Açıkları borçlanarak değil “devalüasyon” ile kapatalım

Bu yıl bütçe yaklaşık 40 milyar TL açık verecek. Hazine içeri bono tahvil çıkarır. Bu açığı kolaylıkla kapatır.
Bu yıl cari işlemler hesabı (ülkenin olağan döviz gelir giderlerini gösteren hesap) yaklaşık 35 milyar dolar açık verecek. Bankalar ve özel sektör döviz kredisi bulur. Bu dışarıdan borçlanılarak bulunacak paraya, dışarıdan yabancı sermeye ve portföy yatırımı için gelecek döviz ile nereden geldiği belli olmayan döviz eklenir. Devletin döviz ile borçlanmasına gerek kalmadan bu açık da kolaylıkla kapanır.
Açık anlatımıyla IMF ile anlaşma yapılamadığı için Hükümet, türk lirası para bulmakta da, döviz bulmakta da zorlanmaz.
Fakat bu ekonomi devamlı bütçe açığı vererek ve devamlı döviz açığı vererek bir yere gidemez.
Bütçe açığı, döviz açığı nereden ortaya çıkıyor? Bu iki açığı nasıl kapatırız? Üzerinde durmamız gereken iki önemli konu bunlardır.

Ucuz döviz ile olmuyor 
* Bütçe açığının nedeni devletin normal vergi gelirlerinin, bütçe harcamalarını karşılayamamasıdır.
Bütçe harcamalarını kısarak açığı kapatmak imkânsızdır. Çözüm vergi gelirlerini artırmaktır.
Vergi sistemi yeniden düzenlenerek, kayıtdışılık önlenerek “Nereden Buldun?” kanunu çıkarılarak vergi geliri artırılabilir ama bu çok uzun dönemli yapısal değişime bağlıdır.
Kısa dönemde vergi gelirinin artması için ekonominin canlanması, ekonominin canlanması için önce talebin sonra üretimin artması gerekir.
(Özetle bütçe açığını kısa sürede küçültmek için üretimi artıracağız.) 
* Cari açığın (döviz açığının) nedeni, ülkenin döviz harcamalarının döviz gelirinin çok üzerinde olmasıdır.
Döviz açığının ana nedeni ise dış ticaret açığıdır. İthalatın ihracattan daha fazla artmasıdır. Ekonomi canlanmaya başladığında ithalatın patlamasıdır.
(Özetle, döviz açığını kısa sürede küçültmek için ithalatı frenlemeye mecburuz.)
İyi de kısa sürede üretimi artırmanın, ithalatı frenlemenin yolu nedir?
Döviz kurunu gerçekçi çizgiye çıkarmaktır.

Devalüasyonu tartışalım
“Serbest döviz kuru” masalını unutunuz. “Döviz arz ve talebe göre ucuzlar ise Merkez Bankası ne yapar?” hikâyesine inanmayınız. Günümüzde ekonomi politikalarının tek hedefi var: Üretimi ve istihdamı arttırmak.
Dövizini ucuz tutan ülke başkalarının üretimini artırır, başkalarının istihdamını artırır. Çünkü ucuz döviz ucuz ithalat demektir. Ucuz girdi demektir. Ucuz döviz ülkeye sadece ucuz bitmiş mal girmesine yol açmaz, üretim girdilerinde ithal malı payının en yükseğe çıkmasına, ülkenin katma değer yaratamamasına, ekonominin küçülmesine neden olur.
Şimdi Türkiye ekonomisi kritik bir noktada. Gündeme “Türk lirasının değerinin düşürülmesi, halk deyimi ile devalüasyon” konusunu getiriyorum.
Diyorum ki, kendi kendimizi kandırmayalım. Açıkları kapatarak günleri boşa geçirmeyelim.
“Döviz fiyatını nasıl yükselteceğiz?”, geliniz onu tartışmaya başlayalım. Sadece tartışmayalım, döviz fiyatını yükseltelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar