Özbek, cevabını almış

Aslan DEĞİRMENCİ

Mart’ın son haftasıydı… Olaylara farklı bakışı ve ciddi çözümlemeleri ile tanınan Gerçek Hayat Dergisine 28 Şubat konulu bir röportaj verdim. Zeynep Tuba Kesimli kardeşimizin “Yayınladığınız belgeler “deliller yetersiz” mazeretini ortadan kaldırabilir mi?” şeklindeki sorusuna, “Artık ‘deliller yetersiz’ bahanesi tamamıyla ortadan kalkmıştır. Şimdi 28 Şubatçılar yargı önüne çıkartılmalıdır” cevabı vermiştim. Ve dün ilk kez gazetemizin deşifre ettiği “Batı Çalışma Grubu’nun ihtiyaçları”, “irtica ile mücadele günlük durum formları”, “Batı harekât konsepti ve eylem planı” başlıklı belgeler Çevik Bir’i ve saz arkadaşlarını Sincan Cezaevi’ne gönderdi. Ama daha bitmedi. Bizi en az 3 dalga ve bu dalganın artçıları bekliyor. Çünkü gazete olarak 28 Şubat sürecinin hukuksuzluklarını belgelemeye ve cesur savcılara deliller sunmaya devam ediyoruz.

Daha yolun başındayız

Direnerek, eğilmeden, bükülmeden, hakikati arayan şuur ile sizlerin sesi olmaya gayret edeceğiz ve yayınladığımız belgeler ile savcılara delil sunmaya devam ederken BÇG mağdurlarına da gasp edilen haklarını geri almaları için hukuk yolunu açmaya çalışacağız. İlk günden bu yana farklı bir yayıncılık çizgisi izleyerek, gelip geçici heveslerin peşinden koşmak yerine gerçeğin yanında durarak yazılmayanları yazmaya ara vermeyeceğiz. Uzun soluklu bir koşuyu gerçekleştirmek için yola çıkan gazetemiz, tiraj için ilkesizleşmeden de yoluna devam edecek inşallah.

Vay Özbek Paşa vay

Şimdi asıl konuya gelelim. Affınıza sığınarak küfürbaz Özbek Paşa’ya… Malum hepiniz tanıyorsunuz. Ayrıntı verecek de değilim. Dönemin Başbakan’ı merhum Necmettin Erbakan’a ‘p…’ deme cüretini gösteren Özbek Paşa meğer cevabını misliyle almışta haberimiz yokmuş. Refah Partili iki parlamenter bir otelde yemek yemeye giderler. Abdüllatif Şener ve Ömer Vehbi Hatipoğlu… Şener ve Hatipoğlu otele girerken karşılarında küfürbaz Osman Özbek’i görürler. Elini uzatan Özbek’e ilk tepki Hatipoğlu’ndan gelir: “Hadi oradan. Senin elin sıkılmaz.” Özbek şaşırır. Şener’e yönelir. Şener ise elini cebinden bile çıkarmaz. Hatipoğlu başlar söze: “Sen bu ülkenin Başbakanına bir ay önce küfür edeceksin daha sonra bize elini uzatacaksın. Bu ne utanmazlık…”

Özbek hak ettiğini almış!

Bu sözleri duyan Osman Özbek, durumu kurtarmaya çalışır ve şunları söyler: “Bakın ben küfür etmedim. Bizim oralarda ‘p… ‘ demek küfür olarak kabul edilmez. Biz babamızla şakalaşırken bile deriz.” Bu sözü duyan Abdüllatif Şener ani bir refleks ile “O zaman bizde size rahatlıkla ‘p…’ diyebiliriz” diye söz girer. Şener, sözlerini henüz bitirmemişken Ömer Vehbi Hatipoğlu, Osman Özbek’in gözlerinin içine baka baka, “Vay, p… oğlu vay” der. Bu sözleri söyleyince de şöyle derin bir nefes çeker Hatipoğlu… Osman Özbek’ten çıt çıkmaz ve onu kendi ruh haliyle yalnız bırakarak Hatipoğlu ve Şener yemek için otele girerler. Olay bu. Bunu duyduğumda hemen Sayın Hatipoğlu’nu aradım. Olayın doğruluğunu sordum. Hatipoğlu olayı şu sözlerle doğruladı: “Aynen doğrudur. Eksiği var fazlası yok. O dönemki medya maalesef bunları yazamıyordu. Bugün demokratikleşen Türkiye’de artık hiç bir şey gizli kalmıyor.” 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.