Türkiye’nin Kültürleri

xxx43

Ülkemizde içli dışlı bir yığın kültür vardır. Bunların bir kısmı birbiriyle az çok uyumludur.Bir kısmı birbirine zıt ve düşmandır. Bu kültürden bazısını sayayım:

1. Dominant islâmî-sünnî kültür. Türkiye kimliğinin birinci unsuru olan bu kültür her geçen gün erozyona ve ihanete uğramakta, darbelenmekte, güç kaybetmektedir.

2. Alevîlik kültürü.

3. Sünnî kültürün bir dalı olan tasavvuf ve tarikat kültürünün çok sulandırılmış bir türü.

4. Bektaşi, Rumeli, Arnavut kültür alanı.

5. Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü kültürü. Birinci maddedeki islâmî-sünnî kültürle bağdaşmaz, zaruriyat-i diniyeden tavizler verir.

6. Bize Pakistan'dan, başta Mısır olmak üzere Arap âleminden gelen aktivist, eylemci, az veya çok şiddete yönelik dinî kültür. Mevdudî, Seyyid Kutub vs.

7. Öteden beri mevcut olan Şiî kültürü. İran'da, Şiî-İslâm rejimi kurulduktan sonra devrim ihracı çalışmaları yapılmaktadır.

8.Vahhabîlik ve Selefîlik kültürü.

9. Dinde reform, yenilik, değişiklik isteyenlerin kültürü. Bunları küçümsemeyin. İlahiyat fakültelerinde, Diyanet'te hayli ağırlıkları vardır.

10. Resmî ideoloji ve Kemalizm kültürü. Sünnî-İslâm kültürünün zıddı sayılabilir.

11. Sabataycı kültürü.

12. İslâm'a saygılı Türkçülük ve milliyetçilik kültürü.

13. Tekin Alp (nâm-ı diğerMoiz Kohen) tarafından ortaya atılan ve "Kahr olsun şeriat!" diyen, İslâm'a düşman milliyetçilik ve Türkçülük kültürü.

14. Çerkes kültürü.

15. Şifahî kültür. Bu kültüre kırsal kesim, taşra, varoş, gecekondu ve köylü kültürü de diyebiliriz. Köy kültürü demedim, köylü kültürü dedim. Şu anda memleketimizdeki en güçlü, en yaygın, en yoğun kültür budur.

16. Hafifmeşrep ve gayr-i ciddî günlük gazete ve magazin kültürü. Bunun zıddı kitap kültürüdür.

17. Televizyon kültürü.

18. İnternet kültürü.

19. Altın buzağı veya para dini kültürü.

Şu anda bu kadar yazabiliyorum. Düşünülür ve araştırılırsa daha başka kültürler de bulunabilir.

Aşağıda sayacağım önemli kültürler ya tamamen sönmüştür, yahut can çekişmektedir. (İstisnâî olarak bu kültürleri yaşayan ender kişiler vardır. İstisnalar kaideyi bozmaz...):

I. Gerçek İstanbul kültürü. Buna Enderun kültürü de diyebiliriz.

II. Gerçek tasavvuf ve tarikat kültürü. Hem tarikatı, hem Şeriatı iyi bilen; Aruzla Osmanlıca, Arapça, Farsça şiir yazabilen, bilgi ve sanat seviyeleri çok yüksek, şahsiyetleri çok güçlü gerçek şeyhlerin, kamil mürşidlerin ve dervişlerinin, muhiblerinin kültürüdür...

III. Hakikî İstanbul beyefendisi kültürü.

IV. Hakikî İstanbul hanımefendisi kültürü.

V. Şehir/Medeniyet kültürü.

VI. Mürüvvet kültürü.

VII. Fütüvvet kültürü.

VIII. Saray ve hânedan kültürü.

IX. Yüksek ve seviyeli muhadderat-ı islâmiye (İslâm kadınları) kültürü.

Yakın tarihimizde tek başına bir ümmet olan, tek başına bir kültür olan çok müstesna şahsiyetler yetişmiştir. Merhum Üstad İbnül Emin Kemal beyefendi bunlardan biridir.

Süleyman Nazif onun hakkında:

"Ne kendi kimseye benzer, ne kimse kendisine" demişti.

Yahya Kemal, bu mısraın başına bir ekleme yaparak şu beyti meydana getirmiştir:

"Hezar gıbta o devr-i kadim efendisine

Ne kendi kimseye benzer, ne kimse kendisine."

Bediüzzaman Said Nursi hazretleri de böyledir. Onun başlı başına bir kültürü ve medeniyeti vardı.

Söylemeye hacet yok, bu yazımdaki kültürden maksat sadece bilgi değildir. Bir zihniyet, bir hayat tarzıdır ve üslubudur.

Yakın tarihimizdeki Ahmed CevdetPaşa, Erbilli Es'ad Efendi, Abdülhakim Arvasî Efendi, Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi, Mardinî zâde Ebu'l-Ula beyefendi bilgileriyle, irfanlarıyla, yüksek görgüleriyle başlıbaşına medeniyet ve kültür âbideleriydi. Bunlardan birkaçını saydım, daha böyle nice şahsiyet vardır.

Ölen değerlerimizin yerleri doldurulamıyor.

Halife ve Padişah ekmeği ve tuzu ile büyümüş, medreselerde, mekteplerde, darülfünunlarda, tekkelerde, konaklarda yetişmiş, hanegî eğitim almış, mürşid-i kâmillerin dizi dibinde iktisab-ı ilm ü irfan eylemiş değerli kimselerin yerleri zaten doldurulamaz.

Bugün Türkiye'de Şeyhülislâm Mustafa Sabri ve Düzceli Muhammed Zahid Kevserî gibi ulemâ bulunsaydı, ehl-i sünnet dışı hezeyanlar ve bid'atlar bu kadar revaç bulabilir miydi?

Soruyorum: Türkiye'de bugün bir tek Süheyl Ünver var mıdır? Bir tek Ekrem Hakkı Ayverdi var mıdır?

Din ile bağları gevşemiş, lakin yine de beyefendi ve hanımefendi kalmış kimseler olsaydı bugünkü kadar bayağılık, tereddi, tefessüh, ilhad, edebsizlik, densizlik, tulumbacılık, serserilik, bayağılık, âdilik, süflîlik olur muydu?

İyi bir anayasa ile herşey düzelir, düzelecektir diyorlar. Elbette iyi bir anayasa yapılması gereklidir ama onunla her şey düzelmez.

Türkiye'nin sağlıklı bir şekilde kalkınması, yücelmesi, dünyaya örnek olması için ülkeye ve halka İslâm-Osmanlı kültür ve medeniyetinin hakim olması gerekir. En yüksek seviyesinde medrese ve tekke kültürünün olması gerekir. Mürüvvet ve fütüvvet kültürü olması gerekir.

Ülkeler, halklar, devletler, toplumlar sadece yüksek binalarla, köprülerle, yollar, barajlar, havaalanları ile yücelmez. İşin başı sağlam, sahih, köklü, doğru bir kültürdür.