Ahirete inanan bunları yapmaz

Allah'a, Resulullaha, Kur'ana, ahirete, İslam'a gerçekten ve yürekten iman eden bir Müslüman devamlı olarak şu kötülükleri yapmaz:

YALAN SÖYLEMEK: Yalan söylemek Kitapla ve Sünnetle kesin olarak kötü görülmüş bir ahlâksızlıktır. Müslümanın istisnai olarak ayağı kayabilir ve ömründe birkaç kere yalan söylemiş olabilir. Buna tövbe etmesi gerekir, bu yalan yüzünden birilerine zarar vermişse af dilemeli, helallik istemelidir. Tövbe edip Allah'tan bağışlanmasını tazarru etmelidir. Hiç şüphe yoktur ki, yalan büyük bir günahtır.

HARAM YEMEK: Rüşvet almak ve vermek haramdır... Riba ve faiz gelirleri haramdır... Şeriata aykırı ticaret ve alışveriş haramdır... Şeriata aykırı rantlar haramdır... Şeriata aykırı komisyonlar haramdır... Din ve mukaddesat bezirgânlığıyla elde edilen bütün gelirler haramdır... Ahirete, Hesap Gününe, Cennete ve Cehenneme iman eden bir Müslüman, kesinlikle haram yemez. Hem iman ettim diyor, hem de mütemadiyen (devamlı olarak) haram yiyor. Haram kazançlarla zenginleşiyor, böyle bir kimsenin imanından şüphe edilir.

EMANETLERE HIYANET ETMEK: Bütün makamlar, mevkiler, memuriyetler, riyasetler, vazifeler, müdürlükler, şeflikler hep birer emanettir. Bu emanetleri ehil olanlara vermek gerekir. Resmî bir kuruma veya özel bir müesseseye bir eleman mı alınacak, aranacak birinci şart ehliyettir. Ehil olanı aramayıp da bu emaneti oğluna, damadına, akrabasına, arkadaşına, kendi cemaatinden veya partisinden olana, yandaşına vermek (bu sayılan kişiler ehliyetli ve liyakatli değilse) çok büyük bir günahtır. Bu anlattığım kötülük, bu zamanın Müslümanları arasında son derece yaygındır. Bu yüzden de, iki yakaları bir araya gelmemektedir. Emanete hıyanet edenlerin akıbetleri çok kötü olur...

LÜKS ve İSRAF: İsraf, Kitap ve Sünnetle haram kılınmış büyük bir günah, büyük bir kötülüktür. Beşer bazen şaşırır ve israf günahına batabilir. Şuurlu bir Müslüman devamlı olarak israf etmez. Zamanımızda "her şeyin en iyisi Müslümana layıktır" fetvasıyla birtakım kardeşlerimiz alabildiğine israf ediyor, alabildiğine lüks sergiliyor. Böyle bir şey Müslümana kesinlikle yakışmaz. İsraf ve lüks başka kötülükleri de davet eder: Gurur, kibir, başkalarını hor görme, benliğini putlaştırma... Bazı gafiller "Efendim biz zekâtımızı veriyoruz, ondan sonra istediğimizi yapabiliriz" diyorlar ve yanılıyorlar. Zekâtını vermesi, kulun israf etmesine yol açmamalıdır. Zekât da verse, zekât ötesinde bol bol hayır hasenat da yapsa, yine de israf etmemelidir. Zamanımızda bir kısım Müslüman zenginler gırtlaklarına kadar israf bataklıklarına batmışlardır. Bir örnek vereyim: Parası var, zekâtını da vermiş, lüks lokantaya gidiyor ve akıl almaz bir oburluk sergiliyor: Çorba, ana yemek öncesi mezemsi soğuk yemekler, birkaç içli köfte, paçanga böreği, yalancı dolma; ana yemek, ondan sonra tereyağlı bademli pilav, kaymaklı künefe, birkaç çeşit meyve... Allah aşkına soruyorum, vicdan sahibi, aklı başında bir Müslüman böyle fil gibi yemek yer mi? Bu memlekette milyonlarca insan maddî sıkıntı içinde yaşıyor. Allah'tan korkmak, kuldan utanmak gerekir. Resul-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimiz ne buyuruyorlar: "Müslüman bir mideyle yemek yer, kâfir yedi mideyle..." Be adam! Sen dilinle Müslümanım diyorsun, midenle kâfir gibi yemek yiyorsun. Bu yaptığın Müslümana yakışır mı?..

Kaç defa yazdım tekrarlıyorum: Dünyanın yüz büyük zengini listesinde yer alan, serveti 10 milyar doların üzerinde olan meşhur İKEA firmasının sahibi İsveçliye, bir gazeteci şöyle bir soru yöneltiyor, "Efendim, otomobiliniz biraz eski değil mi?", İsveçli gülümsüyor ve "Hayır, eski sayılmaz, on beş senelik bir Volvo'dur" diyor... Birtakım Müslüman zenginlerin bu İsveçliden utanması lazım. Bırakın milyar doları, bizde birkaç milyon dolarlık nice küçük zengin, Nemrud ve Firavun gibi lüks bir hayat sürüyor.

* (İkinci yazı)

Çok Kimseye Yaranamam

BENDENİZ hiç kimseye demeyeyim ama çok kimselere yaranamam. Olumlu, faydalı, uyarıcı tenkitler yaptığım için niceleri benden nefret eder.

Mahlukatı razı etmek gibi bir derdim olmadığı için düşmanlıklardan, nefretlerden, sövgülerden (övgü vezninde) fazla rahatsız olmam.

Bazen büyük iftiralar ediliyor. 1969'da 350 bin dolar aldığım gibi... Bu iftiraları atanlara lanet ediyorum. İnanıverenlere de hakkımı helal etmiyorum.

Bu fakiri İslami kesimdeki bazı kişiler ve gruplar pek sevmez. Belli başlı özelliklerimden biri şudur: Türkiye'de, mensubu olduğu kesime karşı özeleştiri yapan belki de tek kişiyimdir.

Dine hizmet perdesi ardında din sömürüsü, mukaddesat bezirganlığı yapıyor... Onu tenkit ederim.

1970'lerde ucuz bir cihad edebiyatı yapıyordu. Sonra eline imkan ve fırsat geçti ve şimdi haram yiyici dev bir müteahhit oldu. Böylesini de tenkit ederim. (Bütün müteahhitler haram yiyor demiyorum... Helalinden çalışıp kazananları tenzih ederim.)

Vaktiyle bu düzen bozuktur, tuh kakadır diyordu, sonra eline fırsat geçti ve bozuk dediği düzenin haram ve necis nimetlerini domuzlar gibi yemeye başladı. Böylesini de, bir Müslüman olarak gözüm görmesin.

Türkiyeli bir Müslüman olarak aşağıda sayacağım şahısları ve zümreleri tenkit etmeyi, uyarmayı üstüme vazife ve borç bulurum:

Faiz ve riba yiyenler... Din yoluyla zengin olanlar... Halkı aldatanlar... Bozuk düzen/sistemle işbirliği yapanlar... Hubb-i riyaset (başkanlık) emeline ve ihtirasına sahip olanlar... İslami hizmetler ve faaliyetler için toplanmış paraları zimmetlerine geçirenler... Böyle paraların repolarını zimmetlerine geçirenler... Şu veya bu şekilde haram kazanıp haram yiyenler... Müslümanlarda Ümmet şuurunu köreltip onun yerine hizip, fırka, cemaat taassubunu ikame edenler... Müslümanların zekatlarını Kur'ana, Sünnete, fıkha, Şeriata aykırı olarak toplayıp ve yine aykırı olarak harcayanlar... Allah'a ve Peygambere saldırılınca ses çıkartmayıp, kendi din baronlarına saldırılınca kızılca kıyamet kopartan dengesizler...

Bazı ihlaslı din ve iman kardeşlerim haklı veya haksız sebeplerle bana düşmanlık ederler, dil uzatılırsa onlara hakkım helal olsun. Hasbeten lillah, muhlisen lillah dine, imana, Kur'ana, Sünnete, Şeriata hizmet edenlerin ellerinden ve eteklerinden öperim.

Ücretini, ödülünü, mükafatını sadece ve sadece alemlerin Rabbinden isteyerek hizmet ediyor. Böylesinin kulu ve kölesi olurum.

Kendisinde Ümmet şuuru var, cemaat ve hizip asabiyeti yok. Ne mutlu ona!

Öncelikle fakir ve miskin Müslümanların hakkı olan zekatlara göz dikmiyor. Tebrik ederim öyle Müslümanı.

İyi Müslümanlar kötülükleri iyilikle uzaklaştıran olgun kimselerdir. Biz yanılsak, hata etsek, terbiyesizlik etsek onlar kesinlikle düşmanlık etmezler, sadece iyilik ederler, bağışlarlar.

Din sömürücülerinin imanlarından bile şüphe edilir. Onların dini imanı paradır, zenginliktir, benliktir.

Bendeniz hiçbir fazileti olmayan sade bir Müslümanım. Elim kalem tuttuğu müddetçe samimi, ihlaslı ve gerçek din hizmetkarlarını desteklemeye; münafık, sahtekar ve riyakar din sömürücülerini tenkide devam edeceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar