Seçmece Adaylara Selam Olsun

Bahattin KARAGÖZ

Seçimler dolayısıyla her zaman Necip Fazıl Kısakürek Üstadın 1975 senesinde İstanbul Beyazıt Meydanındaki bir parti mitinginde okuduğu ‘’Hutbe’’ adlı şiiri aklıma gelir. Şiirine ve dolayısıyla sözlerine şair şöyle başlar:

Tek istikamet : Kâbe!

Ve tek örnek: Sahabe!.

Böyle yükseldi sütun,

Böyle kuruldu kubbe!...

Bu bedahat yansıtan belagattan mısralar  bir memorandum yahut manifesto olarak akar gider ve bir hüküm noktasında düğümlenir:

Parti, bölücü alet,

Batı’dan bize hibe.

Gel de ey gerçek parti,

Partiyi batır dibe!…

Milletimizi devletiyle barıştıracak, din, mezhep,  dil, ırk, zümre, cinsiyet, bölge farkı gözetmeden milletimizi kucaklayacak bir parti tarafından yönetilmek hep aydınlar tarafından dillendirilen ve halkın kalbinde yaşatılan büyük bir ideal olarak yaşatılagelmiştir. Bu ideali seraptan gerçeğe ne kadar  yaklaştırabildiğimizi seçimlerdeki oylarımızla belirlemeye çalışıyoruz. Seçimlere hep böylesine anlamlar yüklüyoruz…

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri bir tazarru namesinde şöyle buyuruyor:

Hak şerleri hayreyler

Zannetme ki gayreyler

 Arif anı seyreyler

Görelim Mevla neyler

Neylerse güzel eyler .

Bu iki yüz yıl önce söylenmiş arifane sözün tazeliği,  değişmez gerçekliği kendini ispat ederek önemini koruyor ve daha da hatırlanarak koruyacaktır.

Her ne zaman olayları sadece endişe boyutundan yorumlamaya kalkanlar etrafımda bulunursa bu güzel sözü tekrarlamak ihtiyacını duyarım.

Şimdi ülkemiz bir yeni genel seçimler sürecine girmiş bulunmaktadır.  Bazı insanları veya tarafları  müdahalesiz dinlemeye kalkarsak seçimlerin yapılmaması(!) gerektiğine

hükmedecek hale geliriz.  Esasen bu memlekette hep olağanüstülükler yaşanmakta, olağan bir hal asla seyretmemektedir!

Çünkü olağanüstü zenginlik ve güzelliklere sahip bir ülkede yaşamaktayız. Ama insanımız, özellikle gençlerimiz dışarılarda bir yerlerde yaşamayı, bu cennet vatanda yaşamaya tercih edecek bir durumdadır. Anketler yalan söylemiyorsa…

Olağanüstü yeteneklerimiz vardır, fakat bunları açığa çıkarıp kendi namı hesabına değerlendirme başarısını ecnebiler gerçekleştirirler. Dışarılarda yeteneklerini ispatlayanları da doğdukları topraklara dönmeleri halinde,  verdikleri kararlarına bin pişman ettirir, atıl vaziyette bırakırız. Ahlanıp vahlanılan ‘’beyin göçü’’, ‘’beyin dönüşü’’ haline geçince sevinç yerine, işgal edilmekte olan bir ülke psikozunu yaşarız.

İçeride olağanüstü başarılı iş yapanımız çıkarsa, onların da yaşamaktan bıkacak kişiler, dengesizler olduğuna bizi inandırırlar ve intihar ettikleri iddialarıyla uğradıkları

cinayetler gözümüzden kaçırılır. Kimse kaçırılan, kim vurduya getirilen, bir şekilde susturulan insanlarımızın davasını gütmez, olaylarının ardını araştırmaz.

İkna olmak, birlikte tatmin olmak en iyi yaptığımız işlerden biridir.

Neredeyse Allah’tan gelen bir hastalığı da kabullenmeyecek, kendimize yakıştırmayacak haldeyiz. Karadenizli Temel’imize hamsi yediği için  aids’ten bir şey olmaz.

Herhalde Çinli olmadığımız için Çin gribi, domuz olmadığımız için de domuz gribi olamayacağımıza  yönelik tezleri dillendirsek savunacak nice sazan çıkar…

Durum tespitini, hastalık teşhisini doğru yapmayanların veya ka’le  almayanların onarım programı ortaya koyması, tedavi edici yollar araması da mümkün değildir.

Uzatmayalım.

Tıpkı bu saydığımız ve üzerine çok daha şey katabileceğimiz durumlar gibi, Genel Seçimler de hep tarihi bir hesaplaşmadır bizim memlekette. Ya yüz yıla yaklaşan

Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki kamplar adına yeni bir hesaplaşmanın yapılmakta olduğu bilincini yaygınlaştırırız, ya da çok gerilere giderek Fatih’in Çandarlı Halil Paşa ile çeliştiği anları yeniden milletimize yaşatırız. Hatta aynı ideale, Kızılelma’ya sahip olması gereken millet fertlerini Bizans zihniyetinin ve Fatih inancının ayrı ayrı saflarına itmekten haz ve mutluluk duyarız.

Seçimler bir ölüm-kalım mücadelesi gibi sunulur.

Nihayet milletimizin TBMM’de kendisi adına vekillik etmesini oylayacağı seçmece adaylar belirlenmiş oldu. Partiler bazen parti çalışanlarından, bazen de farklı görüş temsilcilerinden oluşan

Milletvekili adaylarını seçilebilecek yerlere yerleştirdiler. Ahmet Kutalmış Türkeş’in AKP  adayı olması, MHP’ye atılmış bir goldür. CHP’nin 11 sağ tandanslı şahsiyeti adayları arasına katması topluma kendisini benimsetmek açısından olumlu bir adımdır. MHP’nin küçük partilerle değil, bazı kişilerle ortaklık kurması partinin çalkantı yaşamamsı adına iyi bir tavırdır.Her siyasi kadroda bir burukluk, bir hazmedemeyiş, kol kırılır yen içinde kalır tavrı kendini gösteriyor. Bu dönemde rağbet göremeyenler bir başka bahara heveslerini saklamak için savaş baltalarını gömüyorlar. Artık şov başlıyor, seyirlik cambazlara bakmanın, odaklanmanın zamanıdır.

Alışılmışın dışında adaylarla karşılaşan seçmenler bütün Türkiye’nin tek seçim çevresi olduğu düşüncesine kapılarak her halde daha fazla milli bütünlük ve beraberlik düşüncesi ile yükleneceklerdir(Urfa’da Faruk Çelik’in adaylığı). Bazı genç seçmenler de yenileşen ve gençleşen Türkiye’de tecrübe adına mostralık siyasi figürlere sempati ile yaklaşıp yaklaşamayacağını ortaya koyacaktır (MHP’nin iç kaynak israfı).

Silivri mahkumlarının ( İlhan Cihaner, Mustafa Balbay, Mehmet Haberal, Sinan Aygün ) CHP listelerinde ve  Korgeneral Engin Alan’ın MHP  İstanbul 3. Bölge listesinde yer alması seçim sürecinde ana konulara dalmayı engelleyici bir etki yaratacaktır.

Yüksek Seçim Kurulu’nun bağımsız adaylar (BDP’liler) arasında yaptığı bir kısım yasaklamalar makul uygulamalardır. Ancak geçmişte iyi araştırılmayan kişilerin seçilme yeterliliğinde görülmüş olması, şimdi elde edilmiş bir hakkın ihlali gibi algılanarak kıyamet koparmaya elverişli haklı bir zemin olarak kullanılmaya kalkışılacaktır.

Seçimler, maalesef kişileri, uygulamaları ve polemikleri konuşmaktan, kadroları, programları, projeleri, ana stratejileri sorgulamaya imkan vermeyecektir.

Biz de toplumsal hastalıktan nasiplenerek seçimler için duyarlılıkların muhafazası adına Mehmet Akif’in şu veciz beyti ile yazımızı bitirebiliriz:

Sahipsiz memleketin batması haktır

Sen sahip olursan bu vatan  batmayacaktır.

 

Selam ve saygılarımla…

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.