Yapamaz demekle yapsa da AYM iptal eder demek aynı değil mi?

xxx135

Anayasa hukukçuları demokrasi yolunda acilen 6 adımın atılmasını tavsiye ediyorlar. Bu 6 adımı da şöyle sıralıyorlar:

Anayasa Mahkemesi ve Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yeniden yapılandırılmalı,

Askeri ve sivil yargı arasındaki görev ayrımı netleştirilmeli,

Siyasi Partiler Yasası değiştirilmeli, parti kapatmalar zorlaştırılmalı,

TSK İç Hizmet Kanunu Madde 35 iptal edilmeli,

Askeri Şura ve HSYK kararları yargıya açılmalı,

EMASYA Protokolü iptal edilmeli.

Bunların yapılabilmesi için Anayasa'nın 10 maddesi ile bazı yasalarda değişiklik yapılması öngörülüyor.

Demokrasinin önünü açmak için yapılan yasal değişikliklerin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini biliyoruz. Belli ki halkın temsilcilerinin oluşturduğu Yasama Organı'nın fazla bir yetkisi ve gücü yok. Daha doğrusu  her türlü yasal düzenlemeyi yapmaya yetkisi var ama Anayasa Mahkemesi 'hayır' dediği andan itibaren bu yetki uygulamaya dönük sonuç vermiyor. Böyle olunca da Yasama Organı yetkili ama yetkisiz durumuna düşüyor.

Demokrasinin önündeki engel sadece bununla da kalmıyor. Yasal düzenleme yapılsa bile Anayasa Mahkemesi iptal edecekse önce anayasa değişikliği yapılır ardından da değiştirilmiş anayasaya uygun yasalar çıkartılır denebilir. Ama buna da izin vermiyor bazı hukukçular. Onlara göre halk kimi seçerse seçsin, halkın seçtiklerinin iradesi ne olursa olsun mevcut anayasal düzene dokunulamaz. Eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, bir süre önce yaptığı açıklama ile AKP iktidarının anayasa değişikliği yapamayacağı şeklinden sözler etmişti. Bu sözler ciddi tepki gördü. Neticede Kanadoğlu da sözlerine açıklık getirme ihtiyacı duymuş olacak ki, yanlış anlaşıldığını belirterek , "Söz konusu anayasa değişikliği yapılsa bile halk oylamasına gelmeden Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilir" demek istediğini söylüyor. Her iki açıklamanın aslında aynı anlama geldiğini söylemeye bile gerek yok. Birinde doğrudan AK Parti iktidarının anayasa değişikliği yapamayacağı ileri sürülüyor, öbüründe ise yapsa bile halk oylamasına gitmeden Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edileceğini söyleniyor. Ortaya çıkan manzara ilginç. Kanadoğlu'nun bu değerlendirmesinden anlaşıldığına göre Anayasa Mahkemesi halkın seçtiklerinin, hatta doğrudan doruya halkın iradesinin de üzerinde bir konuma sahip. Çünkü, yapılacak anayasa değişikliğinin halk oyuna sunulmasını bile engelleyebiliyor. Netice itibariyle siyasi iktidarın anayasa değişikliği yapmaya yetkisi olsa bile hayata geçirmeye gücü yetmiyor. Yani iktidar yargı yoluyla yetkili yetkisiz konumuna düşürülüyor.

Anayasa Hukuku üzerine laf edecek bir otorite değilim ama, halkın üzerinde güçlerin bulunduğu bir ülkenin sistemine kesinlikle demokrasi denemez. Bu kurumların oluşturulması bir takım zaruretler sonucu otaya çıktığı söylenebilir. Ama, iktidar Parlamento'da bir anayasa değişikliği yaptı ve bunun halk oyuna sunulması gerekti... Eğer halk oylamasının sonucunu beklenmeden söz konusu değişiklik iptal edilecekse Anayasa'daki referandum maddesi bile Anayasa Mahkemesi tarafından dikkate alınmayacak demektir. Elbette tüm bu değerlendirmeler bir varsayım üzerine bina ediliyor. Böyle bir değişiklik olduğu takdirde Anayasa Mahkemesi gerçekten bu değişikliği halk oyuna sunulmadan iptal cihetine gidecek midir, bilinmiyor. Ama belli ki Kanadoğlu demokratikleşmenin önündeki engelleri kaldırmak amacıyla yapılabilecek tüm değişikliklerin peşin olarak önünü kesecek bir formülü bugünden ortaya atıyor. Aynen Cumhurbaşkanı'nı seçecek Meclis'in en az 367 milletvekilinin hazır bulunması ile toplanabileceği yorumu gibi. O güne kadar kimsenin düşünmediği, daha önceki Cumhurbaşkanlarının seçiminde böyle şarta dikkat edilmediği halde Sayın Abdullah Gül'ün seçiminde böyle bir şartın ileri sürülmesi ve bu şartın Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilmesi düşünüldüğünde bu memlekette her şeyin mümkün olabileceği akla geliyor. Sanıyorum esas sıkıntı da bu noktada ortaya çıkıyor.

Sayın Başbakan eğer bunu da gaz vermek olarak algılamazsa yeni bir anayasa yapılmadan görünen o ki demokratikleşmeye bir takım çevreler izin vermek niyetinde değillerdir.