“Sıbğetullah” (Allah’ın boyası) ile boyanmak /1

Ahmet ERKALEM

               Diyalogculuk fitnesi

    DİYALOG heveslilerinin bir dinî cemaati kullanarak fitne çıkarmak istediklerini biliyoruz. Müslümanlar elbette tüm insanlıkla, dünyanın bütün milletleriyle; başka dinden olan insanlarla da diyalog (karşılıklı ilişki, muhatabiyet) kuracaklardır.

    Ancak bu diyalog, onlara hak olan İslâm dinini tebliğ etmek, böylece onların da kurtuluşa (hidayete) ermelerine vesile olmak amaçlı olmalıdır. Böyle yapmak yerine batıl olan dinlerin de (teolojik olarak din diyoruz, yoksa “Allah indinde tek din İslâm’dır” Âyet) haşa sümme haşa, hak din olan İslâm gibi olduklarını söylemek için değil.

    Böyle yapmakla hem kendileri sapıtmış ve hak dinden çıkmış olurlar hem de diyalogda bulundukları batıl cenahtaki kişilerin hidayet yolunu engellemiş olurlar... Muhafazallah...

     Kur'ân; diyalogculuk değil, Allah'ın boyası diyor...

    Kur'ân-ı Kerîm’de Hristiyanların vaftiz olayına işaret eden bir âyet-i celîle vardır. Bu âyet konumuza ışık tutacak çok mühim bir delil olduğu kadar, müslümanların nasıl bir şuur taşımaları gerektiğini de fevkalâde güzel göstermesi bakımından hiç akıldan çıkarılmaması gereken bir âyet-i celîledir. Meâlen şöyledir: “(Biz) Allah'ın boyasıyla (boyanmışızdır)[1] Allahdan daha güzel boyası olan kim? Biz ona kulluk edenleriz.” (Bakara Sûresi, 138. Âyet)

    İslâm dünyasında çocuklarına “Sıbğetullah” ismi veren pek çok insan var. Güzel bir adettir bu. “Sıbğetullah” yani Allah’ın boyası... Ne kutlu, mübarek ne güzel bir isim. O kadar güzel ki, yeryüzünün tüm renkleri bir boya olsalar, ondaki güzelliği ifadeden âciz kalır, bu boyanın yanında boyadan bile sayılmazlardı...

    Bu âyetin tefsirine az da olsa gireceğim ama önce aynı Sûre’nin 136. Âyetine bakalım:

    “(Ey mü’mînler) deyin ki: “Biz Allaha, bize indirilene (Kur’ân-ı Kerîme), İbrâhîme, îsmâîle, İshaka, Yakuba ve torunlarına (esbata) indirilenlere, Musâya, İsâya verilenlere ve (bütün) peygamberlere Rableri katından verilene (Kitâb ve âyetlere) îman etdik. Onlardan hiç birini (kimine inanmak, kimini inkâr etmek suretiyle) diğerinden ayırd etmeyiz. Biz (Allaha) teslim olmuş (müslümanlar)ız”.

    Bu âyet-i celîledeki ifadelerin bir benzerini de Âl-i İmrân Sûresi’nin halk arasında “Amena Resûlü” diye anılan 285. Âyetinde görüyoruz.

(Yarın devam edeceğim inşaallah) 21 Mart 2009


[1]صبغة“ lüğatda boyamak, “صبغ” boyadır. İmam Râğıba göre ”صبغة الله“ Allahın insanlarda yaratdığı akıldır ki, insan ancak o sayede hayvanlardan ayrılır. Bu, ilâhî bir fıtratdır. Hıristiyanlar doğan çocuklarını yedinci gününden sonra, «Amudiyye = vaftiz» denilen sarı renkli bir suya daldırırlar ve artık onun koyu bir Hıristiyan olmuş bulunduğunu sanırlardı. Bu âyet, o gülünç âdete bir mukaabeledir. «Sıbğatullah» a «Hak dîni, ilâhî fıtrat, âdetullah» gibi muhtelif ma’nâlar da verilmişdir. (Hasan Basri Çantay, Kur'ân-ı Hâkim ve Meâl-i Kerîm; “86” nolu dipnotu.)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.