AK Parti yüzde 58 oy alabilir miydi?

AK Parti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, iki dönemden sonra, olağanüstü bir başarı göstererek, oylarını yükseltip, sandığa giden her iki seçmenden birinin oyunu alması şahsen benim zihnimde farklı değerlendirmelerin kapılarını açtı... 

O değerlendirmelerden önce, AK Parti oylarının kaba bir analizini yapalım...

AK Parti seçim sırasında ikili bir strateji geliştirdi; MHP’yi baraj altında bırakmak, BDP’yi bölgede nal toplar hale getirmek...

AK Parti’nin seçim stratejisi, dili ve yaklaşımı bu hedefe göre yürütüldü...

Sonuçta AK Parti’nin oyu beş milyon artarak yüzde 49’a çıktı ama hedeflediği iki sonuca da ulaşamadı; ne MHP baraj altında kaldı, ne de BDP bölgede yenildi. Tam tersine BDP bölgede çok büyük bir zafer kazandı...

O halde AK Parti oyları nasıl yükseldi?

***

Sorunun daha sağlıklı cevabını sandık sandık yapılacak ciddi bir analiz verecek...

Ama galiba AK Parti’nin hizmetlerinden ve varlığından memnun geniş bir kitle yanında, referandumda başlayan değişim sürecini AK Parti’nin tamama erdireceğine iman eden ve AK Parti’li olmayan bir ikinci grubun oyları yüzde 50’yi oluşturdu...

Eğer ince ve derin bir analiz de bu üstün körü gözlemi doğrular ise akla referandumda değişime giden oyların tamamı olan yüzde 58’i AK Parti’nin neden alamadığı gelir...

Ayrıca...

Yüzde 14 kadar seçmenin, yaklaşık beş milyonun da sandığa gitmediğini hatırlatayım...

***

Kurcalamak istediğim konu şu:

Acaba MHP oylarına göz dikmek yerine, AK Parti örneğin, referandumdaki değişimci dilini devam ettirseydi, aynı zamanda da Sayıştay ve Ombudsman yasalarında askeri kayırmasaydı, askeri yargıyı denetlemek için uyum yasalarını da seçim öncesi çıkarsaydı, 12 Eylül rejiminin siyaset kurumunu tarihe gömmek isteyen referandumdaki değişim cephesinin tüm oylarını alabilir, oylarını yüzde 58’e çıkarabilir miydi?

***

Tabii buradan da hareketle, cevabını aradığım bir ikinci soru var.

AK Parti’nin çok olumlu icraatına canı gönülden yeşil ışık yakanların dışında...

Yeni anayasa peşinde koşanlar, ‘milliyetçi muhafazakâr’ söylem yerine ‘muhafazakâr-demokrat’ bir duruşa daha çok mu itibar ederlerdi?

Bunu bilemiyoruz...

Belki de artan beş milyon oy ola ki ‘milliyetçi’ hal ve tavra gelmiştir; o halde de MHP’nin neden baraj altı kalmadığı ve BDP’nin bölgede oyunu ve etkinliğini, aynı zamanda da milletvekili sayısını nasıl artırdığı sorusu askıda kalmakta...

***

Soruların cevabı ne olursa olsun Başbakan Erdoğan’ın balkon konuşması olumlu ve önemliydi... Başbakan ‘eski’ Erdoğan’ın geri geldiğine delalet eden kuvvetli bir mesaj verdi...

Dileriz o konuşma içeriği reflekse dönüşür...

***

Türkiye’nin önündeki en acil ve yakıcı sorun Kürt meselesi...

Seçim sırasında izlenen strateji ve tercih edilen üslubun çözüm getirmediği ve derde derman olmadığı ortaya çıktı, bu kendi başına çok olumlu bir kazanım...

Aslında uygulanması gereken de netleşti...

Hukuksal olarak demokrasinin kuralları, tüm siyasetçi ve siyasal partiler için siyasi hesap ve çıkarların önüne geçmeden bu işin kazananı olmayacak...

Türkiye’de son seçimlerde büyük bir başarı kazanan AK Parti ve Başbakan Erdoğan, bu tarihsel zafer karşısında, genel seçimlerin sonuçlarını kendileri açısından analiz ederken, aslında yüzde 50 oy gibi astronomik bir sonuç nedeniyle anlamsız gelebilecek ama Kürt sorunu için yararı olabilecek ‘neden yüzde 58 alamadık’ sorusunu da sorarlar ise bunun barışa ve önümüzdeki acil sorunun çözümüne de katkı sağlayacağını düşünüyorum...

Bakalım oyların daha yakından takibe alınması nasıl bir bilimsel sonuç çıkaracak?

‘AK Parti neden tüm değişim bloğunun oyunu alamadı’ sorusuna ne cevap getirecek...

Daha da önemlisi barışın çözümüne nasıl bir reçete sunacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar