ABD bastırıyor, siyasiler sessiz

İran'a ambargo konusunda ABD bastırıyor, ülkemize listeler veriyor. Ambargonun İran tarafından delinmesine izin verilmemesini istiyor. Türkiye ABD'nin bastırması karşısında "Biz BM'nin kararlarına uyarız, Amerika'nın değil" şeklinde bir yaklaşım sergilese de ABD kendi kararlarını BM kararı gibi dayatıyor ve bu yetkiyi de kendinde görüyor. Kısacası ABD hem kendi hem de İsrail adına Türkiye'yi İran'a karşı bir takım yaptırımlara zorluyor. Daha doğrusu yaptırımlara uymaya zorluyor. Yapılan açıklamalarda isteklerin talimat olarak tekrarlandığı dikkati çekiyor. ABD ve İsrail bölgemizde İran'ı bir numaralı tehlike olarak takdim ediyor ve bunu dünyaya kabul ettirmenin oyununu sergiliyorlar. Böylece İsrail'in cinayetleri, dünyayı hiçe sayması kısacası bölgenin bir numaralı çıban başı olduğunu gizlenmeye, onun yerine İran sürülmeye çalışılıyor.

Bu köşede daha öncede ABD ve İsrail'in Ortadoğu'daki istikrarın önündeki en büyük engel olarak İran'ı gördüklerini açıkladıklarına dikkat çekmiştim. Medyaya da yansıyan haberlerde Washington'da 6 ayda bir yapılan ABD-İsrail Stratejik Diyaloğu toplantısında bir araya gelen Amerikalı ve İsrailli üst düzey yetkililer tarafından yayınlanan ortak bildiride, İran'ın Ortadoğu'nun istikrarının önündeki büyük güçlükler arasında yer aldığı ileri sürülerek İran'ın nükleer silahlar edinmesinin önlenmesi konusunda ABD ve İsrail'in kararlılığı dile getiriliyordu.

Yukarıda dikkat çekmeye çalıştığım haberin arkasından bu defa bazı Amerikalı yetkililerin Türkiye'ye geldiği, Türkiye'ye İran ile iş yapmaması konusunda baskı yapıldığı haberleri medyada yer alıyordu. Haber, "ABD'den Türkiye'ye İran baskısı" başlığı altında gazetelere yansıyordu. ABD, İsrail için her şeyi yapacağını göstermeye çalışıyor, İsrail'in aleyhinde olabilecek hiçbir gelişmeye göz yummayacağını, kısacası bölgede İsrail'in fedailiğini yapmaya devam edeceğini ortaya koyuyordu. Bu bakımdan Ortadoğu'da adil bir barışın sağlanması için ABD'den adım atmasını beklemenin hayal olduğu bu son gelişmelerle bir kez görülmüş oluyordu.

ABD'nin Türkiye'ye baskısını daha iyi anlatabilmek için gazete haberlerinden kısa bazı alıntılar aktaralım:

"Türkiye Bankalar Birliği'ne (TBB) iki ay önce gelerek "İran'la iş yaparsanız sizi cezalandırırız" diyen Amerikalılar, dün (20 ekim 2010) ikinci kez TBB'deydi. Bir kara liste veren Amerikalılar, "Ambargoya uymazsanız, size yaptırım uygularız" diye gözdağı verdiler."

Eğer bu ifadeler tehdit anlamına gelmiyor ve bağımsız bir ülkeye karşı kullanılabilineceği düşünülüyorsa böyle bağımsız olunamayacağını söylemek gerekir.

Kimmiş bu uyarı ya da tehditleri savuran Amerikalı yetkili?

ABD Hazine Bakanlığı Terörizm ve Mali İstihbarat Müsteşarı Stuart Levey'miş... İki ay önce de ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir heyet gelerek Türk bankalarına gözdağı vermiş.

Adı geçen ABD'li yetkili düzenlediği toplantıda Türkiye dışında başka ülkelere de gideceklerini belirterek, Türkiye'nin BM dışında Amerika'nın aldığı kararları da dikkate alması gerektiği uyarısında bulunmuş... ABD isteklerine uyulmadığı takdirde nelerin olabileceği de  haberde detay olarak yer alıyor. Buna göre yurtdışındaki bankalar ile muhabirlik işlemlerini durdurmak, yurt dışındaki para ve varlıklarına el koymak, sendikasyon anlaşmalarını durdurmak, para cezası kesmek, yurtdışı seyahatlerinde Türk bankacıları terörün finansmanına aracılık suçu ile suçlayarak tutuklamaya kadar giden bir takım uygulamalar...      Tüm bunlar tehdit ve haydutluk anlamına gelmez mi? ABD ve İsrail'in bu haydutlukları son bulmadıkça dünyanın adalete kavuşmasının mümkün olmayacağını görmemek mümkün mü?

Böylesine ciddi gelişmelerin olduğu, ülkemizin tehdit edildiği bir noktada siyasilerin sesiz kalışını,özellikle muhalefetin tüm enerjisini başörtüsü yasağının devamına  yoğunlaştırmalarını anlamak mümkün olabilir mi ?..

Önceki ve Sonraki Yazılar