ŞAİR-BESTEKÂR MURAT DUMAN’LA KALEMİ ÜZERİNE

Fatma Ç. KABADAYI

  “ İyi şair, kendi şiirleriyle yarışan şairdir.”

                                              Murat DUMAN

Uzun yıllar önce bir şiir etkinliğindeydik. Yozgat’ta güzel bir parkın içine davetli şairler inci gibi dizilmiş, sahne sıramızı bekliyorduk. Heyecan doruktaydı. Yozgat Yazarlar Birliği Başkanımız Ahmet Sargın, sahneye bir isim çağırdı. O ismi duyunca; “Aaa! Bu ismi biliyorum. Antolojide şiirlerini okumuştum.” diye düşündüm. Şairimiz okuduğu şiir sonrası alkışlar eşliğinde yerine döndüğünde de hemen bunu kendisine söyledim.

 

Antolojilere birçok şiir yazan katılır ama -sizden sonra- en güzel şiiri yazan ancak bir iki kişidir. İşin esprisi bir yana Murat Duman, bu antolojide tabii ki önlerde olan şairlerdendi ve şiirlerini çok beğenmiştim. Ben de böyle yazabilsem dediğim şairlerdendi. Güzel şiirse yazarı aklınıza kazınıyor.

2018 Şubatı Ankara Kitap Fuarı’nda İLESAM standında karşılaştığımızda imzalı kitabını almak nasip oldu. Kendisi hem şair hem yazar hem bestekâr… Kitabında ise şiir ve şiirlerin öyküleri var. Bu türde birkaç kitap okumuştum. Murat Hoca’mın bu kitabını öyle merakla okudum ki bittiğinde sizlerle de paylaşmak, olur da hâlen tanımayan varsa tanıtmak istedim.

Şairliğinin yanında, köşe yazarlığı, bestekârlığı olan DUMANOĞLU mahlaslı şairimiz Murat DUMAN, saygın iş adamlarımız arasındadır. Sekiz yaşından beri hayatını Ankara’da sürdürmektedir. Tabii bütün bunlar durup dururken olmuyor. Nasıl şair oldu, nasıl iş adamı oldu, okulu niçin bıraktı, hangi zorluklarda hangi şiirler kalemden kâğıda döküldü kitapta hepsi var ama biz onunla sohbetimiz de elbet bunları da konuşacağız.

 

“Murat Şairim, hoş geldiniz. Size nasıl hitap etsem bilemedim. İç Anadolu bölgesi şairi olarak size toprağım desem de olur sanıyorum. Öncelikle vakit ayırdığınız için teşekkür ediyorum. İkinci kitabınız hayırlı uğurlu bol okurlu olsun diyerek bilmeyenler için sormak istiyorum. Siz; “Şairlik Allah vergisidir, sonradan olunmaz, kelimelere düzen vermek ilhamla olur, ilham denen güzelliği de ancak Allah verir.” diyorsunuz kitabınızda. Peki hocam, size ilham veren ne oldu, hasret mi, suçluluk duygusu mu, yokluk mu?”

 

“Öncelikle bu duyarlılığınız için teşekkür ediyorum. Beni tarif ederken kullandığınız cümleler layık mıyım, bilemiyorum. Sorunuza gelince şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Şair asla sonradan olunmaz, şairlik doğuştandır.  Demek ki her şair Allah’ın dizayn ederek yarattığı özel insanlardır. Şair, düşünen insan demektir. Düşünen insanlar da hayatın her alanında olan kişilerdir. Yaradan’ın dizayn edip verdiği akla layıkıyla kullanmayanlar her zaman suçluluk duygusu içindedir. “Can azapta gerek.” derdi cennet mekân hocalarımdan biri. Hakk’tan gelen ilhamı toplumun yararına kullanmayan şairler şüphesiz ki bir acı içerisindedir. Bu acıyı ancak eline kâğıdı kalemi alarak yok eder. Şair duygularını frenlemez, bilakis yazarak adını sonraki kuşaklara duyurur.”

 

 “Vahdet Çeşmesinden Ummana” isimli bu eserini okuyunca bu kitap için en doğru isim olmuş dedim. İsim nasıl konuldu. Şairler için kitapları çocukları gibidir derler ya çok düşünülmüş gibi geldi. “Aşkın Düğümü” ilk kitabınızdı yanılmıyorsam?”

“Tashih yapan editörüm Ömer ÜNAL Bey’in uzun uğraşı sonucu bu isimde karar kıldık. Siz de çok değer verdiğim bir şair-yazarsınız. Kitap ismi, içindeki konuları kısa anlatan ismiyle müsemmadır. Birlik çeşmesinden su içenlerin duyguları zalimleşmemiştir. Bu çeşme, çıkardan uzak, toplumuna güzel mesajlar veren insanları etrafında toplar, onlara güzellikler sunar. Birinci kitabım “Aşkın Düğümü” adını taşıyor ve ilk göz ağrım olan şiir kitabımdır.”

“Kitabınızda iki isimden bahsediyorsunuz. Bunlar size yol yordam gösteren, tabiri caizse pişmenize, daha güzel eserler icra etmenize vesile olanlar… Onlardan biraz bahsedelim mi? Her şairin böyle bir şansı olur mu, şair şansını kendi mi yaratıp doğru ustayı bulur? Sizce şu ana yaşayan şairlerden usta olabilecek kimler var, kimlerin kapısını çalalım?”

 

“Bu konuda galiba çok şanslıyım. Şair olmamda pek çok insanın az ya da çok emekleri olmuştur. Dr. Bekir MUTLU, Cemal SAFİ, Vedat FİDANBOY, Hüseyin YURDABAK… Ama iyi bir kalem erbabı olmamdaki en büyük paye, edep ve edebiyatla beni yedi sene yoğuran cennet mekân Ahmet Tufan ŞENTÜRK’e aittir. Ayrıca hikâye ve makale yazmada, gazetelerde köşe yazıları yazmamda emeklerini benden esirgemeye kişi ise İsa KAYACAN’dır. Yeni yetişenler arasında usta bir usta var mı diyorsunuz, sanmıyorum. O yürekli üstatların yerini tutacak şair tanımıyorum.

Şunu da açık yüreklilikle ifade edeyim ki eli kalem tutacak bireylerin yetişmelerinde hocaların yeri yadsınamaz. Ben şairim diyenler öncelikler aynaya baktığında nefsini kırıp yerlere atıyorsa şair olma yolunda ilerliyor demektir…”

 

 “Sadece sanat alanında değil, tüm alanlarda gözümüzün önüne bakmalı, uygarlığı, millî şuuru dinimizin emrettiği usullerle yakalamalıyız.” diyorsunuz. Ben de her bireyin kendini geliştirmesi, üzerine düşeni yapması taraftarıyım. Tecrübeleriniz hayli fazla. Bu hususta dostlara ne önerirsiniz?

 

”Saygıdeğer Şairim, bu soru düşünülmesi gereken bir sorudur. İnsan, şair olsun ya da olmasının bir kere yaratılışın gayesini bilmelidir. Her yaratılan canlının bir gayesi vardır. Bu konuyu şairler iyi düşünüp hayatlarında mutlaka uygulamalıdırlar. Allah indinde şairin önemli bir yeri vardır. Yeni Müslüman olmuş bir şair, Peygamberimizin yanında Hz. Ömer ve Peygamber Efendimiz halka nasihatte bulunurken şair söze karışıp İslam’ı metheden bir söz söyledi. Hz. Ömer şaire kızarak şöyle hitapta bulundu: ‘Yanımızda Peygamberimiz varken bizlere söz düşmez,’ dedi Peygamber efendimiz de aynen şöyle buyurdular: ‘Ya Ömer, bırak konuşsun. Onun ağzından çıkan her söz senin kılıcından daha keskindir.”

İşte şair budur. Ama her ne olursa olsun şair yerini yurdunu bilmeli halkın önünde bir insan olarak daima temkinli davranmalı, söylemlerini daima yapıcı yönde kullanarak topluma nefret  boyuta getirmemelidir.

 

“Kitabınızı okurken hiç sıkılmadığımı ama bazı beni aşan yazıları okuyamadığımı ifade etmeliyim. Şair-yazar arkadaşlara tecrübe kazandıracağı kesinlikle tartışılmaz. Yer yer duygulandım, bazen size yaşatılanlara çok sinirlenip kaşlarımı çattım. İş gezilerinizde ben de bulunmuş kadar oldum. Gezdim, gördüm. Kitapta duyguların hepsi var ama sanki biraz da gülümsetebilseydiniz diye düşündüm. Gerçek hayatta da Murat Duman hiç gülmez mi sorusu akla geliyor? Hep hüzün müdür ona yazdıran?”

 

“Saygıdeğer Hanımefendi, 15 yaşında hayatını kazanmaya odaklanmış bir çocuğun gülmesi gerçekten düşünülmesi zor bir durum olsa gerek. Mutlu olduğum şey aldığım görevi harfiyen yerine getirmek. Dünyanın yükünü yükleseler götürmem demem. Çünkü bende hayır kelimesine yer yok. Gülmek konusuna gelince, ben de etten, kemikten yaratıldım, elbette ki gülerim…”

“Edebiyata riyakârlığın buluşmasına çok kızıyorsunuz. Bu konuda birkaç cümle alabilir miyiz?”

 

“Edebiyat edepten, şiir de şuurdan gelmektedir. Cennet mekân Ahmet TUFAN Hoca’mın bir sözü vardı; “Evladım, iyi şiir yazanları severim ama ahlaklı şiir yazanları daha çok severim.” demişti. Bu söz beni kulağıma küpedir. Toplantılarda öyle kötü durumlarla karşılaşıyoruz ki sanat yapma adına gittiğimize gideceğimize pişman oluyoruz. O toplantılarda maalesef zayıf karakterli insanların şiir adı altında karıştırmadığı, yapmadığı kalmıyor. Bunların topuna birden müteşair demekten kendimi alamıyorum. Ve öylelerini görüyorum ki insanlıktan uzaklaşmış tamamen şiiri şahsi duygularına malzeme yapıyorlar,  şiir günleri yapabilme adına yerler açarak kötü emellerine şiiri alet edenleri bile gördüm. Bu konuda daha ileri gitmeye de lüzum yok bence.”

 

“Kitaptaki şiirler çok hoş, her zamanki gibi, hele de hikâyesini ve nasıl yazıldığını okuyunca çok daha iyi olmuş. Dinimize bakışınızı, tutkunuzu, Allah korkunuzu, merhamet, adalet gibi duygularınızı da satırlara yansıtmışsınız. Şairleri birbirinden koparan tartışmalar genellikle siyasi ve dinî mevzular mıdır yoksa bazı şairlerin kaprisleri, “En iyi benim!” düşünceleri mi? “Zor küser, zor barışır.” dediğiniz şairler için düşünceleriniz nedir? Kitapta bir şiir dinletisinde yaşananları anlattığınız yer beni çok üzdü. Belki de bu soru ondandır, bilemeyeceğim.

 

“Evet, bu sorunuz da gerçekten can alıcı bir soru. Bir şair başka bir şairi geçmek ve benim şiirlerim diğer şairlerin şiirlerinden iyi demek tamamen popülizmdir. Şair, kesinlikle popülizme kapılmamalıdır.  İyi şair, kendi şiirleriyle yarışan şairdir. Bence şairin özü-sözü bir olmalı, değilse o şair çok büyük yalancıdır.

Şair, başı yere doğru eğik buğday başağına benzer. Başı yere eğik buğday başağının denesi çoktur.”

 

“Kesinlikle aynı fikirdeyim, onun için derler boş başakların başı dik olur diye, kendini bilen insan zaten mütevazıdir fikrindeyim. Bu kitabınız Yade Yayınları’ndan çıkmış. Mizanpaj, kalite ve baskı olarak çok iyi… Yade’nin kitaplarını beğeniyorum. İLESAM üyeleri için ayrıcalıklı çalıştıklarını da biliyoruz. Bir yazar olarak yolların gözlemi olmalı. Yazar-şair yayınevinden ne bekler? Yayınevleri şiir kitabına niçin olumlu yaklaşmaz?”

 

“Bir yazar ve şairin, yayınevinden en büyük beklentisi dürüstlüktür. Kendimi bu konuda şanslı gördüğümü belirtmeliyim. Çalıştığım yayınevim sanki ailem gibi. Ancak şunu da söylemeden geçemeyeceğim; şair ve yazarlar varlıklı insanlar değildirler. Duygu insanı olduklarından paraya pek ehemmiyet vermezler. Ürettikleri duyguları, yaptıkları tespitleri okuyucuyla buluşturmak onların en büyük arzularıdır. Bu sebeple yayınevlerinin şair ve yazarların ürettiklerini halka ulaştırması, onlara hem maddi hem de manevi anlamda katkısını esirgememesi gerekir. Böylece eli kalem tutanların üretimlerinin önü de açılmış olur.”

   “İLESAM’da bu yıl yine bir görev alarak sorumluluk duygunuzu gösterdiniz. İLESAM son yıllarda çok güzel çalışmalara imza attı. Yeni projeleri var mı? Biraz ipucu alalım.”

 

    “İLESAM Başkanımız Mehmet Nuri PARMAKSIZ’dan son derece memnun olduğumu söylemeliyim. Ben, Radyo ve basın kuruldayım ve üzerime düşen görevi yapmakla mükellefim. Burada yapmamız gereken, alanında başarı gösteren şair ve yazarlarımızı okullarda gençlerle buluşturmak, o gençlerin ileride iyi şair ve yazar olmalarının önünü açmaktır. Bizler üzerime düşen bu görevi yaparsak -ki yapıyoruz-, İLESAM’ı daha üst seviyelere çıtasını yükselterek  taşımış oluruz.”

 

“İnsanların yaptığı güzel işler takdir edilmelidir diyorsunuz. Siz yaptıklarınız karşısında yeterince takdir almışsınızdır elbette. Sizce şiire yeni başlayan ve kalıcı olmak isteyenlere sahte övgüler gerekir mi? Bu teşvik edici midir yoksa olduğu yerde saymasına mı vesile olur?”

 

“Şiire ilk başlayanlar tenkit edilseydi bizler asla buralarda olamazdık. Ancak herkes haddini hududunu bilmek durumundadır. Yetişmenin, yetiştirilmenin, yeni bilgilerle donanmanın sınırı yoktur. Bu işe gönül verenlerin yeteneğinin tespiti şart. Eğer kişinin yeteneği yoksa kendini eğitmek adına şiir dinlesin ya da diksiyon dersi alsın. Şiir okumak kadar dinlemek, eleştirel yaklaşmak da ayrı bir güzelliktir. Gerçekten kendini yazı hayatına vermiş ustalardan ders almak da bu işte yol almanın bir diğer yoludur.”

-Soracak o kadar şey var ki… Murat Hocam, beste çalışmaları nasıl gidiyor? Besteye nasıl başladınız? Bestenin güzel olması şiire mi bağlıdır yoksa bestekâra mı? Bu alanda başka planlarınız var mı?

          Bu sorunuz diğer sorularınız kadar güzel. Şunu söylemeliyim ki beste yapmak da şiir yazmak gibi bir Allah vergisi. Herkesin yapabileceği bir iş değil. Beste yapmak seslere duyarlı olmaktan geçer. Benim müzikle alakam çok eskilere dayanıyor.

        Vatani görevimi yapmadan önce koro çalışmalarına katıldım. Babam bu duruma karşı geldi ve ticarete atıldım. Fakat müzik hiçbir zaman beni bırakmadı. Şairliğe adım attığımda yazdığım şiirin birini, “ben bestekârım” diyerek bestelemek üzere birisi aldı. Başka bir arkadaşımın; “Murat Duman’ın şiirini bestelemek üzere almıştın. Peki, besteledin mi?” diye sorduğunda bestemi yapacak arkadaş olumsuz bir kelime kullanmış. Söylediği o söz döndü dolaştı bana geldi. Yeniden koro çalışmalarına iştirak ettim. Öncelikle sesleri öğrendim. Yedi-sekiz yıldır aralıksız olarak Ankara-Elvankent’teki sanat müziği korosuna katılıyorum. Katıldığım başka korolar da var. Şu ana kadar 38 adet notaları çıkmış, 33 de sözleri ve müziği bana ait olan 5 eserin ise sözleri başka şaire ait eserim var ve hâlen üretmeye devam ediyorum.”

 

“İyi hatırlattınız Murat Hocam. Yozgatlı bir arkadaşımız da benden bir şiir almıştı ama aklıma geldikçe ‘henüz bir buçuk yıl oldu vakit bulamamıştır’ diyerek kendimi avutuyorum. İnsanlara söz vermek, umutlandırmak ve sözünü tutmamak bana göre değil. O yüzden sizi çok anlıyorum.  Kitabınızı nasıl temin edebilirler?”

 

“Kitabımı bizzat kendi imkânlarımla ödeyerek bastırdım. Kitabımı, okuyanlar tarafında çok rağbet gördü. İkinci baskısı için yayıneviyle görüşme hâlindeyiz. O zaman okuyucuların temin etmesi daha kolay olur diye düşünüyorum. Şimdilik kitabımı benim tarafımdan temin edebilirler.” 

“Okurlarımıza iletmek istediğiniz bir husus var mı?”

 “Okurlarıma sizin şahsınızda saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Kitabımı sadece okuyup geçmesinler. Çünkü kitabımda çok yaşanmışlıklar var Her hikâyeyi ve şiiri makaleyi okuduklarında bir lahza düşünsünler. Umuyorum ki mutlak suretle kendilerinden bir şeyler bulacaklardır. Ayrıca bana fırsatı verdiğiniz içinde size sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.”

         “Biz teşekkür ederiz kıymetli hocam, yorduk sizi. Sizinle söyleşi yapmak gerçekten mutluluk vericiydi. Okurlarımızla bir şiirinizi paylaşmak isteriz, hangisini uygun görürüsünüz?”

Gitme Kal Diyemedim, isimli şiirimi paylaşalım dilerseniz…

Gönlümü sevdaya saldı gidişin,

Bu gece burada kal diyemedim.

Benden neler aldı veda edişin?

Beni de yanına al diyemedim.

Ardından gözyaşım sel olup aktı,

Görenler yüzüme hüzünle baktı,

Ayrılık hasreti bin dert bıraktı,

Sevdanı gönlüme sal diyemedim.

Kalbime ansızın girdin oturdun,

Çaresiz kalmışım derde batırdın,

Sen gitmedin inan beni bitirdin,

N’olursun rüyama dal diyemedim.

Efkâra tutuldum şaşırdım kaldım,

Yediveren gülden kokunu aldım,

Bu nasıl bir sevda yaşarken öldüm,

Kapansın gittiğin yol diyemedim.

Düşerken içime kan damla damla,

Dönüver sevdiğim bırakma gamla,

İnsan mutlu olmaz kör ihtişamla,

Gidersen yaşamam bil diyemedim.

Bu nasıl bir zulüm çare bulamam,

Kalmadı ümidim artık gülemem,

Gözümden kan akar dönüp silemem,

Dön de gözyaşımı sil diyemedim.

Dumanoğlu sustum alevsiz yandım,

Sevdanın koyunda pervane döndüm,

Küllerim savruldu semaya kondum,

Yağmurla gönlüme dol diyemedim.

“ Hoş sohbetiniz, tavsiyeleriniz ve şiiriniz için tekrar teşekkür ediyor, uzun ve hayırlı bir ömür diliyoruz kıymetli Murat Hocam. Takipte olduğumuzu unutmayınız. Başarınız daim, ilhamınız bol olsun.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.