Yanılma mı, yanıltma mı?

xxx78

Önce şu soru üzerinde düşünelim: Gazze'ye saldırı başlatacaklarını İsrail Başbakanı Ehud Olmert 22 Aralık günü Ankara'da görüştüğü Başbakan Tayyip Erdoğan'a söylemiş miydi? Üstü kapalı biçimde bir ima veya çıtlatma?

Her gün ahkâm kesenler arasında bu soruya “Evet” cevabı verenler çoğalmaya başladı. Dün malum bir gazetede fazla zorlanmadan kim olduğu tahmin edilebilecek biri, sanki tutulan bilgi notunu okumuş bir edayla, bu iddiayı tekrarladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de, ikili görüşme sırasında konunun Başbakan Erdoğan'a açıldığına inandığı anlaşılıyor.

Oysa o görüşmede bulunan İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gabby Levi saldırının ertesi günü Ankara'ya haber verilmediği için özür dilemişti. İsrail kaynakları da Başbakan Erdoğan'ın gittikçe sertleşen üslubunun kısa süre önce gerçekleşen görüşmenin saldırı ihtimalini hiç akla getirmeyecek biçimde geçmesine bağlıyorlar. Dedikleri şu: İki başbakan görüşürken Olmert muhatabı Erdoğan'a Gazze'ye saldırı isteyen şahinleri yatıştıracağı sözünü vermişti.

Bunlardan doğru olan hangisi: Başbakan Erdoğan İsrail'in Gazze'ye saldıracağını biliyordu, buna ses çıkartmadı da şimdi üst perdeden mi atıp tutuyor, yoksa Olmert tarafından saldırı olmayacağı konusunda yanıltıldığı için mi rahatsızlığını bayağı sert dışarı vuruyor?

Elimde bilgi notu yok. İki tarafla da konuyu konuşmuş ve görüşmede neler geçtiğini öğrenmiş değilim. İlk elden bir bilgiye dayanmıyorum. Buna rağmen hiç tereddüt geçirmeden, Erdoğan'ın sert ifadeler kullanmasının sebebini biliyorum: Olmert'in kendisine verdiği garantinin boşa çıkması... Başbakan, kendisine geçmişte başka konularda verilmiş olan sözlerin de boş olabileceğini anladığı için çok rahatsız...

Tersini düşünenler, Tayyip Erdoğan ve siyaset arkadaşlarının Filistin konusundaki samimi fikirlerini hiç bilmiyorlar. Devlet adamları arasındaki görüşmelerde verilen sözlerin bağlayıcılığı noktasında kemikleşmiş görüşlerinden de haberdar değiller. Bu sebeple, yarın mahçup olacakları bir iddiayı, kimbilir hangi saiklerle, gündeme taşımakta bir beis görmüyorlar.

Başbakan Erdoğan Arap-İsrail ihtilâfını sona erdiren girişimlerin içinde -hatta o girişimin sahibi- olmak niyetiyle hareket ediyor. Yeni de değil, başbakanlık makamına oturduğu ilk günden beri... Bunu kendisinin siyaset içerisindeki tarihî misyonu olarak görüyor. Başka konularda yalpalamış olabilir, ama bu konuda hep aynı çizgiyi sürdürdü Ak Parti iktidarı...

Doğru bir çizgidir bu. Türkiye'nin tarihî mirasına sahip çıktığı bir dönemin en büyük başarılarından biriydi Filistin'de yaşanan huzurlu asırlar; Ak Parti kadrosu benzer bir barışçı dönemin altyapısının kendilerinin katkısıyla yeniden oluşturulabileceğine samimi olarak inanıyor. Bugüne kadar izlenen politikalar hep bu sonucu doğurmayı amaçladı; kime yakınlaştıysa Türkiye ya da kimden uzak durduysa, bunu hep Filistin eksenli bir tercih için yaptı.

İsrail'in Gazze'ye saldırısı, aralarında bebeler ve kadınların da bulunduğu sivilleri hedef alacak ve kara harekâtıyla da desteklenecek bir topyekün savaşa doğru gidilmesi Türkiye'yi başka ülkelerden daha fazla sarstıysa, Başbakan Erdoğan ve kadrosundaki hassasiyetin bütün kamuoyumuz tarafından da paylaşılması sebebiyledir. Erdoğan ve Ak Parti izledikleri politikayla toplumun hassasiyetlerine cevap veriyorlar çünkü...

Tersini düşünenlerin açmazı da burada: Bu toplumu da içinden çıkan ve yedi yıldır ülkeyi yöneten kadroları da hiç mi hiç tanımıyorlar...