Ziya Gökalp Kimdir?

Naim ÖZGÜNER

Şunu peşinen kabul edelim ki bizi burada alakadar eden, onun bütün fikirleri değil, sadece İslamdinine taalluk eden sapık görüşleridir.Türkçülük akımının en büyük temsilcisidir.        II. Meşrutiyet’ in ilanından sonra kurduğu gizli cemiyet, yerini İttihat ve Terakki Diyarbakır şubesi alır. Kendisi de Diyarbakırlıdır.Kürt aileye mensuptur.Türk Yurdu, Türkçülük Akımı, Türkçülüğün Esasları, Türk Töresi gibi milliyetçilik ve İslam’ın reddettiği kavmiyetçilik kokan ifadeler ona aittir. Mustafa Kemal onun için “Fikirlerimin babası” demiştir.

1914 yılında İstanbul Üniversitesinde Sosyoloji Profesörlüğü yaptı. Asistanı Sabataist aileye mensup Ahmet Emin Yalman’ dır.Ziya Gökalp Türkçülüğün babası olarak Ahmet Vefik Paşa ve Süleyman Paşayı gösterir.O, bir taraftan İslamiyet’in şiddetle men ettiği kavmiyetçiliği müdafaa ederken, diğer taraftan yeri geldikçe dindar bir hüviyet arz etmektedir.Fakat onun dini anlayışı, saf ve duru İslami doktrinle asla bağdaşmaz. Zira o, Durkheim ve Auguste Comte’ nin görüşlerine bağlıdır,

Aslında ilk Türkçünün bir Polonya muhtedisi olan Mustafa Celalettin Paşa (Konstanty Borzecki) olması, Leon Cehun Vanberi ve Moiz Cohen (Tekin Alp) gibi pek çok Yahudi nin bu davaya destek vermesi şayan-ı dikkat değil midir?

Ziya Gökalp kendine göre dindardır. Ama bir taraftan:“Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan; Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan” demektedir.Bilhassa şiirlerinde tezatları çoktur.Ziya Gökalp’ in yazıların da İslamiyet eski önemini kaybetmiştir.İttihat ve Terakkinin akıl hocalığını yapan Kürt’ ten Türkçü Ziya Gökalp, 1918 tarihinde yazdığı Vatan isimli şiirinde:

“Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,                                                                                                 Köylü anlar manasını namazda ki duanın,                                                                                                  Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur’ an okunur,                                                                                          Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüda’ nın,                                                                                           Ey Türk oğlu, işe senin orasıdır vatanın!...” demektedir.                                                           

Türkçe Kur’ an, Türkçe İbadet, Türkçe Ezanlarla ilgili duygu, düşünce ve özlemini bu şekilde dile getirmektedir.Mustafa Kemale hitaben yazdığı “İstida” adlı şiirini şu mel’ unane ifadelerle bitiriyor:                           “…..                                                                                                                                                             Sürümüzde bir kurt çoban kalmasın,                                                                                                          Tepemizde gizli düşman kalmasın,                                                                                                  Düşmanların dostu Hakan kalmasın,                                                                                                    Kurtar bizi bu yaldızlı yalandan.                                                                                        

Abdulhamit gerçi kızıl sultandı,                                                                                                                  Buna nispet yine o bir insandı…                                                                                                                 Çok masumlar fetvasına aldandı.                                                                                                           Kurtar bizi artık kara sultandan”.

Ziya Gökalp in İslam Dininde yapmak istediği reformlar vardır. Şimdi de bunlara kısaca değinelim.1-Devleti Dinden ayırarak laikleştirmek.Ziya Gökalp’ e göre İslamiyet bir vicdan ve ahlak meselesi olarak telakki edilmelidir.İnsanların ve devletin varlığında ve bekasında yaptırım gücünün olmaması gerektiğini savunmaktadır.Onun için Din sadece bir vicdan işidir. Kul ile Allahın arasına girilmez.                                                                                                                                     2-Kur’ an-ı Kerim in Türkçe meali ile ibadet edilmelidir. Müslümanlar ibadet yaparken okuduklarının manasını bilmediklerinden, ne okuduklarını bilmeleri için Türkçe mealle ibadet etmelerini tavsiye etmektedir. İslam dininde bir reformun gerekliğini iddia edenlerin müşterek meselesi Kur’ an Mealinin ibadette kullanılmasıdır.                                                                                    3-İlahi hükümlerin değişebilirliğini iddia etmesidir. Gökalp’ e göre Dinde reformun asıl hedefi dinin devlet işlerine müdahalesinin önlenmesi, yani laikliğin kabulüdür.O aynı zaman da tesettürün de aleyhinde bulunmaktadır.İslam’ ın emri olmadığını, iptidai kavimlerin tabu anlayışından doğmuş bulunduğunu, İslam’ a Hırıstiyan Bizans ve İran geleneği olarak ithal edilmiş olduğunu iddia etmiştir.Bu sebeple tamamen kaldırılmasını istemiştir. (Dr. Ahmet İshak Demir; Cumhuriyet Dönemi Aydınlarının İslama Bakışı) Ziya Gökalp, cennet, cehennem, melek, şeytan tanımaz biri olarak ta karşımıza çıkmaktadır.Cenneti, insanların bir avutma vasıtası olarak kabul ettiğinden, cennet vadine hiçbir ihtiyaç yoktur demektedir.Şu şiir onundur:                            “Ben sen yokuz, biz varız.                                                                                                                              Hem Ogan, hem kullarız.                                                                                                                                Biz demek bir demektir,                                                                                                                                Ben sen ona taparız”. Burada Ogan kelimesini haşa “ Allah” yerine kullanmaktadır.Fikirlerinde Allah mefhumu yerine Milleti ikame etmektedir.                                                                                           4-Hilafet Meselesidir. Hilafet müessesesine karşıydı. Halifenin durumunu bazı bakımlardan Papanın Katolik kilisesindeki durumuna benzetir.Zaten de Gökalp’ in ölümünden birkaç ay önce Mart 1924 e Hilafet Büyük Millet Meclisi kararıyla feshedilmişti. Ziya Gökalp, İstanbul’ da tahsiline devam etmek istemesine ailesi karşı çıkınca kafasına kurşun sıkarak intihar etmek istedi. O zaman 18 yaşındaydı. Ölmedi. Fakat kurşun hayatının sonuna kadar, vücudunda kaldı.Dindar bir aileye mensup olmasına rağmen Yahudi Durkheim’ in görüşlerini benimsedi. Kendisinin en büyük yardımcısı olarak Moiz Cohen (Tekin Alp) gibi bir İslam düşmanını seçmesi tesadüf miydi? Teessüfle karşılanmaz mı? Asıl teessüf edilmesi gereken şey de Türkiye de bazı dindar geçinen sözüm ona milliyetçilerin hala bu hain adamı bayraklaştırmaya çalışmalarıdır. Ya cahilliklerinden, ya saflıklarından ya da bilinçli hareket etmelerindendir.Hayatının son anlarında Fıransız hastanesinde yatarken ölmeden bir gece evvel, mukaddesatımıza galiz küfürler ederek başını duvarlara vura vura öldü. Cesedi hastane morgunda Hırıstiyan geleneklerine göre muamele yapılarak kaldırıldı.                                                                                                                                         Netice; dedik ya şunu peşinen kabul edelim ki; bizi burada alakadar eden şey, onun bütün fikirleri değil, tarihe yanlış geçmesi, yanlış tanıtılması, kimliği ve kişiliği ile ilgili bazı gerçeklerin saklanması ve her şeyden önemlisi de dine taalluk eden sapık görüşleridir.

TARİHİ YANLIŞ YAZANLAR VE ANLATANLAR, TARİHİ YANLIŞ YAŞAYANLAR KADAR HATALIDIR. 

                                                      e-mail: naimozguner81@gmail.com