TÜRK DIŞ POLİTİKASININ İSTİKRARI KAMU DİPLOMASİSİNE BAĞLI

Ulvi SEVECEN

 

TÜRK DIŞ POLİTİKASININ İSTİKRARI KAMU DİPLOMASİSİNE BAĞLI

 

İsrail'in Gazze'de yaşanan insanlık dramınına son vermek amacıyla   yola çıkan,yükü sadece insani yardım olan konvoya  uluslararası hukukta karşılığı “insanlık suçu” olarak isimlendirebileceğimiz kanlı saldırısı, geçtiğimiz hafta ülke ve dünya gündemine giren hadiselerin en çok konuşulanı oldu.Çok değil sadece 6 gemi ve 40  yakın ülkeden 600 kişiden oluşan sivil bir insiyatifin ortaya koyduğu bu hareket, tam bir trajediyle noktalandı.

İsrail askerlerinin “Mavi Marmara” gemisine ölçüsüz güç kullanarak saldırıda bulunması sonucunda 9 türk gönüllü aktivistin hayatını kaybetmesi ise hükümetimizin sessiz kalmasının önüne geçti.

Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın ortaya koyduğu ağır tepkilerle bu sivil hareket, bir anda iki ülke  arasında siyasi bir kriz  boyutuna ulaştı.

Kanlı saldırının hemen ardından Ankara'nın uluslararası siyasi diplomaside ortaya koyduğu kararlı ve etkili performans yaralılar ve cesetler de dahil tüm gönüllü aktivistlerin serbest bırakılması sağladı.

2008'de Gazze'de gerçekleştirilen ve binlerce insanın hayatını kaybettiği   katliam sonrası etkili bir politika izleyemeyen BM, bu defa dışişleri bakanımızın da yürüttüğü mekik diplomasıyla İsrail hükümetini kınayan bir karar aldı.Bu karar bir açıdan İsrail'in yalnız kaldığının da göstergesiydi.

Ankara'nın herkesin savaş beklentisine girdiği bu süreçte hiç bir gücün  etkisine kapılmadan,son derece soğukkanlı ve akıllıca tavrı,haklı tepkilerini uluslararası hukuk normlarına uygun diplomatik bir yolla dile getirmesi,demokrat ve dindar yahudiler de dahil bir çok ülkeyi de yanına çekmeye yetti.

İsrail halkının da, izlediği hatalı politikalarla yalnızlığa ittiği Netanyahu hükümetinin yönettiği ülke, artık  dünyada ve bölgesinde yalnız.Bu noktada tüm dileğimiz, İsrail hükümetine olan bu reaksiyonun ,tüm yahudileri içersine alan bir karşıt reaksiyona dönüşmemesidir.Aksi takdirde Türkiye haklı olduğu bu davada istediği sonucu alamayabilir. İzlediği aktif siyasi diplomasi ile süreci lehine çeviren ve sağduyulu adımlar atmaya devam eden Türkiye'nin bundan sonraki süreçte gündemine daha sık alması gereken diğer bir diplomasi şekli ise “kamu diplomasisi” olmalıdır.Yani  barış ve hukuk eksenli dış politikalarının haklılığını tüm dünyaya duyurma ve kabul ettirme çabasında teknolojik imkanları(medya ve internet haberciliği vb), mevcut sivil toplum kuruluşları ve akademik çevrelerle ortak çalışmalarda bulunmaya açık olmalıdır.

 

Dünyada A.B.D, İngiltere,Fransa ve İsrail tarafından etkili bir biçimde kullanılan kamu diplomasisi için bu ülkeler büyük bütçeler ayırmaktan çekinmiyorlar.Böyle bir alanda onlar dış politikalarını günümüzde yaygın farklı iletişim vasıtalarıyla tüm dünya ülkeleriyle rahatlıkla paylaşabilmekteler.Strateji uzmanları, doğru ve etkin kullanıldığında bu diplomasiyle bu dönemde daha kolay stratejik başarılar  elde edileceğini söylemekteler.İsrail'i örnek verirsek, en yakın tarih olarak 2006'da Lübnan'da, 2009'da ise Gazze'de gerçekleştirdiği saldırıları, gerek basın-yayın gerekse internet haberciliğiyle propogandalar yaparak kendi açısından hep haklı   veya gerçekte kendisinin madur olduğunu göstermesi bu tür diplomasiyi en etkili kullanma gayreti içinde olduğunu göstermektedir.Hatta gemi baskınından önce Fransa'da  Le Monde  gazetesinin Türkçe baskısında çıkan “İsrail, Türkiye'nin global hesaplarını bozabilir mi?” haberinin muhtevası incelendiğinde ( Türkiye'yi bir kaosa sürükleme planları öne çıkmakta) bu ülkenin gelecekle ilgili dış politikalarını tüm dünya ile paylaştığı gerçeği ortaya çıkmaktadır.Dolayısıyla İsrail'in uluslar arası huukuka aykırı bir tarzda yardım gönüllülerine karşı  yapmış olduğu saldırının gerçek niyetini anlamak hiç de zor değil.Türk hükümetinin bu süreçte soğukanlı tavrı, sıcak bir çatışmadan son anda dönmesi tüm planları altüst ettiğini gösteriyor.

 

Kamu Diplomasisinin ülkemizdeki geçmişi çok da eski değil.İlk kez 2008 yılında o dönem Dış İşleri Bakanı Ali Babacan tarafından izlenilen dış politikaların hem ülke içi hem de ülke dışında kamuya duyurulması noktasında ciddi yetersizliklerin bulunması inancıyla gündeme getirilmişti. Bu eksikliğin giderilmesi için ise “Kamu  Diplomasisi Ajansı “ adı altında bir yapılanmaya gidilmiş, alt yapı hazırlıklarına başlanılarak kısa zamanda faaliyete geçmesi istenilmişti.Şimdiki dönem itibariyle Ahmet Davudoğlu'nun böyle bir projeye “Kamu Diplomasisi ve İletişim” adlı çalışmayla katkıda bulunduğunu görüyoruz.İlk adım olarak yurtdışındaki büyükelçiliklerde veya dış ülke temsilciliklerinde sadece bu alanda çalışacak birer personelin vazifelendirilmesi gibi düşünülen bu çalışmanın şu anki durumuna bakıldığında; bakanlığın hem finans hem de personel ihtiyacının yetersizliği nedeniyle istenilen düzeyde  değil..

 

Türkiye gelecekle alakalı olarak hem bölgesel, hem de global hesaplar içerisinde.Özellikle bölgesinde aktör olma çabası, barış yanlısı politikalarıyla gün geçtikçe artan etkinliği,savaşları veya anlaşmazlıkları ortadan kaldırma iyi niyetleriyle siyasi diplomaside gösterdiği performansla birlikte tüm bu girişimlerin devamlılığını korumak için de mutlaka kamu diplomasisinde hamleler gerçekleştirmesi gerekmektedir. Bunun için de yeni bir yapılanmaya ihtiyacı var.Malesef Türk dış politikası bu alanda henüz yetersiz.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.