AK PARTİLİ BELEDİYELER VE SAYIN BAŞBAKANIMIZ!

 

Naim ÖZGÜNER  13 Nisan 2013 Cumartesi

Bu yazının başlığı ne olsun diye çok düşündüm. Öyle yazdım böyle yazdım, sildim, uzaktan yakından baktım, bir türlü tutturamadım. Sonunda bu olsun istedim. Bir yazıyı yazmak kadar zordur başlığını belirlemek de. Çünkü yazı yı okutacak olan başlıktır. Yazanlar bilir, okuyanlar da. Maksadım ahval ve şeraiti Sayın Başbakanımıza iletmekti.

Partiler, hükümetler, iktidarlar, idareler, makamlar, mevkiler gelip geçici meşguliyetlerdir. Her birisinin dönemi ve mevsimi vardır. Miadını doldu ranlar sahneden çekilirler, yerine yenileri gelir.

12 Eylül 1980 askerin devriminden sonra (ihtilal halk hareketi demektir) Türkiye de ki bütün siyasi hareket ve hükümetleri çok iyi bilirim ve hatırla rım. 1986-87 yıllarında ilmi ve dini konuşmalarımdan ve evdeki kitaplarım dan dolayı Nusret Demirağ’ın başkanlık ettiği Ankara Devlet Güvenlik Mah kemesinde, dört mahkemeden sonra beraat verilmişti, ama kitaplarımın alı konulmasına razı olmadığımdan Ankara DGM Başkanı Nusret Demirağla na sıl çatır çatır pazarlık yaptığımı da hiç unutmam. “Beraat ettin, daha ne isti tiyorsun, gitsene evine” diyen utanmaz bir idareciye: “Ne diyorsun sen ya? Haddini bilsene? Ağzından çıkanı kulakların duyuyor mu? Ben bu kitapla rım için buradayım, ne demek evine gitsene.!? Çabuk kitaplarımı getirsinler yoksa mahkemeyi ayağa kaldırırım" deyince herif zaman kaybetmeden çu val içerisinde depoda bekletilen kitaplarımı getirtir, teslim eder.

Sayın Başbakanım. Türkiye de bu güne kadar hükümet olarak memlekete, vatana, millete, dine ve nesle hizmet etmiş hükümetlerden birisiniz. Tarih inşallah sizi hayırla yad edecektir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesine Başkan adayı olacağınız zaman seçim tur ları yaptığınız dönemde Düzceye bir gazeteci arkadaşınızla gelmiştiniz de sizi ilk defa orada kapalı spor salonunda dinlemiştim. 1990 lı yıllardı. Konuşmala rınızdan istikbalinizin olacağı kanaatine varmıştım. Daha sonra 1995te İstan bula geldim ve özel bir televizyonun (STV) ve Burç Fm) kuruluş, çalışma ve program aşamalarında üç yıl görev aldım. Devam eden yıllarda Ulusal yayın yapan radyolarda programlar yapmaya başladım. 1997 nin sonlarına doğru Büyükşehir Belediyesinde ki bazı arkadaşlarım belediyeye geçmemi istedi ler ve ben de onların isteğiyle sizin başkanlık döneminizde belediyeye geç tim ve Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğünde Kadrolu Şef olarak göreve başladım. Sizinle de ilk görüşmemiz orada oldu. Radyo programıma davet etmiştim.

Düzce İHL 4. Sınıftan itibaren (1977) milletin karşısında konuşmaya, gazete lerde yazılar yazmaya başladım. Yıllarca basın ve medya dünyasında bulun dum. Bu birikimlerimin değerlendirilmesi için beş arkadaşla beraber kütüp hane deposundaki eski eserlerin latinceye çevrilmesin için bir çeviri ekibinin oluşturulmasını Müdür beye teklif ettiğimde sıcak bakmamıştı. Durumu o zaman Kültür Danışmanınız Hüseyin Besli beye söyledim, ilgilenmedi. Şimdi ki Dünürünüz Sadık Albayrak beye söyledim ve çevirisi yapılacak Osmanlı ca Arapça ve Farsça kitapların listesini vermiştim de kaybetmişti. O da cid diye almadı. Öylece projemiz akim ve yetim kaldı.

Daha sonra beni Ümraniye Haldun Alagaş Spor Kompleksinde kurulan A. Süheyl Ünver Kütüphanesine gönderdiler. Kütüphaneyi kurup hizmete aç tık. Emniyet, Müftülük, Milli Eğitim, Belediye ve Özel Dershaneler ile iş bir liği yaparak Ümraniye de çok kayda değer programlar yaptık. O günlerde Ümraniye sapığı gündemdeydi. Milli Eğitim Müdürü  İlyas bey (Şimdi Üskü dar Milli Eğitim Müdürü) ve Ümraniye eski Belediye Başkanı Mehmet Bin gölde çok iyi hatırlayacaklardır. O zamanlar İBB Başkanı Ali Müfit Gürtuna bey vardı. Siz, benim de yabancım olmayan malüm yerdeydiniz. Müdürlü ğüm, yaptığım hizmetlerden dolayı takdir edeceğine rahatsız olmuş olacak ki yalan yanlış ve iftiralarla savunmalar göndererek beni cezalandırmak is tedi. Muvaffak olamayınca görevlendirmelerle Yıldız Sarayına gönderildim.  

O zamanlarda IRCICA ya Ekmeleddin İhsanoğlu bey bakıyordu. Şimdiler de Halid bey var. Ora da iki buçuk yıl kaldım, arkadaşlarla, saray çalışanla rıyla çok iyi olmamıza rağmen ani bir haberle kadromla beraber Anadolu ya kası zabıta müdürlüğüne kadro atamam çıktı. (Kütüphane ve Müzeler Mü dürü Ali Mazak sicilimi kasıtlı bozduğundan başka belediyelere ve müdür lüklere de geçemiyordum. Çünkü sicilim bozuktu.) Yıllarca millete konuşan, yıllarca yazılar yazan, kişisel gelişim, ilahiyat, eğitim, aile e bilim konuların da yüzlerce seminer ve konferanslar veren, ulusal yayın yapan radyolarda yallarca programcılık yapan ben, orada ne yapacaktım? Hizmetlerimin kar şılığı bu olmamalıydı? Durumu Kadir Topbaş beye telefonla bildirdim. Daha sonra Şimdi Elazığ İli Valimiz olan Sayın Muammer Erol beye gidip açık ve net konuştum. Onların da ilgilenmeleriyle Kültür Müdürlüğüne verildim.

Tuzla ve Ümraniye Kültür Merkezlerine idareci olarak gönderildim. Topla mın da iki buçuk sene kadar kaldıktan sonra yine ani bir başkanlık kararıyla tekrar kadromla beraber Kayışdağı Darülaceze Müdürlüğüne gönderildim. Yıl Temmuz 2008. Orada bir buçuk yıl kaldım. Eğitim sorumlusu olarak sa kinlere ve personele seminerler verdim. Hayatım boyunca en tatlı, en etkili, en mükemmel, özveriyle hizmet ettiğim müdürlük burası oldu. Sakinleriyle, çalışanlarıyla mükemmel bir beraberlik oluştu. Bende gece gündüz program larla onları motive etmeye, maneviyatlarını yüksek tutmaya çalıştım. Kuru ma Sakal-ı Şerifi getirttiğimde sakinlerin ve personelin ziyaretini görseydi niz hıçkırıklarınızı tutamazdınız. Cami programları, site ve huzurevi sakinle rine programlar, dışarıdan getirdiğim programcılarla ve konuşmacılarla hiz meti zenginleştirmeye çalıştım.

Süleyman Ateş, Engin Noyan, Fatih Çollak ve asistanları, Arif Arslan, Cemil Tokpınar, İbrahim Davutoğlu gelen lerden sadece birkaçı. Esra Erol, Nihat Hatipoğlu, Mustafa Akgül, Ömer Döngeloğlu, Mehter Takımı geleceklerden bir kaçıydı. Nasip olmadan idarenin yersiz ve tahammülsüz tasarrufuyla aniden görevi mi Tuzlada ki İsmeme çıkardılar. O İsmem ki çocuklara Resimlerle Mekke ve Medine birifingi vermiştim de hepsi ümreye gitmeye kalkmışlardı. Ora ya zaten hizmete de gidiyordum. Ama sadece oraya münhasır kalmam için gönderildim. Darülacezedeki bütün hizmetlerim ve programlarım yarım kal dı, ona kimse bakmadı ve o görevimden uzaklaştırıldım.

2008 Aralık ayında hacca giderken müdürlük yurt dışı çıkıs izin dilekçemi kaybetti ve beni suçlu duruma düşürerek kullanmadığım bir aylık yıllık izni mi kullanmışım gibi benden dilekçe alarak kendi suçunu kapattı. O zaman ki Genel Sekreter Yardımcısına durum olduğu gibi anlattım ve Darülacezede bir çok sıkıntıların olduğunu, personelin darda ve psikolojik baskı altında tu tulduğunu, maaşlarının tam ödenmediğini, benim bütün programlarımın kal dırıldığını, cami va’z ve sohbetlerimin iptal edildiğini, gidip durumu idareci lerle değil, personelle konuşulması gerektiğini anlattım. Beni de İnsan Kay nakları Eğitim Daire Başkanlığına bağlı olarak Eğitim Müdürlüğüne hem personele, hem de İsmek hocalarına sezon ve dönem boyunca seminerler vermem kaydıyla görevlendirildim. Yıl 2010 başı. Bu arada gerek İstanbul da gerekse Türkiyenin bir çok vilayetlerinde STK larda, belediyelerde deği şik konularda olmak üzere seminerlere çağırılıyordum. Çoğuna da yıllık izin lerimden alarak gidiyordum.

Gecen yıl İstanbul Yenibosna Gönen otelinde Aile ve Politikalar Bakanlığının iki gün düzenlemiş olduğu "Kadına Şiddet ve Aile" konulu seminere katıldım Türkiyenin her tarafından gelen katılımcılara (yaklaşık 200 kişiydi) İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesine götürüp gezdirdim ve yarım saatlik bir seminer verdim. Hepsi de memnun kalmışlardı. Bir ay önce sertifikalarımızı gönderdiler. Halbuki bu projeyi ben 2010 yılında Müdürlüğüme ve Daire Başkanlığına sunmuştum. Aile Okulu adı altında İsmeklerde kurs açılmasını ve devamı niteliğinde açıklamalarda bulunmuştum. Ama maalesef kabul edilmemişti. 2012 yılında benim projem bakanlık düzeyinde çıkarılınca kıy met gördü.

Bu arada her halde boş kalmamam için ya da Seminerlerime ve Programla rıma mani olmak için olacak ki beni kurucusu Fuat Sezgin Hocamız olan Gül hane Parkı içindeki İslam ve Bilim Tarihi Teknoloji Müzesine görevlendirdi ler. 2007 yılında sizin açılışını yaptığınız bu müzede, gelen öğrencilere dolu dolu doya doya rehberlik çalışmaları ve seminerler vermeye çalıştım. Öğren ciler ve Öğretmenler memnun kalınca okullara çağırmaya başladılar. Sadece 2011-2012 eğitim yılı itibariyle müzeyi tanıttığım ve seminer verdiğim öğ renci sayısı onbeş binin üzerindedir. Bütün seminerlerimi fotoğraf albümü oluşturarak Fuat Sezgin hocamızın geldiği Şubat ayında kendilerine takdim ettim ve anlattım. Çok çok memnun kaldılar, fakat bunları kendisine kimse nin anlatmadığını söylediler. Okullar kapanmadan İstanbuldaki öğretmenle re konferans yahut seminer vermesi için görüşmüştüm. Müdürlüğüm bili yordu. Tarihini ve gününü ayarlayacaktık. Başkanlıktan cevap gelmeyince olmadı. Zaten beni de o görevimden de almışlardı. 2012-2013 Ekiminden iti baren müze programları tekrar başladı ve öğrenci hizmetlerine yoğun ilgi daha da arttı.

Beni İl dışından seminerlere çağırdıklarında resmi talep yapmalarını söylü yordum. Ama başkanlık olarak onay vermiyorlardı. Bu güne kadar yapılan bütün resmi taleplere başkanlıkça olumsuz cevap verildi. En son Bursa Vali liği göndermeli Aile Ve Politikalar İl Müdürlüğü tarafından (Eski ismiyle Sos yal Hizmetler İl Müdürlüğü) Bursa Emniyetine Çevik Kuvvete “Kadına Şid det” konulu seminer için benden talepte bulundular. Ben de resmi talep yap malarını söyledim. Yapıldı. İnsan Kaynakları Eğitim Daire Başkanlığı cevabı Olumsuz yazdı. Onlar da İlgili Genel Sekreter Yardımcısına sordular ve du rumu bildirdiler. Gn.Skrt.Yrd. ilgileneceğini söylemiş. Ben randevu istedim verilmedi. En azından beni tanımasını istedim.

Daire Başkanlığına cevabın olumsuz olmasının sebebini sorduğumda bana cevap verilmedi. Bir taraftan hizmetlerden, çalışmalardan, gelişmelerden, eğitimin mükemmeliyetinden, belediye çalışmalarından bahsedilirken, diğer taraftan gizliden gizliye bu tür hizmetlerin engellenilmesini anlaşılmazdı. Genel Sekreter danışmanlarına ulaşabilmek zaten hak getire. Ben bana bir açıklama verilecek diye beklerken 01 NİSAN 2013 tarihi itibariyle tekrar kadromla beraber bir başka müdürlüğe atamam çıkarıldı. Çalıştığım bütün arkadaşlarım ve ben üzüldük. Çünkü çok güzel bir çalışma ortamımız ve bir liğimiz vardı. Ani olan bu davet ve tebliğ herkese hayal kırıklığı yaşattı. Ben de çar naçar yeni görev yerime gitmek mecburiyetinde kaldım.

Bu aslında bir yıldırma politikasıydı. Bıktırma ve psikolojik baskıydı. Gri pro pagandaydı. Kimsenin tavuğuna horozuna yumurtasına kış demiyordum. Elin zamiri beni ilgilendirmiyordu. Aksine kuluçkaya yatmış yumurtaların civciv olmaları içindi gayretimiz. Çünkü dallar meyveye durmuştu.

Sayın Başbakanım. Bu size bir şikayet değildir. Ancak AK Partili belediyele rin ve bazı idarecilerin, kurumları içerisinde personele nasıl haksızlıklar ya pıldığını bilmeniz için kaleme alınmışbir yazıdır. Bu halk sizin hizmetlerinizi unutmayacaktır. Sizi çok iyi tanıyordur. Ama unutmayın ki bir oy kaybı ya şayacak olursanız bu da AK Partili Belediyelerde ehliyetsiz idarecilerin sıkın tı yaşattıkları personelin vermeyeceği oylardır.

Lütfen Akil insanlar memleketi dolaştıkları gibi, barış sürecini anlatırlarken, ayrıca AK Parti Belediyelerine gönderilecek bazı ekiplerin idarecilerle değil, sadece personelle görüşmelerini sağlamak ve bilgi almak, gelecek adına fay da olacağı kanaatindeyim. Bir zamanlar Beykoz ve Sarıyeri, şimdilerde Mal tepe, Ataşehir ve Kartalı neden kaybettiğinizi düşündünüz mü? Bir çok hak sızlıkların ayyuka çıktığı, sağır sultanın bile duyduğu yanlış uygulamaları duymazdan gelmek, bu neticeyi verecekti. Temayül yoklamasına ve listesi ne önem verin. İl ve İlçelerdeki parti teşkilatlarınızın ve Milletvekillerinin sadece tavsiye etikleri değil, oradaki halkın da teveccüh gösterdiği isimleri de ciddiye alın.

Partinin rüzgarıyla Belediye Başkanı ve Milletvekili olan çok insan var ki ikinci bir seçimi getiremmektedirler. Unutulmamalıdır ki uzaktakileri dost yapıyoruz derken yakındakileri küstürürsünüz de, uzaktakiler de dost ol maz. Gözleri görmeyen İbn-i Ümmü Mektum hazretlerine, ufak bir tavrın dan dolayı Peygamberimize Allahtan nasıl bir ikazın geldiğini unutmayalım. Benim ömrüm insanlara anlatmakla, programlarla, sohpetlerle, okumakla, yazarlıkla geçti.

(İki yıl önce Rahmetli babam adına (Şimdi ki Malatya Valisi Vasip Beyin des teğiyle, 'o zaman Düzce Valisiydi') Düzcede 9 bin kitabımla okuma salonu aç tık ve Valilik Protokolüye babamın ismi verildi. Kütüphaneler ve Müzeler haftası dolayısıyla Vali beyin, ilçe kaymakamlarının, ilçe Belediye Başkanla rının, hakim ve savcıların katıldığı programda bir saat "Kaybolan Değerleri miz" konulu seminer verdim. Program ve Kütüphanemin açılışı için bastırı lan davetiyelerden altı adet bana da gönderdiler, bende çalıştığım  kurumun bir kaç büyüklerine ve beni ilgilendiren birinci derecede ki idarecilerime bi rer tane davetiye verdim ya da bıraktım. Nezaketen de olsa mutluluğumu benimle paylaşmalarını bekledim. Nev-i şahsına münhasır kaç personel var ki dokuz bin kitabıyla özel bir kütüphane açabilsin? Böyle bir personeliniz olsa siz ne yapardınız? Ben her gittiğim yerde kurumumu temsil eden birisi yim.)

Bakanlarınızdan ve Milletvekillerinizden bir çoğuyla (Siz de dahil) 1996 yılın dan itibaren programlarıma katıldılar. Çoğuyla tanışırız. Veysel Eroğlu,  Sadık Albayrak, Eşref Albayrak, Lütfi Kibir oğlu, Numan Kurtulmuş, İdris Güllüce, Feyzullah Kıyıklık, Nevzat Pakdil, Mehmet Bingöl, Mehmet Öcalan, Sabri Yalın, Sıddık Eraslan, Kadir Topbaş, Yılmaz Bayat ve daha isimlerin hatırlayamadığım bir çok arkadaşlarınız radyo programımı teşrif ettiler. Eğer bir şeyin peşinde ol saydım ve makam sevdalı olsaydım işte en büyük fırsat elime geçmişti. Ama birilerin sevdası benim derdim değildi, benim derdim de onların sevda sı değildi. Ben milletime, dinime, neslime ve vatanıma hizmeti bu fomüllerle olacağına inandığımdan hiç vaz geçmedim ve taviz de vermedim. Bediüzza man Hazretlerinin bir sözü vardır ve bu size de uymaktadır: “Kimin himme ti milleti ise, o tek başına bir millettir” Ve benim bugüne kadar himmetim milletim olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Bazı çakıl taşları önüme çıksa da ayağımın altını acıtsa da ve kanatsa da...

Sayın Başbakanım! Himmetiniz Milletiniz olsun. Bu millet sizi asla ve kat’a unutmayacaktır. CHP li belediyeler Belediye Başkanlığı kazandıklarında baş örtülüleri işten uzaklaştırdıklarını okuyorduk. Ama AK Partili belediyelerin de tecrübesiz idarecileri tarafından personele gizliden gizliye yaşattıkları sı kıntıları bilince CHP li belediyelere kimsenin bir şey söylemeye hakkı yok tur. Lütfen İğneyi de cuvaldızıda kendimize batıralım. Kulak verin aşağıdaki lere. Sizler yukarılarda Ergenekoncularla uğraşırken, aşağılarda bizlerle uğ raşanlar kimlerdir anlayamadım.

Sayın Başbakanım. Biliyormusunuz 28 Şubat benim için Nisan 1983 Ankara Mamak Muhabere Okulundan başladı ve hala devam ediyor. Benim için 28 Şubat hiç bitmedi. Sizler diyorsunuz ya: “Biz bu yola kefenlerimizi alıp ta çıktık!” Sayın Başbakanım, ben bu yola mezar tahtalarımı hazırlayarak çıka lı tam 35 sene oldu.  

                naimozguner81@gmail.com  / www.naimozguner.com                                                

         

                               

  

Önceki ve Sonraki Yazılar