Seçim kavgası / İslâm da Siyaset var mı?

Pınar KİBAR

 

  • Antalya´da seçim kavgası kanla bitti üç yaralı.
  • Diyarbakır´ın Lice ilçesinde seçim kavgası, 2 ölü 3 de yaralı.
  • Bir başka ilçesinde 6 yaralı …

**************

Seçim ve ölüm. Artık ayrılmaz ikilimi olmaya başladı yoksa?

Seçim öncesi olanlara hayret ediyorum. İster bu en basitinden bir köye muhtarlık seçimi olsun artık hiç farketmiyor, durum aynı. Google amcaya bir arattırın, „seçim kavgaları“ diye bakın neler neler çıkacak karşınıza.

Seçim arefesinde millet birbirine giriyor. Birbirine girmekle kalsalar keşke, öldürmeye dahi gidiyor. Kimileri rotasını kaybediyor. Her konuda olduğu gibi siyasette de insanlar kolaylıkla ya ifrata ya da tefrite kayıyor. Veryansınların ardı arkası kesilmiyor.

Kimisi İslam siyasete yer vermemiştir diyor, kimisi de tam aksini idaa ediyor.

Şu bir gerçek, hani bir tabir vardır, ağızı olan konuşur. O halde herkesten ayrı bir ses çıkması gayet normaldir.

Onun, bunun veya şunun dedikleri değil de İslam buna ne diyor?

Gerçekten İslam´da Siyaset yok mu? Varsa İslam´ın siyaset anlayışı nasıl? Müslüman siyasetle uğraşır mı?

Kûran-î Kerim ve Sünnet ışığı doğrultusunda yol kat etmeye çalışacağız.

Konuya geçiş yapmadan önce siyasetin sözlük anlamına bir bakalım:

„Devletlerarası ilişkileri, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı, politika; bu konuda takip edilen yol, yöntem.“

İslam tam 23 yıl süren mücadele sonunda Efendimiz (a.s.) ile beraber devlet oldu. O zamanlarda devlet başkanları ve idarecileri vardı. Hatta hep bu şekil süregeldi.

Konu açılmışken hemen Onun (a.s.) hayatını mercek altına alalım.

O nasıl bir devlet yöneticisiydi? Nasil yönetirdi?

Muhammed Mustafa (a.s.) kendisini tarif ederken, “Kureş´ten kuru ekmek yiyen kadının oğluyum” diye tanıtırdı. Eline fırsatlar geçmesine rağmen “krallığı” değil de “kulluğu” seçen birisiydi. O, girdiği ortamlarda edebten ayağa kalkmak isteyenlere izin bile vermezdi. Eline geçen bütün mal varlığını fakir, yetim, özküzlere vermeyi gözetleyendi. Bir hurmayla orucunu açan, üç gün boyunca aç kalan, hatta üç gün karnına taş bağlayan birisiydi. Kuş tüyü yataklardan vazgeçip hasırların üzerinde  uyumayı tercih etti.

İşte bu insan bir devlet yöneticisiydi.

İslam devletini temsil etti.

Ve O göç etti, asıl yurduna yürüdü.

Geriye ümmeti kaldı. Geriye insanlık kaldı.

Yine de Onsuz hayata devam ettik haliyle siyaset de devam etti.

Dünya üzerinde yaşayan insanlar adaleti koruya bilselerdi, tüm düşmanlıklar aradan kalkaçaktı. Fakat insanlar bunu farklı kullandı, çıkar uğruna, egolar adına. Dolayısıyla düşmanlıklar son bulmadı hatta türedi.

Bu sebeble yönetilmeye ihtiyacımız hiç bitmedi.

İslam dini, ütopist ve hayal ürünü bir din değildir. Gerçekci ve dipdiri kalan ve  ihtiyaça binayen insanlara her konuda açık ve net cevap sunan bir dindir.

İnsan her meseleyle yakından ilgilenir. Yani kısacası her müşkilini halleder.

Şimdi bir devlet düşünün ki, o devlet yöneticileri Efendimizin örnek teşkil ettiği davranışların tam aksini yaptığını.

O devlette huzur olur mu? O devlette adalet olur mu? O devlette fakir fukaranın yolu gözlenir mi?

Laiklik diye tutturan devletlerin sonunu görüyoruz. Laiklik kavramını kafasına göre kullananların gerçekleştirmiş oldukları siyaseti çok güzel takip ediyoruz.

Daha açık yazmak gerekirse siyaset, dine karşı olan grupların eline geçtiği vakit bulanmaya başlıyor. Hele hele bu müslüman devlette icra ediliyorsa, o zaman vay o müslümanların haline.

Müslümanların en tabii hakları ezilmeye başlanıyor. Fert taatlerini dahi yapamamaya kadar gidiyor.

Yakın tarihte bunları yaşamadık mı, hatırlarsanız Ayasofya, başörtü v.b

Bir devlet yöneticisini halk seçer.

Doğrumu? O zaman iyi düşünelim ve öyle seçelim. Müslüman çok duyarlı olmalı.

Seçimlere katılıyor muyuz? Siyasetle ilgileniyor muyuz? Pasif mi aktif miyiz?

Müslümanların  bu konuda pasif kalmalarını diştaki emperyalistler çok arzularlar.

Pasif kalan ve ONLAR tarafından yönetilen devletleri görüyoruz. Bertaraf oluyorlar.

Hükümsüz kalıyorlar. Müslüman her zaman her yerde uyanık olmalı.

Son sözüm olsun;

Maddi-manevi kimliğimizi kaybetmeden, haklarımızı çiğnetmeden, kültürel ve dini varlıklarımızı yağmalatmadan, her tür varlığımızı geliştirmeye azim göstermeliyiz.

İyi bilelim ki, eğer İslam´da siyaset yok deyip inat edip birşeyler yapmaya çalışmaz isek, yönetim çok kötü ellere geçecektir.

O halde bu işin ehli olanlar temiz siyasetle çok yakından ilgilenmeliler.

Meydanı yalancılara, hayalperestlere, istismarcılara, rüşvetcilere, düzenbazların ellerine terk etmeyelim.

 

NOT: Yarın ki seçimin hayırlara vesile olmasını Yüce Allah´tan niyaz ediyorum)

 

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.