Sabır / Şükür

Haşim AKIN

 

Bizim kadim geleneğimizde “sabır mı yoksa şükür mü zordur?” diye hep tartışılmış. Elbette herkes için cevap farklı olabilir. İbn-i Kayyım  “Sabredenler Ve Şükredenler” isimli bir eseri bile yazmaya değer bulmuş.

Biz daha çok şükürle denenmiş bir toplumuz. Ben bu aralar sabırla denenen bir topluluğun içinde yaşıyorum. Onlar alışınca bu hayata sabretme konusunda bir sıkıntı da hissetmiyorlar. Asıl şükretmesi gerekenler ne yapacak onu bilemem. Doyumsuz ve şükürsüz bir toplumun işi gerçekten zor... Hem burada hem de diğer âlemde...

Birkaç gün önce beraber çalıştığımız yerli bir arkadaşı, işinin başında gördüm. Selam verip hal hatır sordum. Ancak baktım ki çok da konuşacak durumda değil. Hissedilir bir durgunluk var. Biraz sonra başka bir büroda ona derdini sordum. Bir sıkıntısının olmadığını söyledi. Biraz üsteleyince; “Bu aralar biraz az uyuyoruz da ondan olmalı” dedi. “Neden? Gece başka bir iş mi yapıyorsun yoksa?” diye sordum. Cevap onun için kolaydı da ya benim için... “Biliyorsunuz bu aralar havalar çok sıcak. Öyle olunca da geceleri çocuklar sıcaktan uyuyamıyor. Onları uyutabilmek için uzun süre onların başında onlara yelpaze yapmak gerekiyor. Bu nedenle de geç uyuyorum. Ondan olmalı...” tabi evinde elektrik ve buna bağlı olarak da klima veya vantilatör türü bir alet yok. Öyle olunca da gece uyumak zorlaşıyor.

***

Bir veli ziyaretindeyiz. Öğrencilerimizin ait olduğu aileyle tanışmak ve onların yaşadığı doğal ortamı gözlemlemek gerekecek. Orada sayısını bilemeyeceğim çocuklar var. Beyaz bir adamı görünce zaten kaçacaklar. Bir kısmı korkarak kaçtı bile... Ben de onlara balon dağıtacağım. Sevinsin ve oynasınlar diye... Bir kaçına verdim. Korkarak aldılar. Ancak bunun ne işe yaradığını da bilmiyorlar. Zira ilk kez gördüler bunu. Bir tanesini şişirdim. Elimdeki renkli bu acayip şeyin şiştiğini görünce yeniden kaçışmaya başladılar. Buna ister gülün ister ağlayın... Daha sonra anlaştık. Onlarla anlaşmanın en kolay yolu, telefonun ön kamerasını kullanarak ekranda kendilerini göstermek... Bu dijital ve renkli ekranın çok ayrı bir büyüleyici hali var. Burkina’daki çocukların bile tüm korku ve düşüncelerini alt üst ediyor.

***

Başka bir grup öğrencilerin ailesini ziyaret edeceğiz. Tarlaların ortasında bir grup evler var. Aralarında hayvanlar için de barınaklar... Tavuklar, kuzular, civcivler insanlardan daha önce karşıladı bizi. Bizi veya bizim gibi gelen misafirleri kabul edebilecekleri küçük bir gölgelik var. Oraya oturup hal hatır soracağız. Yerde seccadeler serili. İki de sandalye var. Ben sandalye yerine yere onların yanına oturdum. Konuşmalar bir türlü başlamadı. Aslında âdeti biliyorum ama bir an boş bulundum ve ziyaretleri d biran evvel bitirmek için söze başlamak istedim. Hemen tercümanımızdan uyarı geldi. “Hocam şimdi başlamak çok ayıp olur. Su gelecek, onu içeceğiz ve ondan sonra başlanacak...” Bu evlere en yakın su kaynağı 7 km. uzaktaymış. Elbette hemen bizim için kuyuya gitmediler. Nihayet evlerin birinden su bulundu. Kocaman bir tencerede su geldi. Sırayla içtik. Tabi ki aynı tencereden... Bardak mı? O nasıl bir şey burada... Sonra da protokole uygun olarak önce onlar “hoş geldiniz” dedi. Sonra da biz sebebi ziyaretimize girdik.

***

                Bu gafta Cuma namazı için daha önce hiç girmediğimiz bir kenar mahalle mescidine düştü yolumuz. Biz camiye girdiğimizde hutbe okunuyordu. Burada hutbeler en az yarım saat sürer. Hutbe bitti, sonra da namazımızı kıldık. Ancak onlar için çok da alışılmış bir durum değil bu. Zira aynı safta beyaz bir adam var. Beyaz bir Müslümanı görünce ilk olarak akıllarına Arap geliyor. Türk kelimesini duymamış bile olabilirler. Neyse namazdan sonra tanıştık. El sıkıştık. Kısa bir süre sohbet ettik. Bir amca benim Türk olduğumu öğrenince hem beden dili, hem de lisanını kullanarak Türkiye’yi sordu. Nasıl mı? Sağ elinin yumruğunu sıktı, dirsekten kırıp güç gösterisi yaparak “böyle değil mi?” diye sordu. Ben de aynı şekilde “Evet,” dedim. Yeniden el sıkışıp gülümseyerek onayladık. Sorduğuna göre bu Türkiye’yi biliyor.

                Unutturmayana hamt olsun.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.