YILANLAR, ÇIYANLAR ARASINDA!

Ramazan KERPETEN

Belki de insanların hayatını zindan eden şeylerin başında; sürekli ölüm ve tehlikelerin endişesiyle yaşama güdüsü gelir…

Evet, Yaratıcı; her duyguyu, insanlığın bir ihtiyacına yönelik olarak vermiştir. Korku ve endişe hissini de tehlikelere korunma içgüdüsü olarak bahşetmiştir. Ama her duygu ve düşüncede olduğu gibi, bunda da ifrat ve tefritlere girmek insanı zora sokar, hayatında bir takım komplikasyonlara yol açar. O yüzden de, her şeyde olduğu gibi bu mevzuda da denge ve orta çizgiyi tutturmak gerekiyor…

Ayrıca, her şeye sözü geçen birisi var; her şeyi var eden ve çekip çeviren ‘Birisi’..! O’nun kudreti dâhilinde yürür her şey. O Sultan’a sığınınca da her şey “emre musahhar” olur.. Bunları bilip, can ve mal ve emniyeti konusunda o kadar da fazla endişeli olup, hayatı daha da zindan etmeyelim derim..

Bu meseleyi tablolaştırmak için, aşağıda sunacağımız misal yetecektir umarım… Bu çok sevdiğim ve ibret aldığım rivayeti sizlerle paylaşmak isterim, Zünnun-u Mısrî, şöyle bir müşahedesini anlatır (Ahmed Şihabuddin El-Kalyubi'nin,"Dini Hikayeler" adlı kitabında da geçer bu rivayet):

   Bir gün elbiselerini yıkamak için Nil nehrinin kenarına gider. Nehrin kenarında dururken, bir de bakar ki, gayet büyük bir akrep ona doğru geliyor..! Çok korkmuştur ve onun kötülüğünden koruması için Allah’a dua etmeye başlar.

Fakat akrep nehre geldiğinde, bir de bakar ki sudan büyük bir kurbağa çıkmış akrebe doğru yaklaşmakta. Akrep işte bu kurbağanın sırtına biner ve suyun üzerinde yüzüp gider. Bu durum haliyle Mısrî’ye çok şaşırtıcı geldiğinden, onları nehrin kenarında takip eder. Nehrin karşı yakasına geçtiklerinde, akrep kurbağayı bırakıp dalları büyük, gölgesi çok olan bir ağacın yanına varır.

   O ağacın altında Allah'a asi bir genç mışıl mışıl uyumaktadır ve Mısrî kendi kendine: "Bu akrep nehrin ötesinden buraya kadar, sırf bu genci sokmak için geldi galiba" diye düşünmeye başlar ve akrep gence yaklaştığı zaman hemen akrebi öldürmeğe karar verir.

Akrebe yakın bir yerde durduğu sırada bir de bakar ki; karşıdan büyük bir yılan, genci öldürmek için o tarafa doğru geliyor! Bu sırada akrep yılanın üzerine hücum eder ve başını sokmaya başlar, ta ki yılan ölünceye kadar…

Yılan öldükten sonra akrep nehre döner, kurbağa da onu orada beklemektedir. Akrep tekrar kurbağaya binip nehrin öte yanına geçer, Mısrî de arkalarından bakakalır.

   Sonra Mısrî gencin yanına gelir ki, o hâlâ uyumaktadır. O gencin başucunda kendi kendine şöyle söylenir:

   - Ey uyuyan genç; Allah seni, sen fark etmesen de karanlığın içindeki her türlü kötülükten korur. Sen uyusan bile Allah uyumaz. O kullarına çok merhametlidir.

   Genç, bu sözler üzerine uyanır ve Mısrî başından geçen olayları kendisine bir bir anlatır. Bunun üzerine o genç hemen tövbe etmeye başlar. Bütün yapmış olduğu kötü davranışlarından vazgeçip, iyi insanlardan olur ve ölünceye kadar böyle kalır…

   İşte Yüce Yaratıcımız korumak istedikten sonra bir akreple bile bizleri korur da, buna hiçbir şey engel olamaz. Eğer kaderde bir bela geleceği yazılıysa da kimse karşı duramaz. Bizler Cenab-ı Allah’tan, -Peygamberimizin (s.a.v.) ifadesi ile- her iki cihanda da güzellikler nasip etmesini dileyelim… tedbiri de yerine getirelim, sonrasını fazla stres etmeyelim..!

Bunlar niye anlattın derseniz; ülkemizde akrepten, yılandan çok daha büyük tehlikeler var milletimizin başında… Ama insanımızın üzerinde de büyük bir inayet var; ona işaret, bizlere de ibret nevinden… 

Hoşça bakın zatınıza efendim…( Kopenhag – 19 Nisan 2010)

 

rkerpeten@gmail.com

RAMAZAN KERPETEN

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.