, Kelam sahalarında Osmanlı dönemi medreselerinde okutulan kaynak kitaplar takip ediliyor.

Tacikistan Devlet Başkanı Sayın İmamali Rahman’ın himayeleriyle kurulan, amacı akademisyen ve bilim adamlarının desteğini alarak İslam konusunda bir politika belirleyip; ülkede din, kültür ve siyaset konularında meydana gelen gelişmelere yön vermek olan İslam Bilim Merkezi tarafından 30 Haziran 2010 Duşanbe’de iki ilim adamının katılımıyla bir sempozyum gerçekleştirilmiş.

Katılımcıların çoğunluğunu Tacikistan’lı bilim adamları, akademisyenler ve geleneksel usullerle eğitim veren kurumlarda yetişmiş ilim adamlarının oluşturduğu sempozyumda; din-siyaset ilişkisi, Kur’an ve kadın, İslamofobia, İslam ve şiddet, İslam’ı anlamada yöntem sorunu, sosyal bilimlerin araştırma metotlarından istifade edilmesi, mezhep taassubu, Tacikistan’da din ve milliyet, siyasi İslam ve Kırgızistan, çağdaş İslam biliminde irfani eğilimler, modern dünya ve din konuları ele alınarak tebliğlerin sunulup,  müzakerelerin  yapıldığı sempozyumda, Türkiye’den Doç. Dr. İbrahim Hilmi Karslı -Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi- “et-Tefsiru’l-İlmî ve Şurûtu Sıhhatihi (Bilimsel Tefsir ve Kabul Şartları) başlıklı bir sunumla katılmış.

Kültür politikaları henüz tam olarak oturmayan ülkede Şiilik ve Selefilik gibi dış kaynaklı fikri cereyanlar birer tehdit unsuru olarak algılanmakta.

Halkı, mezhep olarak esas itibariyle Hanefiliği benimseyen Tacikistan Devletinin, Ebu Hanife’nin görüş ve yaklaşımlarını milli birlik ve bütünlüğü sağlamada bir sembol olarak görmekte. Başkentte bu isimde bir de  İlahiyat Fakültesi kurulmuş.  Ayrıca ülkede mevcud eğitim kurumlarında – Türk okulları da dahil – Ebu Hanife, Hz. Mevlana gibi alim ve fâdıl şahsiyetlerin hayatı ve fikirleri bir müfredat dahilinde okutulmakta.

Tasavvuf kültürünün önemli simalarından biri olan Bahauddin Nakşibendi Hz.lerinin müridi  Mevlana Yakub-i Çerhi'nin kabri de Duşanbe’de bulunmaktadır. Tacik halkı hem ameli mezhep hem de tasavvufi kültür açısından ülkemizin kültürel dokusuyla önemli bir benzerlik göstermektedir. Bu ortak paydalar dolayısıyla kültürel ve siyasi planda Türkiye ve Türklere ilgi duymaktadır. Bu olumlu bakışın oluşmasında son yıllarda iki ülke arasında gelişme gösteren yakın temasların önemli rol oynadığı anlaşılmaktadır.

Yakub-i Çerhi, gerek Orta Asya’da gerekse Osmanlı Devleti’nin hakim olduğu bölgelerde fikir ve aksiyon bazında önemli roller ifa eden Nakşibendi tasavvuf yolunun çok değerli  bir mensubu olup, Bahauddin Nakşibendi Hz.lerinden sonraki dönemde bu ekolün kurumlaşması ve devamlılığında önemli hizmetlerde bulunmuştur. On beşinci yüzyılın en önemli mutasavvıfları arasında gösterilmektedir.

 “Bir kimse gadap (öfke) geldiğinde, beş dakika sabredip karşısındakini affederek, iyilikle mukâbelede bu­lunsa, Hazret-i Âdem’den şimdiye kadar ne kadar insanın ibâdeti varsa, onların, sevâba müstahak kabul edilmiş amelleri miktârınca, Cenâb-ı Hakk (celle celâlühü) ona sevâp verir.”

 Mevlana Yakub-i Çerhi  

Duşanbe’nin biraz dışında yer alan ve coşkun akan Verzob nehrinin yanında çok güzel dinlenme yerleri var. Verzob dağından doğan nehir Badahşan’dan gelen küçük nehirlerle de birleşip Özbekistan’a dökülüyor.

Badahşan, Tacikistan Cumhuriyeti’ne bağlı dağlık özerk bir cumhuriyet. En önemli ulaşım yolu, 2003’de ulaşıma açılan Kırgızistan’ın Oş kentiyle olan karayolu bağlantısı.

1992-97 Tacikistan iç savaşı, Afganistan savaşı, Taliban’ın iktidarı sonucunda 11 Eylül sonrası Afganistan’ın ABD tarafından işgal edilmesi, Taliban ve El Kaide’nin bölgeye sızmalarına neden olunca Bedahşan Dağlık Özerk Cumhuriyeti de bu gelişmelerden doğrudan olumsuz olarak etkilenmiş. Bu ülkede İslami bir değişim için mücadele eden guruplar,  bölgeyi Orta Asya, Doğu Türkistan ve özellikle Fergana Vadisi’ne geçiş yolu olarak kullanmaya başlamışlar.

Bölgenin sosyal, dini inanç ve ekonomik durumu bu gibi gurupların yerleşip pekişmelerine oldukça müsait. Çok iyi hatırlıyorum; 1999 yılının son aylarında bu guruplar Özbekistan’ a geçişi sırasında Kırgızistan Batken civarında halk tarafından fark edilmiş ve sonrası çıkan çatışmalar neticesinde etkisiz hale getirilmişti. Amaçları Özbekistan’a geçip mevcut rejimle çatışmaktı.

Bağımsızlığının ilk yıllarında yaşanan iç savaşın ekonominin gelişimini engelleyen veya geciktiren sebeplerin başında geliyor denebilir.

Geçmişi biraz hatırlama gerekirse; Sovyetler Birliğinde 1989’da başlayan reformlar Tacikistan’da da köklü değişikliklere sebep olur. İlk çok partili seçimler ardından ülke yeni bir siyasi ve ekonomik döneme girer.
Tacikistan bağımsızlığını ilan eder etmez, ülkedeki belli başlı üç muhalif grup başta bulunan yöneticilerle mücadeleye başlar. Bunlar batı taraftarı Demokratik Parti, Tacikistan’a İslami idareyi yeniden getirmek isteyen Rastohen Milli Cephesi ve kurulur kurulmaz yasaklanan İslami Yenilik Partisiydi. Yapılan protesto gösterileri neticesinde muhalefetin birçok istekleri kabul edilir. Komünist Partisi yasaklanır ve İslami Yenilik Partisi kanuni statüye kavuşur. Yapılan seçimlerde de İmamali Rahmanov devlet başkanı olarak seçilir ve hala bu görevine devam etmektedir. Rahmanov ayrıca Demokratik Halk Partisinin de lideri.

ulvi_ sevecen@hotmail.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.