
Yavuz ORTA
Amerikalı Kiracılar
Sevgili Dostlar,
1970 ve 1980’li yıllarda Amerika’da sıradan bir aile yapısı basit ve güven vericiydi: En az üç dört çocuklu kalabalık ailelerde, baba çalışır, anne ev işleriyle ilgilenir, çocuklar eğitimine ve gelişimine odaklanırdı. Tek bir maaş; ev kirasını, gıdayı, ulaşımı, sağlık harcamalarını ve hatta ev alımını karşılamaya yeterdi. Orta sınıf güçlüydü, umut doluydu, sistem yaşanabilirlik vadediyordu.
Ancak bugün, aynı Amerika’da çift maaşla dahi geçinemeyen milyonlarca insan, kiralarını bile ödemekte zorlanıyor. Ev sahibi olmak artık orta sınıf için bir hayal, alt sınıf içinse erişilemez bir hayal haline gelmiş durumda. Gelir eşitsizliği, mülkiyet adaletsizliği ve yatırım egemenliği yeni bir sosyo ekonomik düzen yaratmıştır. Üstelik bu düzenin kazananları sadece içerideki sermaye grupları değil; dışarıdan gelen yatırımcılar da artık Amerikan halkının sırtından milyarlarca dolar kazanç elde etmektedir.
GELİŞMELER
1. Yaşam Maliyeti ve Geçim Şartlarının Tersine Evrimi
1970’lerde bir evin fiyatı yaklaşık 20.000 dolar civarındayken, ortalama maaşla birkaç yılda ev sahibi olunabiliyordu. Bir işçi yılda 8–9 bin dolar kazanır, dört yıl çalışarak borçsuz ev sahibi olabilirdi. Aylık kira 150 dolar civarındaydı.
Bugün ise ortalama bir evin fiyatı 400.000 dolara dayanmış durumda. Ortalama yıllık gelir 60.000 dolar seviyesinde ve bu gelir, çoğu zaman yalnızca kira ödemeye yetiyor. 2024 itibarıyla ortalama konut kirası 1.700 doları geçti. Aynı zamanda gıda, sağlık, ulaşım ve eğitim gibi temel ihtiyaçların maliyeti de ciddi biçimde arttı. Bu durum, tek maaşla geçimi imkânsız hale getirdi. O yılların sade ve güvenli yaşamı, bugünün koşullarında neredeyse nostaljik bir manzaraya dönüşmüş durumda.
2. Kira Ekonomisinin Devasa Büyüklüğü
2024 yılı itibarıyla:
• Konut kiralarına yaklaşık 900 milyar dolar,
• Ticari alan kiralarına ise yaklaşık 3,2 trilyon dolar harcandı.
Toplam kira harcaması 4 trilyon dolara yaklaştı. Kira ödeyenlerin büyük bölümü artık ev sahibi olma umudunu kaybetmiş durumda. Daha da çarpıcı olan ise bu devasa kira ödemelerinin çoğunun, sistemden çıkıp yatırımcılara, fonlara ve yabancı ülke vatandaşlarına gitmesi.
3. Kim Bu Kira Gelirini Kazanıyor?
Kira gelirinin dağılımı tahminen şu şekildedir:
Mülk Sahibi Türü Kira Geliri Payı
Bireysel küçük mülk sahipleri %40
Kurumsal yatırımcılar (REIT, fonlar) %35–40
Multifamily konut devleri %15–20
Devlet ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlar %3–5
Yabancı yatırımcılar %2–3
Dikkat çekici gerçek şudur: Amerika’da yaşayan insanlar, her yıl milyarlarca dolar kirayı; Çin, Kanada, Almanya, Körfez ülkeleri ve İsrail gibi ülkelerin yatırım gruplarına veya bireylerine ödemektedir. Bu yabancı sermaye grupları, ABD’de şirket kurarak mülk edinmekte ve Amerikan halkının kira ödemeleriyle pasif gelir elde etmektedir.
4. Devlet Yardımları Kimin Cebine Gidiyor?
ABD devleti, düşük gelirli vatandaşlarını koruyabilmek için yılda yaklaşık 97 milyar dolar kira yardımı yapmaktadır (Section 8, PBRA, Public Housing vb. programlar üzerinden). Ancak bu yardımların büyük bölümü doğrudan mülk sahiplerine, yani yatırımcılara gitmektedir.
Başka bir ifadeyle; devletin halkı korumak adına verdiği kira desteği, çoğu zaman mülk sahibi olan zenginlerin cebine girmektedir. Bu da halkın hem doğrudan (kendi ödediği kiralarla) hem de dolaylı olarak (vergiler yoluyla) kira gelirlerini sistemdeki güçlü sermaye gruplarına transfer ettiği anlamına gelir.
SONUÇ
1970’lerde bir işçi ailesi; çocuklarını büyütecek, kira ödeyecek ve ev sahibi olacak kadar gelir elde edebiliyordu. Bugün ise aynı çaba, çoğu zaman kirayı bile zar zor karşılamaya yetiyor. Bu süreçte mülkiyet, yavaş ama sistemli şekilde bireylerden alınarak sermaye gruplarının eline geçmektedir.
Amerikan halkı artık:
• Ev sahibi olamıyor,
• Kira ödeyebilmek için devlet yardımına muhtaç kalıyor,
• Ödediği kira ise giderek artan oranda yabancı yatırımcılara veya büyük fonlara kazanç olarak akıyor.
Bu tablo sadece bir ekonomik tercih değil, aynı zamanda sistemi zengin lehine yeniden şekillendiren bir mühendisliktir. Ve sonuç olarak: kira ekonomisi, modern çağın sessiz ama etkili bir servet transferi düzenine dönüşmüştür.
Eğer bu yapı sorgulanmaz ve dengelenmezse, yakın gelecekte mülkiyet hakkı yalnızca seçkin bir azınlığın elinde kalacak; geri kalanlar ise ömür boyu kira ödeyen, güvencesiz bir yaşam sürecek bir sınıfa dönüşecektir.
Umarım bu durum değişir. Amerikan halkı, 1980’lerdeki güzel günlerine tekrar döner. Çok çocuklu aileler, kendilerine ait evlerde, kendi topraklarında daha huzurlu bir yaşam sürer.
Çünkü bu ülkenin kaynakları, adaletli bir sistem kurulduğunda, herkese fazlasıyla yetecek kadar büyüktür.
Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.