SERBEST CUMHURİYET FIRKASI-3

Erol BATTAL

Serbest Cumhuriyet Fırka teşebbüsü, CHF’nin, özellikle de Mustafa Kemal’in kendine olan güveninin eseridir. Bu fırkanın, CHF muhaliflerini etrafına toplayacağı; ancak halkın destek vermeyeceği, sadece görüntüde bir parti olacağı düşünülmektedir. Fakat parti kurulup; ilk yurt gezisine çıkıldığında, manzaranın hiç de sanıldığı gibi olmayacağı görülmüştür. O güne kadar canının acı bir şekilde yakılmasına rağmen, baskılarla, korkularla kendini ifade etme imkânı bulamayan halk, karşısına çıkan bu fırkanın; bir muvazaa, bir hile, bir aldatmaca olduğunu bilmesine rağmen; bunu yine de memnuniyetsizliğini, karşıtlığını ortaya koymanın bir fırsatı olarak değerlendirmiştir.

Partinin kuruluşunun ilk haftasında 10.000 kişi üyelik için başvurmuş, bu sayı ikinci hafta 13.000’e çıkmıştır. Hızla illerde ve ilçelerde parti teşkilatları kurulmaya başlamıştır. En önce teşkilatlanan iller; İstanbul, İzmir, Samsun, Aydın ve Antalya olmuş, 2 ay gibi kısa bir sürede, o dönemin iletişim şartlarında ve CHF baskısında 63 ilin 37’sinde teşkilatını kurmuştur. Teşkilatın kurulmadığı yerlerden yoğun tebrik telgraflarıyla bağlılıklar belirtilip, kuruluş izinleri istenmiştir. Baskının, zulmün oluşturduğu sessizliği istikrar sananlar fena halde yanılmışlardır. Demek ki, “susulunca tutulan çetele simsiyah” oluyormuş. Ve de tutulan bu çetelelerin hesabı günü geldiğinde çok acı soruluyormuş.  

Serbest Fırka, ilk yurt gezisini, kuruluşunun ikinci ayında, Ege Bölgesi’ne düzenlemiş ve gezi İzmir’den başlamıştır. Beklenti odur ki; halk, Mustafa Kemal’in genel başkanı olduğu CHF karşısında ortaya çıkan bu harekete; tepki gösterecek, yuhalayacak, şehirlerine almayacaktır. Bu beklentiden hareketle de, Mustafa Kemal, Fethi Okyar’ı uyararak, gösterilecek olumsuz tepkilere aldırmamasını, yoluna devam etmesini öğütler. Fakat durum hiç de sanıldığı gibi olmamış; Serbest Fırka’nın İzmir’e geleceği duyulunca, her tarafta büyük bir heyecan dalgası oluşmuş; coşkulu karşılama hazırlıkları yapılmaya başlamıştır.

CHF’liler ve CHF’nin bürokratlaşmış şekli olan mülki amirler bu ilgiden oldukça fazla tedirgin olmuş, SCF yöneticilerini taşıyan geminin limana yanaşmasını engellemiş, İzmir’e girmelerine saatlerce izin vermemişlerdir. Ancak halk, bu engelleme ve polis zorlamalarına rağmen dağılmamış, coşkuyla geminin limana yanaşmasını beklemiş, gemi yanaştığında da büyük bir izdiham içerisinde sevinçlerini ortaya koymuşlardır. Bu manzara karşısında İzmir Valisi Kazım Dirik harekete geçerek, mitinge müsaade etmeyeceğini, mitingden vaz geçmesini Fethi Okyar’dan istemiştir. Bu gelişme üzerine Fethi Okyar; Mustafa Kemal’e, kendilerine gösterilen zorlukların ve miting yapma yasağının kaldırılmasını isteyen bir telgraf çeker. Mustafa Kemal mitinge izin verilmesini sağlar. İzmir’de yoğun katılımlı bir miting gerçekleştirilir. Bu esnada çeşitli olaylar olur; polis halkın üzerine ateş açar, biri çocuk iki kişi ölür, SCF’lilerle, CHF’liler birbirini taşlar.

Aydın, Manisa ve Balıkesir ziyaretlerinde de aynı yoğunluk yaşanır. Bu illerin güzergâhındaki yerleşim yerlerinde konvoy durdurularak Fethi Bey’in konuşmalar yapması istenir.

CHF bu ilgi karşısında çareler aramaya başlar. Önce, her zamanki yöntemle, CHF’li kalemler bu ilgiyi, “irticai bir kalkışma” olarak değerlendiren yazılar yazmaya başlarlar. Bunların en önemlisi Yunus Nadi’dir. 17 Eylül’de Cumhuriyet gazetesindeki yazısıyla Mustafa Kemal’i göreve çağırır. Paşa görevden kaçmaz, beklenen cevabı gazetelerden verir: “Ben CHF Genel Başkanıyım. CHF, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinden doğmuştur. Bu örgüte gönülden bağlıyım” der. Ancak bu cevap, eğer bir tehdit değilse; bir yanılgının da göstergesidir. Seçimler sonrası yaşananlar bunun bir tehdit olduğunu da ortaya koymuştur. Bu yazının diğer bir anlamı da, partinin kuruluş aşamasında verilen sözlerden dönüldüğünü ortaya koymasıdır. ‘Baba oğullardan birini tercih ediyordu.’

Mustafa Kemal, muhalefete bu ilgiden öylesine tedirgin olmuştu ki, bir gün İnönü’ye, “Yahu hiç aldırmıyorsun, yanıyoruz.” “Bana bak karışmıyorsun, ama bir şey söyleyeyim sana, yeniden başlayacağız bilesin, her şey bitti, yeniden başlayacağız. Gözün tutuyor mu, var mısın?” der. İnönü’nün, “Endişe etme, yeniden başlarız; ancak o kadar ileri bir şey görmüyorum” cevabına, “O kadar ileri, yanıyoruz” diyerek olayın kendisinde yaşattığı infiali ortaya koyar.   

Mustafa Kemal’in “Ben, CHP tarafındayım, onun başkanıyım” demesine; devlet ve devlet olan CHF’nin bütün baskılarına, hilelerine ve engellemelerine rağmen 1930 Ekim ayı başlarında yapılan yerel seçimlerde, Serbest Fırka büyük bir başarı gösterir. 502 birimde yapılan seçimlerin katılabildiği yerlerden Samsun gibi psikolojik önemi de olan bir ilde dahil  40’a yakın birimde seçimi kazanır. Antalya’da ise seçimi SCF kazanacakken bölgedeki görevli general, sandıklara müdahale etmiş, çeşitli olaylar çıkmış ve seçimin sonucunu değiştirmiştir. Bu durumu şikayet eden SCF’lilere, Mustafa Kemal; “Komutan çok sabırlı insanmış, ben olsaydım bir bölük mitralyöz getirip, oradakileri biçerdim” der. Bu cümle, SCF’ye gösterilen ilginin, Mustafa Kemal’i, ne kadar etkilediğinin ve sonradan yaşanacakların aslında bir göstergesidir. Çünkü Mustafa Kemal CHF’nin başarılı görüldüğü yerlerde de başarının; CHF’nin değil, “İdare fırkasının yani valinin, kaymakamın, nahiye müdürünün, jandarmanın olduğunu” biliyordu. Sonuç O’nu çok etkilemişti. Ahmet Ağaoğlu, “Serbest Fırka Hatıraları” kitabında, “Parti’nin muvaffakiyetinden Mustafa Kemal son derece müteessir olmuş, kendi hesaplarında yanılmış, halkın bu derece, bu partiye akın edeceğini asla düşünmemiştir” der. Fethi Okyar ise, Mustafa Kemal’le son görüşmelerindeki izlenimlerini, “Gazi hem üzgün, hem öfkeli, hem de kırgındı. Halkın yaşadığı sıkıntıları görmek de onu üzmüştü ancak başında bulunduğu bir kuruluşun halk nazarında mevcudiyetini bu ölçüde kaybetmiş olmasını, bir vefasızlık olarak algılamıştı”  diye anlatır.

SCF, muhalif unsurların ortaya çıkarılmasını sağlayarak görevini yapmıştır. Artık kapatılabilirdi. Ortaya çıkarılan gizli muhalefetin yok edilmesi SCF’nin görevleri arasında değildir. O görev CHF ve devlete düşmektedir. Bu görevin yerine getirileceğinden de kimsenin endişesi yoktur.

SCF, aslında kendi tarihi açısından çok da önemli olmayan kısa ömürlü bir vakadır. Onun önemi, CHP ve Mustafa Kemal’in tarihi açısından ortaya çıkmaktadır. 99 gün ömrü olan bir muvazaa partisi; bütün efsaneleri altüst etmiş, gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Acı gelen de, gerçeğin bu kadar çıplak sergilenmesidir.

16 Kasımda Mustafa Kemal, Fethi Okyar’la bir görüşme yapar. Partinin kapatılmasını ister. Bu konuda SCF’liler tecrübelidir: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın 1924’te  kapatılması Kazım Karabekir’den istenmiş ve Kazım Karabekir bu isteğe riayet etmemiş, direnmiştir. Bu direnişin Kazım Karabekir’e ve TPCF mensuplarına faturası çok ağır olmuştur. Bu nedenle direnmenin neler yaşatacağı bilinmektedir. Fethi Okyar direnmez. Ertesi günü, yani 17 Kasım 1930’da bir açıklamayla Parti’nin kendisini feshettiği duyurulur. Parti kendini feshederek görevini tamamlamış; ancak bu hikaye burada bitmez, hikayenin buradan sonrasını CHF ve yöneticileri yazacaktır.

Menemen ve bağlı olaylar bu hikayenin devamıdır. Bundan sonrası Menemen Olayı gibi, Ege ve Akdeniz Bölgesi’ni kapsayan hesap sormalarla başlar. Sorgucuların başında daha sonra ününü 33 kurşunla pekiştirecek olan Mustafa Muğlalı Paşa vardır. ‘33’ galiba onun uğurlu rakamıdır. Menemen’de de 33 kişinin idamına karar verir.

Serbest Cumhuriyet Fırkası Olayı, bu tür hesap sormaların yanında asıl CHF’nin kendisiyle hesaplaşmasına da sebep olur. Bu hesaplaşma en belirgin şekilde, 3. Olağan Kurultay’da, tüzüğe eklenen ve alınan kararlarla kendini gösterir. Alınan kararların hülasasında, çeşitli devlet ve ‘devlet gibi parti kurumları’ aracılığıyla, CHF tabanı oluşturulacaktır, düşüncesi hakimdir. Ancak bu taban; ne CHF ne de CHP döneminde, bir türlü oluşmaz ve bunun çaresine de oluşturulan olağanüstü dönemlerle yani darbelerle bakılır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.