Sağlık olsun!

xxx65
Kanada bizden uzakta ama kanser o kadar uzak bir mevzu değil.
Kanada'da şu sıra ciddi bir tartışma başladı.
Bunda bağımsız gazeteciliğin payı da epey büyüktü.
Hükümet de "hakikati bulup açıklamayı" vaat etti.
Konu, "dünyanın en pis petrolü".
Yani ABD petrol şirketlerinin artık en büyük "kaynağı" sayılan Kanada coğrafyasındaki petrolün çıkarılması ile kanser vakalarının artışı arasındaki ilişki.
Tabii onlardan bize ne!
Ama şu olabilir:
Burada, bizler, çocuklarımız, doğacak çocuklarınız ne tür "ilişkiler"in rehinesi, hastası veya müstakbel kurbanı durumunda.
Yani, yediğimiz ve içtiğimiz ile yaşadığımız, yaşayamadığımız hayat arasında ne tür bağlantılar oluştu?
Siyanürlü madencilerden verimli tarım arazilerine kanun dışı oturup kanunlaştırılan yabancı şirketlere, en çok şampiyonluk kazanan eski bir başbakan ve cumhurbaşkanının da alkışıyla, "patates tarlalarına da otomobil fabrikası" kurulmuş deprem bölgeleriyle...
O civara yığılmış binalarıyla...
Düşünce ve ifadeyi çok büyük suç sayabilen ancak çevre kirletenlere muafiyet, zaman tanıyan ortak akılsızlık ve torpilli kanunlarıyla...
Biz ne şey yiyoruz acaba!

Hiç doğru dürüst soran var mı, bilen var mı, duyan, durmadan düşünen ve duyuran var mı?
Kadınlarımızda "meme kanseri" daha da mı çoğaldı... Öyle ise, neden böyle oldu?
Milyonlarca kadından zaten kaçta kaçı düzenli bir kontrol, erken teşhis ihtimali bunun hem bilinci, hem de parasal imkanı sahibi.
Binlerce kadınına, hem de belli bir safhada önlenebilecek bir teşhis dahi ulaştıramayan bir ortamda, neyi ne kadar biliyoruz?
Bu kanser türü ile çevre koşulları, kirliliği arasındaki ilişki nedir?
Tamam, teorik olarak nedir de, burada, ülkemizde, yöreden yöreye nedir?
Kene sanki ilerlemenin, sanayileşmenin, modernleşmenin sembolüydü de aramıza daha çok katıldı...
Aksaray'ın suları hep böyle miydi?
Çeltik çocuklarının narin bedenleri ne halde?
Oksijen cenneti Altınoluk bir süre sonra ne olacak?
Kaz Dağları ne kadar yolunacak?
Gazetecilik, bunca imkana sahip büyük medya, bunlara yetişecek ilhamı ve gücü nasıl bulacak? Parça parça sözde haberler...
"Grup şirketleri, grup dostları, ilan ve reklam müşterileri, hemşeriler, patronun arkadaşları" filan.
"Sağlık", sistemli biçimde, piyasanın dışkılarından başlayıp teşhis ve tedavinin hallerine kadar, bütün bir sistem olarak nasıl sorgulanacak?
Kalitesiz kaçak petrolümüzü Kanadalılar mı kovalayacak?
Elbette, İstanbul'un göbeğinde turistik bir otelin yabancılara içki verip yerlilere yasaklaması da ciddi bir sorundur.
İtirazım yok.
Ama onca fabrika, maden... şunca kanalizasyon, tohum, ilaçlama, atık, zehir, duman, kimyasal, plastik, hormon, ışın, radyasyon, xray cihazları ile çocuklarımızın, bebeklerinizin, henüz ana karnındakiler ile inşallah o harika doğum sevinçleri vereceklerin bedenlerini, hayatlarını şimdiden rehin tutanların deşilmesi de mühimdir!
 

Piyasa ekonomisi

Bildiğiniz gibi, ordu mensuplarının sosyal yardımlaşma, dayanışma fonu olarak kurulmuş olan...
Maaşlardan yapılan kesintilerle büyümüş olan...
Artık piyasa ekonomisinin dev (biraz imtiyazlı) holdinglerinden biri olan...
Yönetiminde muvazzaf ve emekli generaller de olan ama üyelerinin yüzde 70'i astsubaylara yeri dar olan...
Özelleştirmede yerli Erdemir'i alıp bankasını yabancılara satan, Fransızlarla otomobil üreten, ABD ve Almanya'da bankası bulunan "ulusal sermaye" olan...
OYAK...
Cumhurbaşkanlığı krizi, muhtıralar, seçimler gibi özel anları da olan...
2007 yılını...
2,651,721,636,61 YTL (ikimilyaraltıyüzellibirmilyonyediyüzyirmibirbinaltıyüzotuzaltınoktaaltmışbir) Yeni Türk Lirası "aktüeryal" kârla kapattığını...
2007 kar payı olarak, üyelerine yüzde 54.2 nema dağıtacağını duyurdu.
Çalışanın rezervine, ayrılanın hesabına.
Tabii her üye, payı neyse, ona göre alacak.
Her üye kendi payını hesaplayabilir.
İyi şeyleri de duyurmak lazım diye yazdım!

NOT: Ben her vatandaş gibi "Telefonlarım dinleniyor mu?" diye sordum. Bu soruyu başkalarına da tavsiye ettim. Ama Birgün Gazetesi'nin manşetine layık gördüğü gibi, "Telefonlarım dinleniyor" demedim.