Vehbi ve Nusret beylerin ‘Siemens acandası’

xxx951

Günümüz kuşağı ceplerinde “acanda”(ajanda) yerine “blackberry” veya “i-pod” gibi aletler taşıyorlar. Günlük randevularını bu aletlerden izliyor, günlük notlarını bu aletlere yazıyor.
Eskiden babalarımızın cebinde, analarımızın çantalarında küçük cep takvimleri (acandaları) bulunurdu. Acandaların baş ve son bölümlerinde yararlı bilgiler yer alır, orta bölümleri günlük takvimi verirdi. Yararlı bilgiler bölümlerinde dini, milli günler, namaz saatleri, ayın her günü yapılacak işler belirtilirdi.
Rahmetli Vehbi Koç 1975 yılbaşında karıma ve bana birer “Siemens acandası” hediye etti. Bunlar Alman dilinde basılmış ve plastik kapaklı küçük cep defteri boyutunda acandalardı... Karım “Vehbi Bey, biz İngilizce biliriz. Bunların herhalde deri kapaklısı da vardır...” dedi.
Vehbi Bey ölünceye kadar, 20 yıl, bize İngilizce basılmış deri kapaklı “acanda” göndermeyi sürdürdü. Vehbi Bey öldükten sonra, “Bize artık Siemens acandası gönderen olmaz” diye düşünüyorduk. Yanılmışız. O yılbaşı bir zarf geldi. İçinden Vehbi Bey’in damadı Dr. Nusret Arsel’in kartı ile 2 adet Siemens acandası çıktı.
Siemens acandası sıradan cep takvimi... Ama bizim için manevi değeri var. Arkasında Vehbi Koç ile Nusret Arsel’in özel ilgi ve takibi var. Dün, Nusret Arsel telefon etti. “2010 yılı acandalarınızı temin ettim” dedi. Demek ki, 15 yıldır da acandalarımızı Nusret Arsel gönderiyor. 

Koç, Siemens’i 1963’te getirdi
Siemens ürettiği ürünler ve iş büyüklüğü bakımından önemli bir uluslararası şirkettir ama, hem Vehbi Koç hem Nusret Arsel için daha da başka önemi vardır. Koç, “Hayat Hikâyem” kitabında, “Siemens’i Türkiye’ye nasıl zorluklarla getirdiğini” şöyle anlatır:
“1942’de elektrik kablosu işine girdim. 1953’te ise 1927’den beri Türkiye’de kablo satan Siemens’in acenteliğini aldım. Hedefim, Siemens’in Türkiye’ye yatırım yapmasıydı. Bunu konuşabilmemiz için Ernst Von Siemens’in Türkiye’ye gelmesini istiyordum. 1959’da Münih’e gittim. Ernst Von Siemens’le görüştüm. 25 Mayıs 1960 günü İstanbul’a gelmesi kararlaştırıldı. Kalacağı bir hafta içinde İstanbul, Ankara ve İzmir’i gezdirmek için program yapıldı.
Ernst Von Siemens 25 Mayıs 1960 günü uçaktan indi, Divan Oteli’ne yerleşti. Ertesi gün sabah 4.00’te radyodan 27 Mayıs Devrimi’ni öğrendim. İlk düşüncem, “Arkadaşlarımın gelmemesi yolunda yaptıkları tavsiyeleri dinlemeyerek, bu adamı neden getirttiğim, bir an önce gitmesini nasıl sağlayacağım?” oldu. Valinin yardımı ile ertesi sabah 11.00’de uçağa bindi ve Almanya’ya döndü. Yılmadım. Siemens’in Türkiye’de bir fabrika kurması için başladığım teşebbüsüme devam ettim. 1963’ün ilk ayında fabrika kurma kararını verdik. 1966 Mayıs’ında fabrika isletmeye açıldı...” 

Koç 2001’de ortaklıktan ayrıldı
Vehbi Koç’un büyük çabayla kurdurabildiği fabrikanın tepe yöneticisi Nusret Arsel idi. Ne yazık ki, Vehbi Bey’in ölümünden 5 yıl sonra 2001’de, Türkiye’de Siemens’in üretim faaliyetinin genişlemeye başladığı günlerde, Dr. Nusret Arsel’in karşı görüşüne rağmen Koç Topluluğu Siemens’teki hisselerini sattı. Vehbi Bey’in büyük zorluklarla ortak olduğu Siemens ile bağını kopardı. Ortaklık sona erdi.
Şimdilerde Siemens, yabancı sermayeli bir şirket olarak Türkiye’de enerji, sanayi ve sağlık sektörlerinde büyümeyi sürdürüyor... Döneyim Nusret Arsel’e... Bu yıl Nusret Arsel, acandalarla birlikte kendi yaptığı resimlerden seçtiklerini bir araya getirdiği ve “Çizgilerimdeki Çizgilerim” adını verdiği bir de kitap göndermiş. Önsözünde “Paris’te hukuk doktorası yaparlarken dostlukları derinleşen, daha sonra hukuku bırakarak ressam olan arkadaşı Rasin Arsebük’ün teşvikiyle resme başladığını anlatıyor.