Askeri Savcının hazırladığı 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' veya 'Ak Parti ile Gülen Cemaatini Bitirme Planı' diye bilinen belgeyle ilgili iddianamenin tespiti ilginç: Savcı, "Yargılanan kurmay albay, 2007 Şurası'nda amiralliğe terfi edemediği için, âmirlerine de haber vermeden, kendisi hazırladı belgeyi ve eklerini, sonra da basına sızdırdı" diyor...
O belgede birkaç noktanın sırıttığının herhalde sizler de farkındaydınız. Siyasi sorumluluk taşıyan bir kadro ile bir dini cemaati aynı belge içerisinde 'irtica ile mücadele' amacıyla değerlendirmek en azından garipti.
Taraf gazetesiyle paylaşılan başka belgelerden farklı olarak, bu belge ve ekleri, kocaman bir çanta ile iletilmişti. Çantayı bir askeri kurumdan dışarıya çıkartmak herhalde imkânsız olmalı. Devasa bir çantaya ancak sığan belgelerin, elektronik ortamda çalındığını varsaysak bile, kâğıda aktarılması dahi farklı eller ve gözlerin devreye girmesini gerektirir.
Sivil mahkemede sorgulaması yapılırken, sanığın, imzanın bir makina marifetiyle atıldığını ispata çalışması ve "Benim gibi konuya âşina biri plan yapsaydı, şöyle hazırlardı" diye alternatif bir çalışma sunması dikkat çekiciydi.
Askeri savcının, belge için, "Gerçek süsü verilerek yapılmış bir düzmece" demesi kadar, imzanın gerçekliği üzerinde ısrar etmesi de manidar.
Henüz 'iddia' vasfından öteye geçmeyen savcı tespitini ele alınmaya değer bulmamın sebebi, şu sıralarda dikkatimin başka bir 'darbe planı' üzerinde yoğunlaşması... İstanbul 1. Ordu Karargâhı'nda yapılmış bir tatbikat planı, Taraf'a, 'Balyoz' başlığıyla yansımıştı.
İdareye el koymaya hazırlanan bir grup, askerî tatbikat süsü verilmiş bir seminer çalışmasına paralel olarak yapmıştı bu planı... Elde yalnızca yazılı belgeler değil seminerin hemen her aşamasının sözlü kayıtları da vardı. İdareye el koymaya hazırlananlar gerekirse bir komşu ülkenin jetini tahrik edip düşürmeyi, gerekirse İstanbul'daki iki selâtîn camide cuma namazı çıkışında bomba patlatmayı da düşünmüşlerdi.
Planın mimarı sayılması gereken emekli Orgeneral önce varlığını kabul etti çalışmanın, kayıtlardaki sesin kendisine ait olduğunu da söyledi; ancak ne olduysa ertesi günden itibaren meydan okumaya ve her şeyi inkâra başladı.
Ergenekon ve ilintili başka davalardan yargılananlar için rütbelerine bakılmaksızın tutuklama kararları verilirken, 'Balyoz' davasında ismi geçenlerin hepsi teker teker serbest bırakıldılar.
Garip başka unsurlar arayanlar için en önemli gelişme, bu sütunun son günlerde özel ilgi alanı haline dönüşen Eric Edelman ve Neo-Çılgın uzantısı 'J.K.'nın çıkışları... 2003-2005 arasında Ankara'da ABD'yi temsil etmiş Büyükelçi Edelman, 'Balyoz' davasından yargılanan Orgeneral'in damadıyla kızının babalarını savunmak için gösterdikleri çabaya destek çıktı. "Amerika'yla yakınlaşmak isteyen, AKP yanlısı bir grubun" kendisine ilettiği bir belgenin 'sahte' oluşuna atıfta bulunarak...
Edelman daha sonra sözlerini değiştirdi, ama Washington'dan yaptığı ilk çıkış zihinlere yerleşmiş oldu. Ardından 'J.K.' adı devreye sokuldu.
Birileri bir mesaj mı veriyor, ne dersiniz?
İsterseniz kronolojiye bakarak bu soruya cevap arayalım:
3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimde yüzde 35 civarında oy alan Ak Parti tek başına iktidara geliyor... Sanılanın aksine, Türkiye'deki güç odakları kadar ABD'deki Neo-Çılgın takımının da beklediği ve istediği bir gelişme değildi bu. Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül partilerini kurduktan kısa süre sonra -Ocak 2003'te- geldikleri Washington'da, Beyaz Saray, Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı'nın ancak önünden geçebilmiş, konuşma yaptıkları toplantılara özellikle ilgi gösterilmemişti.
Aralık 2002'de, Genelkurmay Başkanlığı, İstanbul'daki 1. Ordu'nun komutanına ertesi yıl mart ayında yapılmak üzere bir tatbikat semineri hazırlanması emrini veriyor...
O sıralarda Washington Irak'ı işgale hazırlanmaktadır ve gözü Türkiye'dedir. Sonradan ihtiyacı olmadığı ortaya çıkacaktır, ama ısrarla Ankara'nın da yanında yer almasını arzu etmektedir. Hükümet bu amaçla bir tezkereyi Meclis'e sunmuştur. Genelkurmay'dan kuvvetli bir arzu izharı beklemektedir hükümet ve hiç değilse "Tezkere çıksın" iradesini belirtecek bir karar alınabilsin diye, oylamayı, MGK toplantısı ertesine bırakmıştır. Komutanlar ise destek yerine manşetleri kullanarak "Asker rahatsız" mesajını kamuoyuna iletirler.