POZİTİF DÜŞÜNME

Naim ÖZGÜNER

Size kötü hissettiren sadece ve sadece kendi düşünceleriniz;

dünyada size zulmeden tek kişi kendinizsiniz. 

(David Burns)

Önce cesaretli olmamız gerekir. Özgüven sahibi olmalıyız. Ama bizi uçuruma götürmemeli. Cahil cesareti durumuna düşmemeliyiz. Yalnızlığını içinde yaşıyorsan, gerçekten yalnızsın. Eline bir kağıt ve kalem al, kendinin takdir ettiğin ve etmediğin huylarını, özelliklerini yaz. Bir liste oluştur. Böylece kendini tanı. Hepten mükemmel değiliz. Çok kusurlarımız vardır. Kendini kusursuz gören sadece şeytandır. Çok konuşma, her şeyi biliyorum zannetme. Biliyorsan da her yerde bildiğini söyleme. Asrın hastalığı, düşünmeden konuşmak, biliyorum havasında esmek, aslında hiçbir şey bilmediğini görselliğe takılmak, bizi fazla bilgili yapmaz. Muhakeme gücünü zayıflatır. Aklı zorlamadan alınan şeyler, geldiği gibi giderler. Onun için çok fazla konuşuyoruz. Nasıl geldiğine bağlıdır nasıl gideceği. Okumadan dinlemek, yazmadan konuşmak, muhakemeyi azaltır. Tartışmayı güçlendirir. Onun için herkes sesli düşünüyor. 

Negatif duygular nedeniyle kendimizi kapanmış hissedersek, bilelim ki bedenimiz de aynı şekilde kapanmıştır. Hayatımızı tehdit eden ne tür virüsler ve bakteriler olursa olsun, neşe, sevgi, takdir etme, şükran duygularında kalmak, vücudumuzu pozitif haline getirir. Pozitif düşünürken DNA lar da genişleme olurken, negatif ve olumsuz düşüncelerde, agresif ve aksi tavırlar sergilerken DNA lar da kasılma ve daralma görülmektedir. Kansere yakalanmış bir hasta, eceli gelmediyse, pozitif düşüncesiyle, neşesinden hiçbir şey kaybetmeyerek, umudunu yitirmeyerek, zamanla kanseri yenebilmektedir. Pozitif enerji, bütün nesneleri birbiriyle sıkıca örülmüş bağlayan bir ağ gibidir. Bedenimizin dış dünyaya verdiği tepkiler, pozitif ve ya negatif olarak algılanır. Bu tepkilerden anlıyoruz ki, sevgi, merhamet, teşekkür etme duygusu, takdir etme duygusu, pozitif düşünme, yaradılışımızın önemli faktörlerindendir. Hayatımızın olmazsa olmazlarındandır. Kendimizi tedavi etmek istiyorsak, hastalanmaları engelleyebilmemiz için, negatif enerji kabuğundan çıkmamız gerekmektedir. Pozitif enerjiyi bedenimize yüklememiz ve aktif hale getirmemiz gerekiyor. Donuk bakışlardan çiçekler bile üşür. Suya bağırıldığında, suyun moleküllerinde negatif yönde değişiklikler olduğu, artık bilimsel bir tespittir.

Suyun hafızası vardır. Bitkilerin hafızası vardır. İçi su dolu bardağın yanında bağırıp çağıralım mesela. Öfke, şiddet, korku, nefret yayalım. Birazdan su moleküllerinde değişiklikler olacak, suyun yapısında bozulmalar başlayacaktır. Hatta renginde ve şeklinde bozuk haller meydana gelecektir.

Bundan altmış yıl kadar önce Amerika da kapalı bir mekanda işlenen bir cinayet, akıl almaz bir metotla çözüldü: Cinayet bir odada işleniyor. On zanlı, odaya getiriliyor. Oda da bulunan saksı içinde ki çiçeğe bir amper yerleştiriliyor. Zanlıların her biri çiçeğin önünden geçiriliyor. Amperdeki ibre hiç yerinden oynamazken, katilin, çiçeğin önünden geçerken ibrenin birden harekete geçmesiyle katil tespit edilmiş oluyor. Çünkü cinayet oda da işlenirken, saksıdaki çiçek negatif sesten ve katilin vücudunun etrafa yaydığı menfi (-)negatif manyetikten olumsuz etkilenmişti. Sevmediğimiz, kendisine kızdığımız birini görünce, biz nasıl bir hal alıyorsak, çiçekler de, bitkiler de, sularda aynı hali almaktadır. Bu, bilimsel bir tespittir. Negatif halimiz, dışarıyı bu kadar olumsuz etkiliyorsa, sahibini nasıl etkilemesin ki! Onun için her daim pozitif düşünmeliyiz. Pozitif olmalıyız. Olumsuz, negatif ortamlardan mümkünse uzak kalmalıyız. Kendimiz için.

İnsanları eleştirmek, beyinleri geliştirmiyor ki bir özellik olsun. Her eleştirel bir söz, hem sizin, hem karşınızdakinin beynini tıkıyor. Şakraları kapatıyor. Antenleri kesiyor. Öfke aklı örttüğünden, insan akıllı düşünemiyor. Olumlu söz söyleyin. Hemen kızmayın. Bardağın dolu tarafından da bakın. Yaranın üstünde ki kabuğu görün. İyimser olun. Teşekkür edin. Kendinizi sevin. Her sabah katlığınızda aynaya bakıp kendinize övgüler yağdırın. Kimsenin sizden farklı olmadığını düşünün. Kendinizi takdir edin. Kitap okuyun. Çok konuyu az bileceğinize, bir kaç konuyu çok bilin. Çok işte çırak olacağınıza bir işte usta olun. Kabul etmeseniz de dinleyin. Dinlemek de bir özelliktir. Karşınızdakini ciddiye alın. Bilmişlik taslamayın. Teşekkür etmeyi ihmal etmeyin. Hak sizinken fedakarlık yapın. Geçiş üstünlüğü sizdeyken siz müsaade edin. Aldıklarınızla değil, verdiklerinizle mutlu olun. İnanın, fakat şüphe payı bırakın. İnsanlar aptal olmadığınızı bilsinler. Sen farklı olursan, farkın olur. Eleştirmezsen eleştirilmezsin. ‘Seni seviyorum’ demek seni ayrıcalık kılar. ‘Senin için ne yapabilirim’ demen, insanların güvenini kazanırsın. Demek ki mutlu olmak zor değilmiş. Beynin %85 su olduğuna göre, olumlu sözlerin insan bedeninde, zihninde, psikolojisinde teşekkür etmenin, takdir etmenin etkisini bir düşünün. Bedenin, midenin ve nefsin ihtiyaçlarına odaklanmış, fakat zihnini beslemeyi unutmuş, ya da ihmal etmiş insanların olumlu söz ve kelimelerden uzaklaşmalarının sonuçlarını düşünün! Kızgınlık, sinirsel, bağırıp çağırırken, insanlara hakaret ederken, beynimizin fotoğrafını bir çekebilsek de görebilsek! İnanın kendi beynimizden bile rahatsız oluruz. ‘Seni seviyorum’ derken yüz ifademiz nasıl; ‘Senden nefret ediyorum’ derken yüz ifademiz nasıl! Aslında bu hepsini anlatıyor. Üzülünce uykumuz kaçar, sevinince uykumuz gelmez. İkisi ayrı şeylerdir.

Bilinçaltına ne yerleştirirsek, karşımıza o çıkar. ‘Ben yapamam’ derseniz, o işi yapamazsını. Çünkü bilinçaltına olumsuz negatif sinyali yollamış oluyorsunuz. Hani ‘korktuğum başıma geldi’ deriz ya! Onun gibi bir şey. Yapamam derseniz yapamazsınız. Bilemem derseniz bilemezsiniz. Kazanamam derseniz kazanamamanız normaldir. Bunlar, korkuyu, şüpheyi, sevgisizliği, güvensizliği, başarısızlığı, yoğun bir şekilde düşünce ve duygularımızla yaşadığımızdandır. Yıllarca radyo programcılığı yaptım. Asistanlarım oldu. Her birine program yapmayı teklif ettim, yardımcı olacağımı da söyledim. Hemen hemen hepsi de yapamayız diyenlerdendi. Çünkü şuuraltına yapamayacakları sinyalini gönderiyorlardı. Sonradan her biri, birer profesyonel programcı oldular. Ben ise lise yıllarımdan itibaren yazarlığa başladım. Çünkü yapabileceğime inanıyordum. İ.H.L. 4. Sınıftan itibaren de insanların karşısında konuşmaya başladım ve hala da konuşuyorum. Tam da 40 yıl oldu. Her şey yapabileceğine inanmakla başlar.

Olumsuz düşünceler, insana patinaj yaptırır. Olumsuz düşünceler, olumsuz davranışlara döner. Davranışlar da zamanla alışkanlıklar halini alır. Onun için hangi enerjiye sahip olduğumuzu bilelim. Dünden bugüne, bugünden yarına geçiyoruz. Bugün yaşadıklarımız, dünden gelenler ise, yarın yaşayacaklarımız da bugünden göndereceklerimizdir. Beğenilmeyi istiyorsanız, önce siz kendinizi beğenmelisiniz. Sevilmeyi istiyorsanız, önce kendinizi sevmelisiniz. Başarılı olmaktan korkarsanız, başarısızlığı kendinize çekersiniz. Hasta olmaktan korkuyorsanız, hastalığa yakalanırsınız. Kendinizi şişman ve bakımsız görürseniz, diyete önem vermeyeceksiniz. Kendinizi çirkin görürseniz, kendinizle barışık olamazsınız. Kendinizi yaşlı görürseniz, çabuk çökeceksiniz. Yaşlılık moduna gireceksiniz. Hayatımızın içine daha fazla güven, sevgi, zenginlik, neşe, sevinç, olumlu düşünce, özgüven, sabır, sakinlik koymalıyız. Hayatın rövanşı yoktur. Hayatımız bize tekrar geri verilmeyecektir. Öyleyse hayatımıza dair hep olumlu düşünmeliyiz.