Yaptırım ile varılmak istenen...

xxx78

Avrupa Birliği’nin Suriye’ye ‘yaptırım’ kararına Türkiye’nin de katılmasını Rumlar engellemiş... Buna karşılık, Arap Birliği’nin Cidde’de yapacağı aynı amaçlı toplantıya katılıyor Türkiye... Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Cidde’ye hareketinden önce Türkiye’nin ‘yaptırımları’ konusuna açıklık getirdi: Silâh satışı, bankalar arası ilişkiler durduruluyor, kredi anlaşmaları donduruluyor, rejimin öndegelenlerine seyahat yasağı getirildiği gibi Türkiye’deki mal varlıklarına da el konuluyor.

Bir komşunun diğerine kolay kolay yapmayacağı türden bir dirsek çevirme...

Yakın zamana kadar olağanüstü yakınlık sergilemiş iki ülkenin birbirleriyle ters düşmesinin sebebini biliyoruz: Suriye’deki Baas Partisi rejiminin daha fazla hak ve özgürlük talep eden halkının üzerine ateş açması... İlk günlerde Şam’dan gelen “Merak etmeyin, ateşi keseceğiz” yolundaki taahhütler Ankara tarafından umutla karşılanıyordu. Durmak ne kelime, kalabalıklar üzerine açılan ateşte hiç kesilme olmadı; dokuz ayda hayatını kaybedenlerin sayısı beşbine yaklaştı.

Türkiye’nin dün ilân ettiği ‘yaptırımlar’ böyle bir arka-plana dayanıyor. Davutoğlu yaptırımların rejimi ve öndegelenlerini zorlarken Suriye halkını rahatsız etmeyeceklerden seçildiğini açıkladı. Suriye’ye verilen su miktarıyla elektrikte kesinti yapılmayacakmış...

Ne yapabilirdi ki, Türkiye böyle bir durumda?

Acaba ihtilâfı bu duruma getirmeden çözmenin yolu bulunamaz mıydı? Ülkeyi esas yöneten Baas Partisi ile arkasına sığındığı Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın arasını açacak, Baas’ı tek başına bırakmayla sonuçlanacak bir yol?

Önünde ya Hüsnü Mübarek gibi ipleri elinden bıraktığı halde kafes arkasına tıkılıp idam cezasıyla yargılanmak ya da Muammer Kaddafi gibi sonuna kadar direnip halkı tarafından linç edilmek seçenekleri bırakılan Beşşar Esad’a üçüncü bir seçenek sunulamaz mıydı?

Çok mu naif buldunuz bu sorularımı?

Peşpeşe alınan ‘yaptırım’ kararları sonrasında meydana gelebilecek gelişmelere biraz daha yakından bakalım o halde: Suriye rejimini dize getirmeyi amaçlıyor yaptırımlar; öndegelen isimlerini hareket edemez hale getirip parasızlıktan aman dilemeye sevk etmesi bekleniyor... Acaba?

Ülkeyi 40 yıldır demir pençesi altında tutan Baas Partisi şimdi yaşanana benzer sıkıntılardan yararlanmayı iyi bilir. Yaptırımlar Baas’ın öngörüleri dışında değildir. Önümüzdeki günleri halkı yaptırım uygulayanlara karşı harekete geçirmek için kullanacak ve en fazla da en yakında yer aldığı için Türkiye’yi suçlayacaktır.

Yaptırımların etkisini Suriye halkının hissetmesi için de elinden geleni yapacaktır Baas mekanizması... Arada geçecek sürede yapılan olumsuz propagandalar, Türkiye’ye yönelik karalamalar ortalık yatıştığında bile iz bırakacaktır.

İşin savaşa kadar vardırılmasının, komşumuza çoklu veya tek başına askeri müdahalenin kaçınılmaz hale gelmesinin dayatacağı sıkıntıları aklıma bile getirmek istemiyorum. Öyle bir durum, yalnızca ikili ilişkileri etkilemekle kalmaz, son yıllarda Türkiye’ye hayranlıkla bakan İslâm coğrafyasının tavrını da olumsuz bir hale getirir...

Ankara hiç kuşkusuz bu değerlendirmeleri yapıp yaptırımla sonuç alınabileceği kararına varmıştır. Umarım öyle de olur.

Başka çıkış yolları üzerinde çalışmak ve savaşsız çözümler üretmek şart.