Ahmet Türk, PKK ve savcı...

Bilmiyorum, 32. Gün programında Ahmet Türk’ü dinleyebilme olanağınız oldu mu?

Muhteşemdi.

Öyle birini dinlemek insana güven ve umut veriyordu.

Bugüne dek Kürt meselesi konusunda dinlediğim Türk ve Kürt bütün politikacılar arasında böylesine samimiyetle, meydan okumadan, kışkırtmadan, tribünlerden alkış alacak ucuz laflara tenezzül etmeden, insanca bir sesle konuşana ilk kez rastladım.

Onu dinlerken, “bu insan barış istiyor, Kürt ve Türk çocuklar artık ölmesin istiyor” duygusu insanın içine işliyordu.

Keşke onun konuşmasını biraz daha erken bir saatte bir daha yayınlasalar.

Türkiye, onun sesini duysa.

Türk’ün o konuşmasından etkilenmeyecek birisi olabileceğini sanmıyorum.

Önerilerini, sadece Kürtlerin değil bütün Türkiye’nin sorunlarını çözebilmek için söylediğini belirtiyordu ve gerçekten böyle istediğine de emin oluyordunuz.

Duruşu, vakarından hiç taviz vermeyen o doğal tevazuu, yaşadığı acıları anlatırkenki olgunluğu, insana “bizim böyle birilerine ihtiyacımız var” dedirtiyordu.

Çektiği çileleri, gördüğü işkenceleri unutmaya hazır olduğunu söylüyordu.

Daha da ötesine geçiyordu.

“On yedi bin kişi faili meçhule kurban gitti, barış için o on yedi bin faili meçhulü unutmaya da hazırız.”

İntikamla, nefretle, bu büyük acının dinmeyeceğini anlamıştı.

Ve, herkesin bu duygulardan kurtulmasına yardım etmek istiyordu.

Gerçek bir insan, gerçek bir lider gibi konuşuyordu.

Ne yazık ki onun ulaştığı olgunluğa ulaşabilmiş insanlar Kürt tarafında da Türk tarafında da çok fazla değil.

Onun kadar samimiyetle barışı isteyen insan çok az.

Türk’ün konuştuğu akşamın sabahında PKK, “eylemsizlik kararına” rağmen altı askeri uzaktan kumanda edilen bir mayını patlatarak öldürmüştü.

Niye yapmıştı bunu bilmiyorum.

PKK’lılar eleştirilmekten nefret ediyorlar, bunu biliyorum.

Bizim generaller de nefret eder eleştirilmekten.

Aralarında pek bir fark yok.

Silah tutmanın buyurgan şımarıklığı bu herhalde.

Ama tam barış yolunda ilerlerken PKK ne diye öldürüyor altı askeri?

Amacı ne?

Barışı baltalamak mı?

Barış olmazsa Kürtler çok mu mutlu yaşayacak?

Yoo, Türkler gibi Kürtlerin de barışa ihtiyacı var.

Bu savaştan yoruldu herkes.

Ama PKK alay eder gibi bir yandan “eylemsizlik kararı” diyor, bir yandan da mayın patlatıp asker öldürüyor.

Ordu “operasyon” yaparsa, onlar da eylem yaparmış.

Ordu “operasyonları” durdurup barışa bir şans tanısa iyi olur ama dağlarda silahlı insanlar dolaşırken kimse orduya “operasyonları” durdurması için çok fazla baskı yapamaz...

Uluslararası hukuka göre yeryüzündeki her devletin, dağlardaki silahlı insanlara karşı operasyon yapma hakkı var...

PKK’lılar kızsalar da var bu hak, kızmasalar da var.

PKK iki yoldan birini seçmek zorunda.

Ya “realiteyi” kabul eder ve barışı sağlamak için “ordunun operasyonlarından” kaçınan bir strateji izler ya da “operasyona karşı eylem” der ve tuzakları, mayınları sürdürür.

Savaşı kızıştırır.

Bu, tamamen PKK’nın kendi bileceği iş.

Barış istemeyen birini zorla barıştırmaya çalışamaz kimse, PKK bu yolu sürdürmek istiyorsa, kendi “bağımsız” stratejisini hazırlamak yerine her davranışını orduya göre belirlemeyi tercih ediyorsa, savaşı durdurmak isteyenlere yardımcı olmaya niyeti yoksa, Kürt halkı da bu politikayı destekliyorsa, yapacak bir şey yok.

Zaten, Türk tarafında da bu akılda çok adam var.

Dövüşür dururlar.

Ahmet Türk’ün o olağanüstü konuşmasının ertesi günü Diyarbakır Savcılığı Türk’ün dokunulmazlığının kaldırılmasını istedi.

Barış yoluna bir torpil de savcıdan geldi.

Ordu operasyonlar yapsın, PKK mayınlı tuzaklar kursun, savcılar Türk’ü susturmaya çalışsın.

Bu davranışların, “sen benim kim olduğumu biliyor musun” babalanmalarının ötesinde insanlara bir yararı yok.

İki yanda da aynı kafada olanlar bu toplumun insanlarına çile çektirirler.

Daha fazla çocuğun ölmesinin yolunu açarlar.

Barış biraz daha gecikir.

Ama barışın yolu asla kapanmaz.

Kürtlerle Türkler barışacaklar, bunu hayat emrediyor, bunu “zaman” emrediyor, bunu çağın gerçekleri emrediyor.

Ne ordu, ne PKK, ne de savcılar hayatın gerçeklerini yenebilirler.

Sadece biraz daha fazla çocuğun ölmesine neden olurlar.

Biz, kaçınılmaz olan barışın mümkün olduğunca çabuk ve adil bir şekilde gerçekleşmesini istiyoruz.

Bugün, karşılıklı bir diyalog kurulması için koşullar elverişli.

Ahmet Türk, adil bir çözüm için çok akıllıca önerileri, içtenlikle dile getiriyor.

Mayın patlatmak Ahmet Türk’ün istediklerinden daha fazlasını mı kazandıracak Kürtlere?

Ya da böyle konuşan birine savcıların dava açması Türkiye’nin en büyük yarasının kapanmasını mı sağlayacak?

Ahmet Türk, insana ümit veriyor.

Onun gibi konuşan insanlar çoğalırsa, barış yoluna dizilen mayınların da, dava dilekçelerinin de üstünden aşar geçer bu toplum.

İki tarafın savaş meraklıları da hayatın gerisinde yapayalnız kalırlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar