TÜRK SPORU KAN AĞLIYOR

Adem KAYA

Geçtiğimiz günlerde yapılan değişikliklerle Gençlik ve Spor bakanlığı teşkilat yapısında yeniden yapilandirilmaya gidildi. Yapılan değişiklikle Gençlik ve Spor bakanlığı bünyesindeki Kredi Yurtlar Kurumu ile Gençlik ve Spor il müdürlükleri birleştirildi ve bakanlık bünyesinde 3 ayrı birim oluşturuldu (Gençlik Hizmetleri Müdürlüğü, Spor Hizmetleri Müdürlüğü ve Yurt Hizmetleri Müdürlüğü kuruldu. Merkezi kurumsal yapıdaki değişiklikten ziyade, Spor il müdürlüklerindeki yeni atamalar ve uzun yıllar Türk sporuna hizmet etmiş yetenekli ve uzman kişilerin görevden alınması kamu oyunda daha çok tartışma konusu geldi. Son 10-15 yıl içinde her 2-3 yılda bir, Türk spor teşkilatının amaliyat masasına yatırılması, durmadan farklı modeller denenmesi, ve ciddi bir devlet spor politikası üretilememesi son yıllardaki ulusal ve uluslararası başarısızlıkların sebebi olarak gösteriliyor. 
 
Son on yıl içindeki yapılanmalara baktığımızda ilk ciddi yapılanmanın, görevden alma ve atamaların 2011 yılında dönemin spor bakanı Suat Kılıç zamanında yapıldığı görülmektedir. Bu dönemde yapılan Spor kurumsal değişikliklerde spor teşkilatı önemli darbe yediği ve zarar gördüğü iddia edilmektedir. Bu dönemde yapılan görevden almalarda birçok yetenekli ve tecrübeli spor yöneticisi kıyıma uğradı. Iddialara göre, bu yapılanma ve atamalarda teşkilat dışından, spor ile alakası olmayan ve spor yönetiminden anlamayan, liyakatsiz, makam hırsıyla dolu yüzlerce kişi yerleştirildi ve "kamuda en kolay zıplama yapılacak bakanlık" olarak tarihe geçti
 
2014 yılında göreve başlayan Akif Çağatay Kılıç döneminde ise, Gençlik ve spor bakanlığı yeniden yapılandırıldı, ciddi görevden alınmalar ve atamalar gerçekleşti. Yine iddialara göre önceki dönemde atanan yüzlerce spor teskilarinda yetişmiş bürokrat / spor yöneticisi (il müdürleri) pasif göreve getirildi veya havuza alınarak bankamatik memuru oldular (Bunlar içerisinde bir çok şampiyon sporcu örneğin Halil Mutlu, Sefer Eroğlu, Mehmet Özal, Bahri Tanrıkulu da nasibini aldı ve görev verilmedi). Buna rağmen, Akif Çağatay Kılıç bir taraftan yeni yapılanmayı ve takımını oturturken bir taraftanda spor kamuoyu ile bir bağ kurmaya, kamuoyunun güvenini almaya çalışıyordu. Bu plan dahilinde bazı ciddi çalışmalarda bulundu. Bunlardan biri de; “Eski Şampiyonların esortmanlarini dolaplarindan çıkarma vakti geldi” diyerek göreve çağırması spor camiasına kısa süreliğine bir “umut ve heyecan” verir gibi oldu. Fakat eski sampiyonlarla yeni sporcuları birleştirme hayalini gerçekleştiremeden o da gitti
 
Yine aynı şekilde, bakan bey eski sampiyonlarla bir araya geldiği toplantıda “Sizler yoklular içinde mucizeler yarattınız. Bizler şimdi varlık içinde, bütün imkanlarımız olmasına rağmen sizin basarilarinizi yakalayamiyoruz” diyor. Bunun üzerine eski güreşçi Olimpiyat ve Dünya şampiyonu Mustafa Dağıstanlı söz alarak “Fakat o ruhu veremiyorsunuz” diyerek bakan beye çok anlamlı bir ifadede de bulunuyor.
 
2016 da ise, Türk sporu tarihinde görmediği bir heyecanla Osman Aşkın Bak’in spor bakanlığına atanmasını kutladı. Uzun yıllardan sonra ilk defa spor teşkilatından gelmiş, sporcu ve spor yönetici geçmişi olan biri spor bakanlığı görevine gelmişti. Bu nedenle, spor camiyasinin ondan çok büyük beklentileri vardı. Fakat başkanlık sistemine geçişten kaynaklanan bir bakanlık ancak nasip oldu ve kayda değer icraat yapamadan o da gitti. 
 
Geçen yıllar içinde, bütün bu bürokratik ve kurumsal seviyede yapısal dalgalanmalar olup biterken tabiki olumlu güzel gelişmelerde oldu. Her ne kadar birçok çarpık tesislesme olsa da, devletimizin tesislesme ve spor organizasyonlarında göstermiş olduğu başarılar takdire değer. Son yıllarda milyarlarca liralık yatırımlarla, Turkiye’nin dört bir tarafında ciddi spor tesisleri yatırımları yapıldı ve organizasyonları gerçekleştirildi. Örneğin Mersin'de Akdeniz Oyunları, Izmir'de Dünya Üniversite Yaz Oyunları, Karadeniz Spor Oyunları, Avrupa Gençlik Olimpik Kış Yarışmaları, U-20 Futbol Dünya Kupası, ve daha birçok bireysel ve takım dünya Şampiyonalarına başarılı bir şekilde ev sahipliği yaptı. Bütün bu çalışmalarda devlet gerçekten çok büyük paralar harcayarak yatırımlar yaptı. 
 
Ekonomik ve sosyal olarak gelişmiş ülkelere baktığımızda, başkan veya başbakan bakanları ile gelir ve bakanları ile gider. Bakanlık seviyesinde liyakat öncelikli olarak arzu edilsede sadakatte beklenir ve buda anlayışla karşılanır. Ama bu doğrultuda, bürokrasideki hiyararsik yapı içerisinde aşağıya doğru gidildikçe liyakat birinci derece kriter olmalıdır. Sonucda, organizasyonun her türlü usul ve yönetmeliklerini bilen, projeleri icra edecek, halkla ilişkiler konusunda önemli rol üstlenenler onlardır. 
 
Yukarıda bahsettiğimiz dönemler içerisinde Gençlik ve Spor bakanlığında liyakada dayalı atamalar gerceklesmediginden dolayı kamuoyunda ciddi derecede rahatsızlık oluşmaktadır. Sporun içindeki çoğu uzmanlar, sporda içinde bulunduğumuz başarısızlığın sebebini; son yıllarda spor teşkilatının yap-boz tahtası gibi kullanılması, liyakatsiz kişilerin göreve getirilmesi, en onemliside ciddi bir devlet spor politikası uretememesinden kaynaklandığını iddia etmektedir. 
 
 Örneğin son yıllarda merkez ve taşra teşkilatlarında yapılan değişikliklerle; 
 a) Yeni atanan çoğu yöneticinin sporun dışından geldiği ve spor yönetiminden hiç anlamadığı
 b) Onlarca üst kademedeki sporun içinden gelmiş, sporcu kökenli bürokratın ve yöneticinin Merkez havuza alındığı veya pasif göreve verildiği
 c) KYK il müdürlerinin organizasyon ve yönetim olarak KYK dan çok farklı ve büyük olan, Gençlik ve spor teşkilatına il müdürü olarak atanmaları; 
 d) Özelliklede uzun yıllar spor camiasında gerek sporcu gerekse yönetici olarak hizmet etmiş onlarca kişilerin görevden alınmaları
 
Kamu oyunda büyük tartışma yaratıyor ve Türk sporunun geleceği açısından endişe uyandırıyor. 
 
Spor yöneticiliğinin temel unsurlarını (örneğin spor yönetim ve organizasyonu, spor ekonomisi, spor pazarlaması, sponsorluk, spor tesisi işletmeciliği, spor pisikolojisi, vb) bilmeyen kişilerin atanması spora en büyük zararı vermektedir. Her nasıl ki bir spor yöneticisinin camide gidip vaaz vermesi uygun olmazsa, aynı şekilde ilahiyat kökenli kisilerinde gelip spor camiasında yöneticilik yapması hoş karşılanmaz ve başarı getirmez, aksine zarar verir.ilk kez spor yönetimine getirilen KYK Spor il müdürleri, spor bilgileri açısından kendi çevrelerinde çok eleştiriliyor uygulama ve icraatlarında vekaleten bakarken dahi sıkıntılar yaşıyorlar.
 
Sonuç olarak temennimiz odur ki, Türk spor teşkilatı üzerinde her 2-3 yılda üzerinde ameliyat yapılan bir kadavra olmasın, sporun içinden gelmiş ve eğitimini almış, liyakat sahibi kişiler yönetsin. Büyük şampiyon Mustafa Dagistanli’nin da dediği gibi spora eski “ruhu’ verecek bakanlar ve yöneticilere ihtiyacımız var. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.