Ümmet Ateşi

Melek MAKSUDOĞLU

 

            Ümmet inancına zannedersem biz Türklerden başka inanan yok. Çoğunluğu Müslümanların olduğu ülkede yaşayınca bir Müslüman olarak sorun kalmıyor. Ezan sesini duyuyorsunuz ki, her ülkede ezanın makamı farklı okunuyor, her Arap ülkesinde bile makam farkı var. Müslümanların çoğunluğu olduğu ülkelerde ve İslam ülkelerinde, Ramazan başlangıcı ilan edilir o devletin bakanı veya din başkanı tarafından, gene Bayram günü ilan edilir, halk bir bütünlük halinde uyar.

Türkiye’de daha dindar kesimin, Saudi Arabistan radyo frekanslarını dinleyerek Saudi Arabistan’a ayarlı oruç tutulmaya başlandığını ve gene Saudi Arabistan’a uyumlu oruç açıldığına da şahidim. Biz çocuk iken özellikle son gün diye Arefe günü sahura kalkıp oruç tutarken, bazı dindarlar Bayram kutlar, oruc tutmazlardı.

            Bir yıl, çok iyi hatırlıyorum biz de ailecek o kafileye katılmıştık. Henüz sekiz yaşındaydım. Babam iki gece boyunca bir radyo kanalı dinliyordu. Fakülteden geldikten sonra özellike iftar sonrası evin salonuna çekilir,  radyonun düğmeleri ile oynar oynar, cızırtılı bir kanal bulurdu. İkinci Dünya Savaşı siyah beyaz casusluk filmlerinde ki casusların belirli kodları çözmeye uğraşmalarını anımsatırdı. Kadın sesi duymak zaten mümkün değil, bir erkek spiker bir şeyler söylüyor arkasından bir müzik, gene bir şeyler der ve gene aynı müzik. Yok melodisi, sadece bir kaç instrumanlı kısa bir müzik, belki bir dakika en fazla iki dakika verilen bir müzik. Babamın ne dinlediğini merak ettik. Eğer ay görünürse ertesi gün bayram demekti ve Saudi Arabistan’dan haber alacaktık. Demek ki o kadar kutsal topraklardı ki çocuk aklımda orada ay görülmesi, Türkiye için de geçerli olacağına inanmış ve şaşırmıştım. O kutsal topraklardan gelen emir, biz Müslümanlara yol gösterecekti. İlk gece ay yüzünü göstermedi, eski çevirmeli telefonlarla bir kaç İlahiyat Fakültesi arkadaşlar konuştular, ‘evet, yarın bayram değil, ay görülmedi. Yarın tekrar dinleyelim bakalım’.

Ertesi gün dinlendi gene o radyo. Gene o adam gene aynı müzik. Eğer haber aralarında reklam veriliyorsa bile eminim ki o adam okuyordu reklamı. Derken sanki zafer kazanmış gibi çığlık çığlığa bir şeyler dedi, müzik değişti ve ‘Tele’al Bedru aleyna’ ilahisi deflerle söylenmeye başlandı. Telefon çalmaya ve bir kaç yere telefon edilmeye başlandı. Yarın Bayram!

            Biz de çocuklar olarak, bütün Türkiye hala oruç tutup, ertesi günü Bayram olacağı için Bayram hazırlığına girişirken biz kendi kendimize bayram yapıyorduk. Ama çocuk gözümüzde, sanki Türk milletinden, herkesten saklı, gizli bir şeyler yapıyorduk ailece, hissi bırakıyordu bende. Ve o gün yani bizim için Bayram ama Türkiye için arefe olan gün biz, babaannemi ziyaret için İstanbul’dan Eskişehir’e trenle yolculuk yapıyorduk. Insanların oruçlu olabileceğini düşündüğümüzden biz çocuklar bile su dahi içmiyorduk. Nasıl bir bayram ise. Ama kendi James Bond türü filmimizi yaşıyorduk biz kardeşler arası.

            Bir daha öyle bir macera yaşamadık, çünkü Saudi Arabistan’ın da takvim hesaplaması yaptığını öğrendi babam. Takvim hesabına göre de ay izlemeye çıkılıyordu ama sadece ay değildi esas alınan.

            Yıllar sonra Londra’da çalıştığım kuruma yeni bir asistan alındı, Pakistanli bir genç. Böylece Müslüman sayısı ikiye çıkmış oldu. Ramazan geldi, ben Londra’dan Türkiye’yi esas aldım. Türkiye’de Ramazan başladı, ben oruç tutmaya başladım ama Pakistanlı asistanımız oruç tutmuyor. Ertesi gün başladı onun Ramazanı. Bayram günü ben Türk lokumu, çikolata falan ikram ediyorum, Pakistanlı arkadaşın orucu devam ediyor. Tam üç gün sonra, bizim Bayramımız sona erdikten sonra onların Bayramı başladı. Pakistan camiilerinde Bayram namazı kılındı. Ingilizlerin şaşkınlığını boş verdim, çünkü biz müslümanlar da şaşkındık. Türk ve bir kaç milletin Bayram namazı bir gün, ertesi gün başka Müslüman milletin, üçüncü gün Pakistanlı’ların, dördüncü gün Somali’lerin Bayram namazları kılındı. Her milletin kendi camiilerinde Londra’da dört gün boyunca Bayram namazları kılınması üzerine şöyle bir düşündürdü.

            Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen Müslümanlar, yaşadıkları şehirde bile bir birlik olamaz iken, ayı veya takvimi Ingiltere’ye göre esas alarak, İngiltere’de yaşayan Müslümanlar, Ramazan’a aynı gün başlayıp, beraber Bayram edemedikten sonra ümmetçilik üzerine yazılan makaleler, kitaplar, verilen seminerlerin bir değerinin olmadığını çoktan anladık. Ümmetçiliği savunanların, müslüman milletlerin imamlarının bile, kendi ülkesini takip ederek bir başkasının bayram günü oruç tutmaya devam ediyor ve cemaatine o yönde tebliğ veriyorsa, istenildiği kadar İslam’da Milliyetcilik yok denilsin.

 Bir şeyi kırk kere söylersen olur der eskiler…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.