YOKSA, ONLAR BİZ DEĞİL MİYDİK

A.Kerim KARAAĞAÇ

Heyecan ve ihlâsın fazla, bilginin az olduğu günlerdi

Âlemlerin Efendi’sine hayran, sahabe gibi yaşardık

 

Bu beyinde öyle güzel umutlar besleyerek yeşerttik ki

Küçücük odamızda devasa devletleri çiğner, aşardık

 

Olmaz değildi hiçbir şey, hâyâllerin sınırı mı olurdu

Çağırılınca bir hizmete, ardımıza bakmadan koşardık

 

Sayımızın azlığı, dağları aşmamıza engel olamazdı

Çünkü, biri birimizi canı gönülden sevmeyi başardık

 

Bu yola çıkıp da kaybetmek aklımızın ucundan geçmezdi

Biraz sonra gelecek nice güzel günlerin arzusuyla coşardık

 

Pek kıymeti harbisi yoktu ceplerimizdeki paranın pulun

Şimdikiler gibi ceplerinde akrep taşıyacaklara şaşardık

 

Herkesin kendine hâs dertleri vardı içlerini kemiren

Onu derman olacak birilerine açar, ya da  susardık

 

Harama uzandığını duyduğumuzda bir ayağın, bir elin

O bir lokma dahi olsa, vallahi hemen parmak verir kusardık

 

Güneş bile bir anlamlı doğardı o zamanlar üstümüze

Çünkü, biz daha güneş doğmadan uyanıp toprağa basardık

 

O vakti ıskalayanların âhireti de ıskalayacağına inanır

Uyuyana, “ancak ölüler, deliler ve çocuklar uyur” diye kızardık

 

Kuşların ötüşü, kelebeklerin kanat çırpışı bize verilen selamdı

Rüzgârın akışına bırakmazdık dik duruşumuzu, sanki bir mezardık

 

Dışarıdan bakınca, zamanın geçmesine aldırmaz görünürdük

“Niçin, niçin daha çok çalışmıyoruz” diye hayıflanır, yanardık

 

Bereketli gecelerimizde kafamız çatlayıncaya kadar düşünür

Aklımız boşuna verilmemişti bize, dinlenmek için namaz kılardık

 

Derdimiz bilirdik diğer insanların da bütün dertlerini

Hastalar bizim hastamızdı, fakirleri gözetir kollardık

 

Fertler kâmil olursa, toplumun da kâmil olacağına inanır

O gün bir kişinin kalbini ısındırabilmişsek sanki uçardık

 

“Bir kutsal kitap arası dolar” uzatmıyorduk karşımızdakine

Sıcak bir gülümsemeyi, samimi dili ve dokunuşu sunardık

 

Yalnız, korkmuyor da değildik, böbürlenip  şımarmaktan

“Amaçtan sapıp araca râm olmak, öylemi?” orada donardık

 

“Yarın sayımız artarsa, büyürsek aynı heyecanı duyacak mıydık?

Yoksa yaratılışımızı unutup, kestiğimiz dala mı konardık?

 

Keşke, bu sorulara hiç düşünmeden “hayır” diyebilseydim

Demek, düşünmeden konuşmakla, kendi kuyumuzu kazardık

 

Şimdilerde, bitmek bilmeyen gecelerde bunları düşünüyorum

Bencil, kendine yontan insanlar biz isek, onları nasıl sollardık

 

Yoksa onlar bir görünüp, bir kaybolan masal kahramanları mıydı?

“Hayat böyle yaşanır” diyen o uyarıcıları daim arardık

 

Belki de bahsedilen “O”, bizdik de fetret devrinde miydik?

Belki de zümrüdü anka gibi dünyaya tekrar doğardık

 

Gönlüm ikinci şıktan yana, hiç karamsar değilim dostlar

Bir rahmet olup, insanlara sağanak, sağanak yağardık

           Abdülkerim Karağaç 

Bu vesile ile yeni hicri yılınızı tebrik eder, Rabbimizden daha nice yıllara sıhhat, afiyetle ermenizi dilerim.   

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.