Sahte demokrasi ve arabesk demokratlar

Aslan DEĞİRMENCİ

Demirel, önüne gelene topuk selamı verdi, ‘lider’ (!) oldu.

Rahmetli Erbakan Hoca ‘sessiz kaldı’ (!), itibarsızlaştırma yarışına girildi.

Başbakan Erdoğan ‘konuşmaya başladı’ aynı çevreler diktatör yakıştırması yaptı.

Demirel taviz verdi, sevindirik oldular; Merhum Erbakan Hoca “D-8” dedi, şoka girdiler. Başbakan Erdoğan “One-Minute” deyince hedefe oturttular.

Cumhurbaşkanlığının üçüncü yılında Süleyman Demirel iki kez İsrail’e gitti, uzlaşmacı oldu, Erbakan Hoca; “Yaşanan zulümlerin kaynağı İsrail” dedi, gerilim üretmekle suçlandı. Başbakan Erdoğan Mavi Marmara Şehitlerine sahip çıktı, lümpen Kemalistlerle aynı dil kullanıldı.

Demirel’den küçük kadrolar alındı, zulümler görülmez oldu. Erbakan Hoca kendini pazarlığa kapattı, post-modern darbe meşru ilan edildi. Başbakan Erdoğan kurumlarda normalleşme için düğmeye bastı, kurumlar arası gerilim tırmandırıldı.

Yeni inşa sürecinde yer alamayanlar ile kurulan küresel ittifak her alanda kendini göstermeye başladı. Üzerlerine zırhı giyen; belden aşağı çalışmaya başladı. Sızma sağladıkları her yerden tepkiler sınanmaya başlandı. Oslo, Uludere, Çözüm Süreci, Dış Politika, Reyhanlı ve hatta Gezi üzerinden psikolojik harp taktikleri devreye sokuldu. Birileri sosyal medya da tam gaz dezenformasyon yaparken, bir bilenler milletin sinir uçlarına dokunacak operasyonlara başladı. Hükümet yanlısı gözükürken, kendilerine dar gelen zırh ile manipülasyon peşinde koşuldu. Ve komplolar üreterek, her gerçeği bulandırdılar.

Eş zamanlı uluslararası gelişmeleri de gündemlerine alarak emperyal sözcüklerin üretim merkezi haline geldiler. Hemen her fırsatta darbe karşıtı olduklarını iddia ederken, Mısır cuntasına selam çakarak küresel emperyalizmin maşası olduklarını bir kez daha anlamamıza yardımcı oldular. Hatta bir adım daha ileri giderek İhvan’a çattılar, Mısır üzerinden hepimize aba altından sopa gösterdiler.

Sadece üç-beş kişilerdi ama koskoca yapıların arkasına gizlendiklerinden toplumda müthiş bir algı yanılmasına yol açtılar. Aynı Köşk ile Başbakanlık arasında bir çekişme varmış algısı meydana getirdikleri gibi… Temsil ettiklerini iddia ettikleri yapıları bile etkilerken, bilgi kirliliği ile fitne oluşturmaya başladılar.

Eleştiri ise yasak… Kendilerini eleştirdiğimizde karşımıza çeşitli yapıları sürdüler. Müslümanlar arasında fitneye sebep olmamak için susanlara türlü kulp takmaya başlayarak, istihbarat faaliyetleri yürüttüler. Maskeleri düştükçe küfür ve iftiraya sığındılar. Her küfür ile yapıdan dışlanmaya başlayınca saldırganlaştılar. Şimdi bu saldırganlık ile herkese çatıyorlar. Ve orta yol, denge siyaseti gibi yeni argümanlarla ‘hakkı’ ‘batıl’ ile örtme yarışı içine giriyorlar. Çakma ulusalcıların gözüne girecek kadar ileri adımlar atarken, bukalemunları kıskandıracak derece de renk değiştiriyorlar. Hükümet ile camialar arasında gerilim üretmeye çalıştıkça da batağa saplanıyorlar.

Şimdi yalnızlaşmaya başladılar! Kurumlarda makam yok, camialarda yüz veren, toplumda ise itibar… Onun için aynı statükonun bekçileri, eski rejimin artıkları gibi bağırıyorlar. ‘İmdat’ seslerini duyuracak bir lider (!), sığınacak yeni limanlar arıyorlar. Ötekileştirdiklerine bile koşarak yardım dileniyorlar. Liberallerle iş tutup, sahte demokrasiyi dayatıp, arabesk demokratlığı yapıyorlar.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.