
Sebahattin BİLGİÇ
AŞIKLARIN KIBLESİNE
Arayı arayı bulsam izini,
İzinin tozuna sürsem yüzümü.
Hak nasip eylese görsem yüzünü,
Dost Muhammed canım arzular seni…
On üç yıllık hasretli bir bekleyişten sonra hac yolculuğu göründü hamdolsun. Üç ay kaldı, bir ay kaldı, bir hafta kaldı derken kendimizi İstanbul hava alanında bulduk.
Hac vazifesine gideceğimizi duyan kardeşlerimizin dua ve temennileri, uzun bir aradan sonra tekrar mübarek beldelere ulaşacak olmamızın heyecanı tüm benliğimizi sarmış durumda. Dudaklarımız İstanbul yolunda devamlı salavatı mırıldanırken, gönlümüzde tarifsiz bir kıpırtı var.
Bursa Merkezli Nil Turizm şirketini tercih ettik hac vazifemiz için. Şirket sahibi kırk yıllık dostum, kardeşim Erol Bodur Bey. Diğer kutlu yolcularla hava alanında buluşuyoruz. Daha ilk görüşmede kaynaşma başlayıveriyor. Herkes heyecanlı, davranışlar son derece dostane, gözlerden adeta muhabbet akıyor. Şirket ve misafirleriyle mülaki olduğumuz ilk andan itibaren eşimde ve bende tercihimizin son derce isabetli olduğu kanaati oluşuveriyor.
Yolculuğumuzdan bir hafta önce bir telefon almıştım. Arayan öğrencilik yıllarından tanıştığımız, uzun yıllardan beri görüşemediğimiz İlahiyatçı-Avukat Mehmet Yalçınkaya. Konuşmanın başında benim hacca gideceğimi duymuşta beni tebrik için arıyor sandım. Meğer oda bizimle aynı şirkette üstelik aynı gurupta hacca geliyormuş. Bu haber bende son derece mutluluk oluşturdu. Eskimez dostluğumuzun verdiği muhabbetle hava alanında candan kucaklaşıyoruz. Gençlik yıllarımızdaki muhabbet kaldığı yerden devam ediveriyor.
Mehmet Bey Kastanbolu’lu olup Karabük’te yetişmiş bir kardeşim. Aynı zamanda şimdilerde yazmıyor ama bu sitede köşe yazarlığı komşuluğumuz da oldu. Üniversite öğrenciliğim yıllarımda Karabük ziyaretim olmuş, orada Mehmet Kardeşimin rahmetli babasıyla tanışma fırsatım da olmuştu. Ben unutmuşum ama Mehmet Bey hatırlattı, Ankara’ya dönüşümde arkadaşlarıma “ Sırf Mehmet’in babasıyla tanışmak için bile Karabük’e gidilir.” diye tavsiyede bulunmuşum. Candan, güngörmüş, sözünün eri, âşık bir amcaydı Hüseyin Amca. ( Hüseyin Çavuş) Yeni hoşuna giden veya ibretlik bir şey gördüğünde “bak gördün mü dün ölseydim bunu görmeyecektim” dermiş. Zaman zaman otel lobisindeki muhabbetlerimizde babasından birçok hatıra nakletti Mehmet Bey kardeşim. Makamı cennet olsun, Rabbim rahmetiyle muamele etsin.
Bizi uğurlamak için gelen Oğullarım, gelinim güzel torunlarımla da bu vesileyle hasret gideriyoruz. Ayrılış vakti geldiğinde helalleşip Uçağa ulaşmak için kapıları birer birer sorunsuzca geçiyoruz. Sanki rüyada gibiyiz. Yolculuğumuz Suud Hava yollarına ait büyük bir uçakla başlıyor. Havalanıp âşıkların Kıblesi Medine’yi Münevvere’ye yaklaştıkça ayrı bir heyecana bürünüyoruz. Herkesin dudağında salavatı şerife ve menzile bir an önce ulaşabilmenin sabırsızlığı var.
Havaalanı görevlilerinin tebessümle gelen hacıları “hoş geldiniz” diye karşılamaları ayrı bir haz oluşturuyor. Havaalanından otele ulaşmak üzere araçlarımıza bindiğimizde bundan böyle devamlı karşılaşacağımız Suud Hac Görevlilerinin sıkı kuralları ile tanış oluyoruz. Kurallar gerecekten sıkı, ve denetim devamlı olarak her yerde kendini gösteriyor.
Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki mesafe 20 km. Hep beraber salavatı şerifeler eşliğinde Nurlu Şehir Medine’ye yaklaşırken ilk umreye gelişimi hatırlıyorum.
Üniversite öğrencilik yıllarımızda 1989 da yirmi beş kişilik bir arkadaş grubumuzla umreye gelmiştik. O zaman otobüslerle umre ve hac yolculuğu mümkündü. Irak üzerinden Musul, Bağdat, Kerbela, Necef ziyaretleri yaparak Arar kapıdan Suud’a girmiş, unutulmaz bir yolculuk yapmıştık. Yolculuk boyunca çöllerden geçerken Yunus Emre’den bestelenmiş “arayu arayu bulsam izini” ilahisini içimizdeki yangını hissede hissede coşkuyla terennüm etmiş, “canım kurban olsun senin yoluna” ile taçlandırmıştık. Şimdi zihnim o yolculuk ve yol arkadaşlarımla, gönlüm o güzel ilahilerle buluşuyor.
Şehir Merkezine yaklaştıkça Mescid-i Nebevinin minareleri gözükmeye başlıyor. Artık hepimizde bir an önce otele eşyaları bırakıp mescide, Alemlerin Sultanı Efendimize ulaşmaktan başka bir düşünce bulunmuyor.
Allahümme Salli Ala Seyyidina ve Nebiyyina Muhammed.
Sebahattin BİLGİÇ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.