SIĞINMACILIK....

İnci KAYAR

 

Sığınmacı ile mülteci kavramlarının ne kadar farklılık arzettiğini bilir miyiz. Mülteci ülkesine gidiş geliş yapamaz ama sıgınmacı yapabilmektedir. Şu an ki ülkemizdeki Suriyeli lerin durumu budur aslında. 

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 14'nci maddesi sığınma hakkı tanıyor. Maddede; "herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı vardır" deniliyor.

Bir de farklı anlama gelen terimler var. Mülteci, sığınmacı ve göçmen; uluslararası hukuka göre üç farklı statü.

Mülteci; "ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi" olarak tanımlanıyor. Yani mültecilere; uluslararası anlaşmalarla özel statü ve hukuki koruma sağlanıyor.

Henüz bu korumadan faydalanamayanlar ise “sığınmacı" olarak nitelendiriliyor. Sığınmacı, mülteci olarak uluslararası koruma arayan ancak statüleri henüz resmi olarak tanınmamış kişilere deniyor.

“Göçmen” ise, ülkesinden ekonomik veya diğer nedenlerle gönüllü olarak ayrılan kişi demek. Yani göçmenler ülkelerini kendi istekleri doğrultusunda terk ederken, mülteciler ülkelerini terk etme zorunda kalan ya da terk ettirilen kişilerden oluşuyor.

Şu an ülkemizdeki Suriyelilerin durumu nedir diye bir soru sordugumuzda ;

Türkiye’deki Suriyeliler “geçici koruma” statüsündedir. Geçici koruma, ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen ve haklarında bireysel olarak uluslararası koruma statüsü belirleme işlemi yapılamayan yabancılara sağlanan korumayı ifade ediyor.

6458 sayılı kanun kapsamında yayınlanan Geçici Koruma Yönetmeliğine göre; Suriye’den Türkiye’ye gelen yaklaşık 2 milyon kayıtlı kişinin statüsü “Geçici Koruma”dır ve bireysel prosedür olan şartlı mülteci statüsü için başvuru yapamazlar.

işte tam da burada ;  Türkiye’deki Suriye’den Gelen Mülteciler başlıklı rapora şu not düşülmüş:  “Uluslararası Af Örgütü, tüm Suriyelilerin prima facie (varışta mülteci) olarak uluslararası hukuk uyarınca mülteci korumasına hakları olduğu görüşündedir ve dolayısıyla Türkiye’de bulunan Suriyelileri, Türkiye hukukundaki statülerine bakmaksızın, mülteci olarak adlandırmaktadır.”

Bu insanların yaşam hakları ellerine verılirken soylarının devamı saglanırken gelmiş olduğu ülke vatandaşlarının her türlü hakları rafa mı kalkmaktadır. İstatistikler bunu göstermektedir. Ülkemizde çalışan nüfus oranı sıgınmacı olan kişilerden oluşmaktadır. Gayrimenkul alım oranı sıgınmacı olan kişilerden oluşmaktadır. Eğitim yükseklıgı oranı sıgınmacı olan kişilerden oluşmaktadır. Genç nufus oranı sıgınmacı olan kilşilerden oluşmaktadır. Kamuda memur olarak giriş hakkı yine sıgınmacılardan oluşmaktadır. Türkiye yasalarındaki yaşamsal fırsat eşitliğinin terazisi sıgınmacılar lehine işlemektedir.  

Kullanmadıgımız su, elektrik, telefon faturalarında da yediğimiz içtiğimiz herşeyde sıgınmacıların yaşam haklarına önemsediğimiz ve hatta yöneldiğimizi, onların agız tadıyla tanıştıgımız bariz şekilde görülmektedir. Türkiye de ki hiçbir yasayı tanımadan ülkenin her yerinde kontrol edilemeyecek kadar büyüyen sıgınmacılara topyekun bakmakla mükellef oldugumuz aleni bir şekilde hissedilmektedir. 

 1945 sonrası sığınanların haklarını ve ülkelere sığınma prosedrülerini düzenlemek üzere ortaya çıkan kuruluş ve imzalanan sözleşmeler bu hakları güvence altına almak çabasındadır. Savaş sonrası zulüm gören mülteci paradigmasıyla hazırlanan bu sözleşmeler her ne kadar güncellenmesi gerekliliği ile eleştiriye uğrasa da sığınmacı ve mültecilere yönelik uluslararası korumanın çerçevesini belirlemede hala önemli bir işlevi yerine getirmektedirler.

Sosyal haklar: çalışma, sosyal güvenlik ve yaşamak için yeterli bir yaşam standardı, ev sahibi ülkede sağlık hizmetlerine ulaşma, dinlenme ve boş zaman hakkı, yasal olarak yerleşen göçmenler için barınacak ev ve aile birleşimi hakkı, göçmen işçilerin kazanç ya da birikimlerinin bir kısmını kendi ülkesine transfer etme hakkı, serbest çalışan göçmen işçilerin koruma ve bakım hakkıdır.

Kültürel haklar: düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü hakkı, eğitim hakkı, özgürce toplumun kültürel yaşamının içinde yer alma, sanattan hoşlanma ve bilimsel gelişmeye katılma ve bundan yararlar kazanma hakkını içerir.

Sivil ve politik haklar: yaşam hakkını koruma, dolaşım özgürlüğü ve yerleşeceği yeri özgürce seçme hakkı, herkesin yasadan önce bir birey olarak tanınması hakkı, barışçı bir şekilde dernekleşme ve temsil hakkı, ırk, milliyet ya da din konusunda herhangi bir kısıtlama olmaksızın evlenme hakkını içermektedir.

Görüldüğü üzere bu haklar sığınmacı ve mültecilerin temel insan haklarının yanısıra sığınma durumuyla bağlantılı ek sorunlar yaşayacakları düşünülerek koruma sağlama amacıyla düşünülmüş haklardır. Ancak bu ideal çerçevenin uygulamaya geçmesi konusunda her gün yaşanan hak ihlalleri haklar konusunda karamsar olmaya yol açmaktadır. Sığınmacıların sığınma hakkının baştan engellenmesi, illegal yollarla başka bir ülkeye girmeye çalışmaları, kamplarda sığınmacılara suçlu gibi davranılması gibi durumlar sığınmacılara yönelik evrensel hukuk çerçevesini aşan örneklere girmektedir.

Avrupa Birliği ülkeleri gibi göç ve sığınma hareketlerinin rotasında varış ülkesi olarak seçilen ülkeler arasında sığınma hareketlerini engelleme konusunda ortak bir tavırın olduğuunu söyleyebiliriz. Bu ortak tavrın en belirgin özelliği baştan Avrupa Birliği üye ülkelerine girişin engellenmesidir. Bunun için tampon ülkelerde sığınmacıların tutulması ve başvurularının ülke topraklarına ayak basılmadan incelenmesi, güvenli üçüncü ülke gibi formüller üretilmiştir. Başvurmayı başaran ve sığınma başvuruları kabul edilenlerin ise kötü koşullarda ve sosyal refah olanaklarından sınırlı yararlandırılmaları söz konusudur...

işte Türkiye AB ye üye olmadığı gözönune alınarak tampon ülke olup proje kapsamında ele alınan bir ülkedir ve işte konu budur... 

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.