Aklınla Bin Yaşa

Bir fıkrada şöyle anlatılır: Adam adama, “Hay aklınla bin yaşa!” demiş. Duaya muhatap kişi oracıkta ölüvermiş!

Aklının, bilgisinin, gücünün sınırlarını bilen çok azdır. Bir zamanlar reklam spotlarından birinde, “aklımı seveyim” ifadesini duyardık.

Reklamı hazırlayanlar herkesin kendi aklını aşk derecesinde sevdiği genel kabulüne gönderme yapıyordu.

Rivayete göre bütün akılları bir meydanda toplamışlar. Sonra herkesten, en beğendiği aklı seçip almasını istemişler. Herkes gidip yine kendi aklını seçmiş.

“Kişi noksanın bilmek gibi irfan olmaz” derler. Bu veciz sözün “Kişi haddin bilmek gibi irfan olmaz” şeklinde kullanıldığı da olur ki, bu veciz cümlelerin her iki hali de çok anlamlı ve öğretici.

Bizden daha akıllı, daha zeki, daha bilgili ve sezgi kabiliyeti daha derin birilerinin varlığını kabul etmek nefsimize ağır gelir.

Esasen eserlerden, sonuçlardan yola çıkarak da, bazı kişilerin kavrama kabiliyetinin daha etkileyici, çalışma azminin daha göz kamaştırıcı olduğu anlaşılabilir. Bunu görmezden gelmeye devam etsek bile.

Bilmeyen ama bilmediğini farkında olan kişiler, affedilmeye, mazur görülmeye, bilmediğinin farkında olmayanlardan daha layıktır.

İlimden, çabamız ve gayretimiz nispetinde nasiplendiriliriz.

Rızıktan ise çalışmamız ve gayretimiz ölçüsünde ve elbette Allah’ın takdir ettiği miktarda nasiplendiriliriz.

Halinden memnun olmayanlar bazen “nasip” diyerek, bazen “takdir” diyerek durumlarının izahını yapmaya çalışırlar.

Aynı kişilerin, “Bu işi sonuçlandırırken hangi kişisel kusurlarım, ihmallerim, gecikmişliklerim oldu?” temel sorusunu kendilerine yöneltmekten ısrarla kaçındıklarını görürüz.

Adam kiracısının canını çok yakmış, üzmüş. Kiracı toplamış eşyasını giderken ev sahibine dönüp, “Allah karşınıza, sizin gibi bir kiracı çıkarsın!” diye dua etmiş.

Ev sahibi kendisinin nasıl bir kişi olduğunun farkında idiyse içi cız etmiştir, kıvranmıştır ama renk vermemiş. Çevreye nasıl rahatsızlık verdiğinin farkında değilse kiracısının giderayak nasıl dua edebildiğine şaşmıştır.

Sonrası, tahmin edebileceğimiz gibi olmuş. Gelen yeni kiracı ile üç aydan fazla bir arada yaşayamamışlar. Üç ayda bir kiracı değiştiği gibi, arada altı aylık kiracısız dönemler de yaşanmış.

Ev sahibi çekilmez bir adam olduğunu gecikmeli de olsa anlayıp kendisini değiştirme, kötü huylarından kurtulma çabasına girişmiş midir, bilinmez.

Cenap Şahabettin’in “Tiryaki Sözleri” arasında çok etkileyici bir vecize vardır: “Yalnız kaldığınızda canınız sıkılıyorsa, demek ki siz bile zor katlanıyorsunuz “kendinize!”

İnsanların en çekilmezi, başkalarının akıllarının daha olgun, bakışlarının daha keskin olduğu ihtimalini aklından bile geçirmeyenleridir.

Her birimiz kendi pabuçlarımızdan görürüz dünyayı. Oysa başka pencerelerden, farklı bakış açılarından bambaşka dünyalar yakalanabiliyordur da, biz farkında değilizdir.

Aklımızı sevelim ama başkalarının aklının ürünlerine de saygı gösterelim. Aklımıza olan sevgimiz aşk derecesinde baş döndürücü olmasın.

Başınız dönerse dengenizi kaybeder, yalpalarsınız.

Akli muvazenenizin yerinde olup olmadığı, yürüyüşünüzün kalitesinden ve gittiğiniz adreslerden belli olur.

gumuslale@gmail.com

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum