Yazılamayan ülke İsrail mi? /2

Ahmet ERKALEM

     Altan, Sabah’ın çiçeği burnunda Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak'ın makalesinde bazı cümlelerin altını çizmiş tenkid ederken.

     Bazılarını bir kez de ben hatırlatacağım. Öyle ki,  neyi tenkid ettiğimiz biraz daha canlı olsun:

     Şafak, “Yazılanlar – Yazılmayanlar” başlıklı yazısı’na Hıncal Uluç’un kaldığı yerden devam etmeyi seçmişti. Konuya "Sızdırma haberler" ya da "Servis edilen haberler"le giriyor, aslında belki de çok arzu edip de beceremedikleri, yüreklerinin yetmediği bir alan üzerinden Taraf Gazetesi’ne çamur atıyorlardı...

     Evet, hedef, Taraf gazetesi olmalıydı. Ahmet Altan’ın gazetecilik raconu kesmesinde (samimiyetine inanmakla birlikte) bu faktörün de tesirli olduğunu sanıyorum. Zira bu sızdırma haberlerde en ziyade şöhrete ulaşan gazete Taraf olmuştu. Genelkurmay başta olmak üzere birçok kurum ve şahsın hışmına uğramış, yüzlerce da’vâ ile sarsılmışlardı...

     Halen de başları rahata ermiş değil.. Binaenaleyh, gazetecilik raconu kesmekte haksız değiller. Yiğidi öldür hakkını yeme demişler..

     Gazeteci; kaynağın cibilliyetine değil, kendisine ulaştırılan haberin değerine, doğruluğuna bakar.

     Dünyanın en rezil, en karaktersiz insanı da bir haber getirmiş olsa onu iyice tahkik eder, eğer doğruysa yayınlar... Bu söylediğim orjinaliyle birlikte kaydettiğim âyet-i celîlenin mesajına aykırı da değil.

     Yüce Allah, “size bir fasık bir haber getirirse onu almayın” demiyor, “eğer bir faasık size bir haber getirirse onu tahkik edin” buyuruyor. Yani “böyle bir durumda dikkat edin, oyuna gelmeyin, yalana kanıp birilerine zarar vermeyin” diyor.

     Dosdoğru birinin getirdiği haber ile; fasık, yalancı birinin verdiği haberler arasında elbette çok büyük bir fark olacaktır. Hadîs-i Şerîf denilince akla ilk gelen Buhari hazretleri o ünlü eserini hazırlarken çok büyük bir emek sarfetmiş, tá Mısır’lara, Yemen’lere kadar gidip ravinin (hadîs rivayet eden kişi) meselâ tartıda hile yaptığını gördüğünde, o kişiden hadîsi almadan geri dönmüştür. Eserine de bu yüzden Sahih-i Buhari denilmiştir. Yani Buhari’nin sahih (doğru) eseri...

     Evet, haberi alacağımız şahıs kim olursa olsun mühim değil demiyoruz. Haberin kıymet-i harbiyesi, doğruluğu daha mühimdir diyoruz. İyice tahkik edilir (araştırılır, farklı kaynaklardan da teyidi yaptırılır) doğru ise ve kıymet-i harbiyesi de varsa kullanılır.

     Bir adamın arabasını park ederken iki otomobile birden çarpması da bir haber olabilir ama kıymeti olmayan bir haberdir. Şafak; “Gerekirse o tür haberleri bilerek, göz göre göre atlayacağız” diyor.

     O halde soralım: “Türkiye'yi ayağa kaldıracak, günlerce, hatta haftalarca konuşulacak, dahası dünyada da çok geniş yankılar yapacak” bir haber; sadece sızma – sızdırma olduğu için kıymetten kaybeder mi?

     Yakut, hırsızın elinde kıymetsiz mi oluyor? (devam edecek) 18 Mart 2009

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.