Protesto eylemleri

xxx52

Siyasetçilerin, ideolojik oluşumların, menfaat guruplarının bazı kesimleri amaçları için kullandıklarını, işleri bittikten sonra da onları kullanılmış kağıt gibi buruşturup attıklarını, kullanılırken maruz kaldıkları maddi ve manevi zararları gidermek için hiçbir şey yapmadıklarını biliyoruz.

En büyük demokrasi ve anayasa suçu olan darbelerden önce, iktidarların el değiştirmesine yönelik seçimlerden önce veya iktidarları seçime zorlamak için, iktidarın bazı tasarruflarını engellemek için... meydanlara sürülüyorlar; kimler? Öğrenciler, işçiler, son zamanlarda çocuklar ve kadınlar, bazı sivil toplum örgütleri ve bazı zamanlarda tanklar, alçaktan uçan uçaklar, şehirde tur atan harbiyeliler...

Bunların bir kısmının eylem yapmaları hukuka aykırı, meşru değil. Bir kısmının eylemleri ise belli sınırlar içinde kalmak şartıyla meşru, fakat o sınırlar hemen her zaman çiğnendiği için meşruiyetin dışına çıkıyor.

Son günlerde tartışılan konu çocukların ve öğrencilerin eylemleri.

Çocukların meydana sürülmelerinin savunulacak bir tarafı olamaz. Bunların ellerine taşlar, sopalar, molotof kokteylleri vermek ise cinayettir, cinayete teşviktir.

Üniversite gençlerine gelelim.

İdeolojik ve siyasi farklılaşma yüzünden birbirlerine düşman kamplara ayrılıyorlar. Bir kere bütün aklı erenlerin buna karşı çıkmaları gerekiyor.

Ne demek birbirine düşman kamplar?!

Görüş ve inanış farklılıkları elbette olacaktır, ama üniversite gençlerine yakışan karşı tarafa şiddet uygulamak, susturmaya, yıldırmaya, hatta yok etmeye çalışmak mıdır, yoksa oturup adam gibi konuşmak ve tartışmak mıdır? İkna ettin ettin, edemediysen adam gibi yan yana yaşamak gerekmez mi?

Eylem gruplarının iktidara veya başka bir gruba karşı sokaklara dökülmelerine gelelim.

Hukuk bunların makul ve meşru olanlarına cevaz vermiş, yerini, şeklini, sınırlarını, izne tabi olup olmadığını kurallara bağlamış Bunlara riayet etmemek suç olduğu gibi, şiddet kullanmak, güvenlik güçlerine taş, sopa, bıçak, tabanca, molotof vb. ile saldırmak, meşru olan veya olmayan hedeflerine şiddeti kullanarak ulaşmaya çalışmak suçtur ve bunun savunulacak tarafı olamaz.

Yazarlar çizerler niçin hep güvenlik güçlerinin "orantılı, orantısız" güç kullandıklarını şikayet ve tenkit konusu yapıyorlar da bu eylemleri yapanların suçlarını, hatalarını, kural tanımazlıklarını, ülkeye ve başka insanlara verdikleri zararları görmezden geliyorlar!

Şu "orantısız güç" kavramı da ne kadar şaibeli!

Bu anlayışa göre bir kere eylemcilerde güç (şiddet imkan ve aletleri) olacak, güvenlik güçlerinde de olacak, ama bunlar eşit/dengeli olacak öyle mi? Yani dengeli güçlerle savaşacaklar öyle mi?

Güvenlik güçlerinde elbette daha fazla (caydırıcı) güç olacak ki, meşru olmayan şiddete engel olsunlar ve zararı önlesinler. "Karşı taraf hukuku, kuralları çiğnese bile güvenlik güçleri onlara daha yumuşak davranmalı" denmek isteniyor. Bir polisin, bir jandarmanın yanında arkadaşı taşı veya ateşi yiyip kanlar içinde yere serilince ondan yumuşaklık ve hoşgörü beklemek eşyanın tabiatına aykırıdır.