Zorunlu eğitimin 13 yıl olması gerçekçi değil

xxx135

Milli Eğitim Şûrası'nın kararları yürütmeyi bağlayıcı olmadığı için zorunlu eğitimin 13 yıla çıkartılması talebi de bu açıdan değerlendirildiğinde sanki tavsiye olarak kalmaya mahkum görünüyor. Anasınıfı ile birlikte 9 yıla çıkmış bulunun zorunlu eğitim pek çok sorunla boğuşurken bunun 13 yıla çıkartılması talebi sadece bir niyet olabilir. Çünkü, anasınıfı mecburiyeti bile tüm Türkiye'ye yaygınlaştırılabilmiş değil. Pek çok ilimizde isteğe bağlıdır. Bu arada zorunlu olmayan illerimizde devlet okullarında anasınıfları paralı eğitim hüviyetindedir.

Bu arada ikinci yardımcı dil çoğu okulda boş geçmekte, İngilizce öğretmenleri tarafından değerlendirilmeye çalışılmaktadır. Bu arada dünkü yazıma mesaj atan okuyucum, "Yabancı dil dersi var, lisan bilen yok. Bunun çaresini bilen varsa söylesin" demektedir. Bu okuyucuma haksızsın demek mümkün mü?. Çünkü mevcut yapı içinde acil çözüm bekleyen pek çok sorun vardır. Mevcut sorunlar çözülmeden zorunlu eğitimin içine liseleri de dahil emek sanıyorum ülkemiz gerçeklerine uygun değildir. Böyle olduğu takdirde taşımalı eğitim iyice yaygınlaşacak, pek çok çocuğumuzun ömrünün önemli bir bölümü yollarda geçecektir. Zorunlu eğitimin 13 yıla çıkartılması anasınıfına giren her öğrencinin lise sona kadar okumak mecburiyetini ortaya çıkarmaktadır. Elbette zorunlu eğitimin 13 yıla çıkartılması gerçekleşse bile bunun kesintisiz olması düşünülemez. Özellikle de zorunlu eğitimin 13 yıla çıkartılmasını tavsiye edenler 13 sınıfın öğrencilerinin aynı mekanlarda okumalarını sanıyorum düşünmüyorlardır. Çünkü, aynı Şûra'nın bir diğer tavsiyesi ilköğretimin ilk 6 sınıfı ile son 3 sınıfının farklı mekanlarda yapılmasıdır. Yıllarca yabancı dil dersine branş öğretmenleri değil, başka derslerin hocaları girdi. Hatta, öğretmen olmayan bazı devlet görevlileri dersi doldurmaya çalıştılar. Söz gelimi ortaokulda bizim Fransızca dersimize Türkçe öğretmenimiz giriyordu. Elbette o günden bugüne öğretmen sayısında ve okullaşma oranında önemli gelişmeler sağlandı. Ancak buna rağmen hâlâ bazı derslerin boş geçtiği okullar vardır. Bazen de vekil öğretmenlerle dersler doldurulmaya çalışılmaktadır. Anasınıflarında bu durum daha açık görülmektedir.

Öğretmen öğretmendir, bunun vekili asili olmaz diye yaklaşanlar olabilir. Ama bana göre bu yaklaşım eğitimin ciddiyeti ile bağdaşmaz. Sadece geçici bir çözüm olarak düşünülebilir. Kısacası zorunlu eğitimin 13 yıla çıkartılması isteğinin gerekçesini tam olarak bilmeden hüküm vermek istemem ama zorunlu eğitimin 13 yıla çıkartılması ülkemiz gerçekleri ile bağdaşmaz. Elbette bu kararı uygulayacak olanlar meselenin tüm boyutlarını inceleyecek, eldeki tüm imkanları gözden geçirecek ona göre uygulayacak ya da uygulamayacaklardır. Ama olayı ben yaptım mantığına bağlamamak gerekir. Eğitim zaten mıncıklana mıncıklana suyu çıkartıldı. Bu mıncıklama sonucu devlet okulları ile özel okulların yanında eğitim sisteminde bir de dershaneler oluştu. Birbirini takip eden sınavlar sebebiyle de insanlar kendilerini zorlayarak çocuklarını dershaneye göndermek zorunda kalıyorlar. Bu arada SBS'nin 7. sınıflarla ilgili olanının durdurulması ile işler iyice karışmıştır. Bu karmaşanın içinden nasıl çıkılacağı belli değilken, yeni karışıklıklara sebep olacak uygulamalardan kaçınmak gerekir.

Dünkü yazımda eğitimin pek çok sorunu olduğuna dikkat çekmiştim.Özellikle de zorunlu eğitimin kesintili hale getirilmesi, insanlara daha işin başında çocuklarını nerede okutmak istedikleri hususunda tercih hakkı tanınması gerektiğini belirtmiştim. Eğitimde öncelikli konunun zorunlu eğitimin kaç yıl olmasından çok eğitim sisteminin ülke gerçeklerine cevap verecek hale getirilmesi, 40 kişilik sınıflardan bir an evvel kurtulunması ve kaliteli öğretmenlere ihtiyaç olduğudur. Bir öğretmen birinci sınıftan itibaren 35-40 öğrenci ile ders yapmaya mecbur olduğu sürece eğitimde kaliteyi artırmak mümkün olmaz. Eğitim seviyesi yurdun her köşesinde dershanelere ihtiyaç duyulmayacak bir noktaya getirildiğinde zorunlu eğitimin süresinin uzatılması belki tartışılabilir.