Şimdi artık...

Mustafa Altınsoy

(Seçim sonuçları üzerine)

14 Mayıs ve ikinci tur Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde, ülke olarak çok büyük badire atlattık. Bu asil millet; yerli ve yabancı seçkinlerin, kendi kültüründen bihaber gazeteci ve yazarların yoğun gayretine rağmen inancı ve ideali doğru adamı, doğru zamanda seçmek suretiyle Anadolu irfanının tezahür etmesine vesile olmuştur. Daha önceki makalemizde vurguladığımız gibi doğrularla beraber olanlara fırsat vermiştir. 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi; millet Kasımpaşalı yiğidimize destek verdi, Erdoğan’a sahip çıktı. Aklı selim kazandı. “Bu millet âlim değildir, âmâ ariftir. Bu irfanı sayesinde pek çok şeyi okumuşlardan daha iyi sezer, fark eder ve bilir. (1)

“Halk aydınların önündedir, bizim aydınlarımızın önemli bir kesimi kesinlikle cahildir. Dünyada ne oluyor bitiyor, kesinlikle okumazlar, izlemezler. İkincisi muhakemeden yoksundurlar. Olay gözüne giriyor, onu doğru değerlendirip doğru sonuç çıkartamıyorlar. Aydınlarımızın büyük bir kısmı, inanışlarından önce menfaat peşindedirler. İşin püf noktası bu." (2)

Cumhur ittifakı etrafında yer alan, şahıs, fikir ve partilere baktığımızda; bu mücadelenin yerli ve milli anlayış ile küresel hegemonya arasında bir savaş olduğu rahatlıkla anlaşılmaktadır. Küreselciler ve onlara tabi olanlar kaybetti. Halk, onların topyekûn tasfiye olmalarının yolunu açtı. Ak Partiye; Aile’nin ve gençliğin korunması, milletin manevi yönden ihyası ve kalkınmasına yönelik mesajını verdi. İki kutuplu dünya imajının yıkılarak, küresel güçlere karşı Türkiye’ye küresel fırsatlar verdi.

Şimdi artık; Türkiye’nin, imparatorluk bakiyesi olarak sadece Türkiye’den ibaret olmadığı, Osmanlı'nın devamı, mazlumların ümidi olduğunun bilinciyle hareket edilmelidir. Erdoğan kazanınca Moritanya’da, Cezayir’de, Filistin’de, Lübnan’da, Suriye’de insanlar sokaklara döküldü. Katar’dan Brezilya’ya kadar dünyanın her yerinde mazlumlar Türkiye'deki seçimlerde inançlı insanların iktidara gelmesi için dualar ettiler. Bu güven ve beklentilerin hoyratça ziyan edilmemesi gerekir.

Şimdi herkes, ekonomi, dış ve iç politika konusunda analizler yaparak iktidara bir şeyler söyleyecektir. Bunların dikkate alınması gerekir. Ancak, ben bu konularla birlikte; en önemli meselemiz olan Eğitim ve Kültür politikaları üzerine düşündüklerimi yazmaya gayret edeceğim. Şimdiye kadar söylenilmesi gerekenler henüz zamanı değil denilerek, yutkunarak, söylenmedi. Ama artık teknolojik yatırımlarla birlikte insana yatırım zamanı gelmiştir.

Şimdi artık; Hesap sorma zamanı değil, kendimizi sorgulama zamanıdır. Hem bu kadar yatırım olmasına, hem de %99'u Müslüman %70'i muhafazakâr olan bir ülkede Reis’in %90 alması gerekirken neden %53'ten daha fazla oy alınamıyor, daha kapsayıcı olunamıyor diye düşünmek zamanıdır.

Şimdi artık; Bu millet yüz yıldır kendisini yöneten hiç kimseye bu kadar uzun iktidar fırsatı vermeyerek neden Erdoğan’a “aşk” derecesinde sarıldığını ve 21 yıl sonra tekrar bir beş yıl daha vermesini, milletin ümit olarak görmesinden dersler çıkararak ve analiz etmek zamanıdır.

Şimdi artık; Bu kadar yol, fabrika, tank, otomobil, uzay teknolojileri, köprüler ve tüneller yapılmasına rağmen; İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerde; hiç yatırımı olmayanların daha çok oy aldığını düşünme zamanıdır. Meselenin, yalnızca ekonomik yatırım ile değil; kültürel yatırımların gerekli olduğunu iyice anlama zamanıdır.

Şimdi artık; Özellikle iktidardaki insanların, neden oy kaybettiklerini düşünmeleri, kendi tabanına ait insanların neden küstükleri konusunda muhasebe yapma zamanıdır. Ayrıca kendi kültür ve değerleriyle savaşan, celladına aşık insanları uyandırmak için milletin tümünü kucaklayacak projeler, konuşmalar ve yönlendirmeler yapmaları gerekiyor. Kazanmanın ahlakı: Şımarmamak, kibirlenmemek, kimseyi dışlamamak, zafer sarhoşu olmamak, kendini kaybetmemek, zaferi kendinden bilmemektir.

Şimdi artık; Ülkemiz ve dünya halklarının umuduyken, kendi içimizde milli politikalarımızın neden bu kadar muhalifinin olduğu düşünülmeli, uzaklardaki güllere koşarken ayaklarımızın altındaki papatyalar ihmal edilmeyecek çalışmalar yapılmalıdır. Seçim gecesi televizyonlarda bize algı olarak verilmeye çalışılan haritadaki kırmızı, turuncu gibi suni ayrımlar yapmadan Türkiye'nin hepsinin bizim rengimiz olduğunun kabul edilmesi gerekir.

Şimdi artık; 20 yıldır iktidarda olmasına rağmen Kültürde ve Eğitim’de başarılı olamamanın sebeplerinin kökenine inilerek yetişen gençliğin neden özgürlük adı altında kendi değerleriyle çatıştığının iyi analiz edilmesi buradan dersler çıkarılması gerekiyor. Artık sloganik; yapacağız, edeceğiz konuşmalarından kurtularak okullarımızda gençliğimizi materyalist felsefeden nasıl kurtaracağız, ders kitaplarının “dilini” nasıl değiştireceğiz? gibi temel meselelere yönelik adımların atılma zamanı gelmiştir. Bir daha böyle bir şansımız olmayabilir.

Şimdi artık; Eğitim neden hâlâ millî değil? Ailesinden aldığı temel eğitimle İlkokula inançlı giden çocuk üniversiteden mezun olurken neden inançsız oluyor? bunu sorgulamamız gerekiyor. Kurulan eğitim sistemini yönetenler, halkın değer yargılarını, inançlarını küçük gördüler. Kurdukları eğitim sistemiyle halkın çocuklarını onların ellerinden almaya çalıştılar. Çocuklarımızın zihniyetini yoğururken, onların yaradılış kodlarını, fıtratlarını dikkate almayarak fıtrata aykırı davranmayı öğretmeyi maharet saydılar.

Şimdi artık; Sayın Cumhurbaşkanımızın “Ömerler arıyorum” dediği dönem başlamalıdır. Bu memleket imanlı, isimsiz kahramanların teminatı altındadır. Arayan bulur; Ülke menfaatini şahsi menfaatlerin önünde tutan insanların ön plana çıkarılması için hassas bir şekilde kadroların yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Bürokrasinin en üstünden en altına kadar liyakat gözetilmeli, kifayetsiz muhterislere fırsat tanınmamalı, kerâmeti kendinden menkul isimlere makam teslim edilmemelidir. Kararlı, cesur, yerli ve milli düşünen insanların bürokraside de iktidar olduğu bir dönemin kapılarını aralamak gerekir. İyi bir vatandaş, yargıç, öğretmen, devlet adamı, mühendis, müteşebbis ve her şeyden önemlisi iyi bir insan yetiştirmek için bürokraside ve eğitimde muktedir olmak gerekir.

Şimdi artık; Sayın Cumhurbaşkanımızın bu son döneminde “Maarif meselesini çok köklü değerlendireceğine inanıyorum. Külliye‘deki konuşmasında altını çize çize: Yol yaptık, tünel yaptık, köprü yaptık, İHA, SİHA yaptık... Şimdi önce anayasayı değiştireceğiz. Ardından vakit geçirmeden insana, eğitime, gençliğe, ahlâka, adalete, kültüre, şehirlerimize ve tabiî aileye yatırım yapacağız demiştir.

Şimdi artık; Köprüden önce son çıkış. Türkiye Yüzyılı başlaması için Kasımpaşalı yiğide, el verip, destek verdik. İhmalkâr davranırsak, bir dahaki seçimde bu sonuçları da bulamayabiliriz... Bu dönem, bu halkın kadim değerleriyle tanışma ve helalleşme dönemi olmalıdır. Bugüne kadar belki ortam müsait değildi, konjonktür elvermiyordu; ama bu dönemde heba edilirse, bu millet savrulur! İlk işiniz Muhafazakâr /dindar ailelerin çocuklarının bile tahribatına, felaketine sebep olan kültürel yozlaşmanın önüne geçmektir

Şimdi artık; Amasız, fakatsız, ancaksız, mazeretsiz bir şekilde yeniden fetih hareketi anlayışıyla “Kendimiz için yepyeni bir maarif sistemi kurarak işe başlamak zorundayız. Bu maarifin ilkokulundan üniversitesine kadar bütün basamaklarında bin yıllık millet iradesiyle bin dört yüz yıllık millet karakteri yaşatılırsa bizim olacaktır.” (3)

03 Haziran 2023

_________________________________________________

1. Ömer Seyfettin

2. Attila İlhan (Aydınlık, 18 Mart 1995, s.12.)

3. Nurettin Topçu, (Maarif Davamız s. 37)

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.